Süper Toto Süper Lig 20 takım olmalı
Geçen haftanın dikkat çekici tartışmalarından birisi Süper Lig'de optimal takım sayısının ne olması gerektiği yönündeydi. Bu tartışma iki çok değerli dostum olan Attila Gökçe ve Uğur Meleke arasındaydı.
Sevgili Uğur önce 8 Mayıs 2011 tarihinde Milliyet'teki köşesinde "Meduna'yı hatırlıyor musunuz?" başlıklı yazısında bu konuyu gündeme taşıdı ve "Lig 16 takıma düşemez mi?" diye sordu. Hemen arkasından üç gün sonra da Attila Gökçe "Gelin, 20 takımı düşünelim" başlıklı mevcut durumu ve olması gerekeni, her zamanki entelektüel birikiminin imbiğinden geçirip, geleceğe ışık tutacak uzgörülerini Balzac tadında köşesinde kaleme aldı.
Aslında bu konuda bundan tam bir sene önce 5 Nisan 2010'da "Anadolu'dan şampiyon çıkabilir mi? Ya da rekabetin ekonomi politiği" (http://www.futbolekonomi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=1496) başlıklı yazımla özellikle Türkcell Süper Lig ve 1992 öncesi Türkiye 1.Ligi'nin "Demografik" açıdan rekabetçi yapısını incelemiş ve yine 12 Nisan 2010'da bu sütunlarda kaleme aldığım "Süper Lig 20 takım olmalı (mı?)" (http://www.futbolekonomi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=1497) başlıklı yazı ile de Süper Lig'de rekabetçi dengenin demografik açıdan da yeniden düzenlenmesini teminen 20 takımlı bir ligin Türk futboluna ne tür katkılar sağlayabileceğini bu iki yazı ile gündeme getirmiş ve tartışmıştım. Bu vesileyle bu konuya ilişkin görüşlerimi tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz üzere Spor Toto Süper Lig 22 Mayıs 2010 günü oynanacak maçlarla perdesini kapatıyor. Yeni sezon ise TFF'den yapılan açıklamaya göre 7 Ağustos'ta başlayacak ve 13 Mayıs 2012 tarihinde sona erecek. Ligin 1. devresi ise 18 Aralık'ta bitecek ve 2. devresi de 22 Ocak'ta başlayacak.
Lig 16 Takıma mı düşürülmeli, yoksa 20 takıma mı yükseltilmeli?
Aslında bu tartışma sevgili Uğur Meleke'nin Süper Lig'in erken başlamasının yaz mevsimi ile olası olumsuz sonuçlarını irdelemesi ve geçmişte yaşadığımız Meduna olayı nedeniyle futbolcu sağlığı açısından oluşabilecek bazı olumsuzlukları gündeme getirmesiyle başladı. Meleke, sezonun bu kadar erken başlamasının çok da anlamlı olmadığını, her ne kadar Euro2012 nedeniyle fikstürün sıkışık olduğunu ama hafta içi oynanacak maçlarla bu sıkışıklığın atlatılabilme olasılığı bulunmasına karşın Federasyon'un bu konuyu gündeme almadığını, oysa devre arasının kısa tutularak, hafta içi maçların oynatılması sağlanarak bu sıkışıklığın atlatılabileceğini, bu nedenle Lig'e sarı yaz sıcağıyla başlamanın bir anlamı olmadığını vurguluyordu. Kaldı ki, ligdeki takım sayısının da fazla olduğunu, bizim ayarımızdaki liglerde takım sayıları düşürülürken, bu sıkışık fikstürde bir rahatlama sağlanabilmesini teminen takım sayısının onaltıya düşürülmesinin yerinde olacağını ve bu şekilde rekabetin daha da maksimize edilebileceğini ifade ediyordu.
Usta gazeteci Attila Gökçe ise olaya biraz daha farklı bir açıdan yaklaşarak, "düşük yoğunluklu" ligde rekabeti artırabilmek, futbol pastasının büyümesine olanak sağlamak ve 81'e ulaşan il sayısı ile Süper Lig'e demografik açıdan daha fazla katılımı sağlamak bakımından bırakın takım sayısını azaltmayı aksine ligi 20 takıma çıkartmanın Türk futbolu açısından bir zorunluluk olduğunu gündeme getiriyordu.
Şampiyonluklar üç büyüklerin Tekelinde
Spor Toto Süper Lig'de genel bir rekabet dengesi analizini yaptığımızda; ülkemizde rekabetçi dengenin dengesizlik temelinde konumlandığını görüyoruz. Spor Toto Süper Lig'de rekabeti belirleyen Marmara Bölgesi ve bu bölge içinde de İstanbul kulüpleri dönemsel ve tarihsel rekabette üstünlüğü ellerinde tutuyorlar. Bugüne kadar 15 ekibin İstanbul'u temsil ettiği profesyonel futbol liginde 3 büyüklerin kesin ve tartışmasız bir üstünlüğü bulunuyor. 54 yıllık profesyonel futbol liginde üç kulübümüzün toplam şampiyonluk sayısı 45'e ulaşıyor. Trabzonspor'un 6 şampiyonluğunu da dikkate aldığımızda toplam 52 şampiyonluk sayısının %96'sı dört büyüklere gitmiş durumda. Son 28 yılda üç büyüklerin gerisine düşen Trabzonspor'un altı şampiyonluğunu ve geçen senenin şampiyon Bursaspor'unu dikkate almadığımızda toplam 45 sampiyonlukta üç büyüklerin 45 şampiyonluğu toplam şampiyonluk sayısının %83'ünü oluşturuyor. Üç büyükler'in bu süreçte oluşan toplam puanların ise sadece %32'sini alabilmeleri ise sportif performans ile şampiyonluk arasında çok büyük bir çelişkinin de var olduğunu da bize gösteriyor.
Dönem dönem Spor Toto Süper Lig'de rekabetçi dengeye yaklaşılsa da genel olarak 90' lı yıllardan bu yana rekabetçi dengenin giderek daha da bozulduğu gözlemleniyor. Özellikle Türkiye 1. Ligi'nin isminin değiştiği 1992 yılından bu yana haksız rekabetin giderek Üç Büyüklerin lehine çalıştığı; gelirlerde bu kulüplerin lehine bir yoğunlaşmanın yaşandığı; buna bağlı olarak şampiyonlukların da bu takımlara gittiği açıkça görülüyor.
Demografik rekabette İstanbul üstünlüğü
Ayrıca Süper Lig'in dengesiz demografik dağılımı da rekabetçi dengeyi olumsuz etkiliyor. Bu kapsamda daha çok takımın daha farklı bölgeden katılımına olanak sağlayacak bir futbol alt yapısının ve üst yapısının oluşturulması gerekiyor. Kanımca bu bağlamda 20 takımlı ligin bütün yönleriyle tartışılmasının yararlı olacağını düşünüyorum. Lige katılan takımların bölgesel dağılımındaki dengesizlik, 7 bölgeli ülkemizi ve 54 yıllık geçmişi bulunan Süper Lig'i adeta 4 bölgeli bir lig haline getirmiştir. Bu bulgular etrafında rekabetçi düzen için neler yapılabileceği, gelir artırıcı politika önermeleri , rekabet yapısını düzenleyici önlemler ve öneriler bu sütunlarda ve kitaplarımızda detaylıca ele alındığından burada tekrar etmek istemiyoruz.
Bölgelere göre Türkiye 1.Liginde temsil edilme
Marmara Yıl İç Anadolu) Yıl
Beşiktaş 54 Mke Ankaragücü 48
Fenerbahçe 54 Gençlerbirliği 38
Galatasaray 54 Eskişehirspor 24
Bursaspor 41 Kayserispor 16
İstanbulspor Aş 28 Ankarademirspor 13
Kocaelispor 20 Ptt 12
Vefaspor 14 Konyaspor 12
Sarıyer 13 Hacettepe 9
Sakaryaspor Aş 11 Şekerspor 6
Feriköy 9 Şekerhilal 4
Beykoz 8 Bşb Ankaraspor 4
Kasımpaşa 9 Yimpaş Yozgatspor 2
Karagümrük 6 Gençlerbirliği Oftaş Spor 2
Zeytinburnu 5 Kayseri Erciyes Spor 1
Bakırköyspor 3 Kırıkkale 1
Dardanel Aş. 3 Petrolofisi 1
İstanbul Belediye Spor 4
Adaletspor 2 Güneydoğu Yıl
Beyoğluspor 2 Gaziantepspor 21
Yeşildirek 2 Diyarbakırspor 11
Balıkesirspor 1 Siirt Jetpaspor 1
Ege Yıl Karadeniz Yıl
Altay 41 Trabzonspor 36
Göztepe 25 Samsunspor 28
Denizlispor 17 Boluspor 20
Karşıyaka 16 Zonguldakspor 14
Altınordu 10 Çaykur Rizespor 15
İzmirspor 10 Orduspor 9
Vestel Manisaspor 6 Giresunspor 6
Aydınspor 3 Kardemir Dç.Karabükspor 4
Bucaspor 1 Akçaabat Sebatspor 2
Akdeniz Yıl Doğu Anadolu Yıl
Adanaspor 21 Malatyaspor 10
Adanademirspor 17 Vanspor 5
M. Park Antalyaspor 14 Erzurumspor 3
Mersin İdmanyurdu 11 Elazığspor 2
Kahramanmaraşspor 1
Bugüne kadar Marmara Bölgesi 21 takımla 1.ligde temsil edilmiştir. İç Anadolu Bölgesi ise 15 takımla temsil edilirken; Karadeniz Bölgesi 9 takımla; Ege bölgesi ise 9 takımla 1.Lig'de temsil edilebilmiş. Bu 4 bölge toplam temsilin yüzde 81'ini oluşturuyor. En az temsil edilme şansı bulunan bölgemiz 3 takımla G.Doğu Anadolu ve 4 takımla Doğu Anadolu Bölgesidir. Bu durum aşağıdaki tablodan da net olarak görülüyor.
Bölgelere göre Türkiye 1.Liginde temsil edilme ve yüzde dağılımı
Bölge Sezon Yüzde
Marmara 21 32
İç Anadolu 15 23
Karadeniz 9 14
Ege 8 12
Akdeniz 5 8
Doğu Anadolu 4 6
G.Doğu 3 5
Toplam 65 100
Temsil edilen her sezonu dikkate alarak yapılan ağırlıklı temsili baz aldığımızda ise Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray 54 sezonun hepsinde yer almaları nedeniyle temsilde Marmara Bölgesi'nin ağırlığı artmıştır. Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege'nin ağırlıklı temsildeki payı %81'e kadar yükselmiştir.
Futbolun ülke sathında yaygınlığı açısından bakıldığında Türk futbolunun tarihsel süreçte Marmara odaklı olduğunu ve bunu İç Anadolu, Karadeniz ve Eğe bölgelerinin takip ettiğini görüyoruz. İlk 3 bölgeye Eğe bölgesini de dahil ettiğimizde lig tarihinde 4 bölgenin ağırlığı % 81'e ulaşmaktadır ki, bu da bize ligin aslında 4 bölgeli bir lig olduğunu gösteriyor. Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu takımları temsilde oldukça geride kalmış durumdalar.
1992'den sonra demografik rekabet bozulmaya başladı
Yukarıdaki tablo da bize gösteriyor ki, 1992 yılında Türkiye 1.Ligi'nin Süper Lig'e dönüşmesiyle demografik rekabet üstünlüğünü Anadolu takımlarının kaybettiği görülüyor. Bu bağlamda 1959-2010 arasını değerlendirdiğimizde bugüne kadar;
· Şampiyonların sadece iki bölgenin çıktığını (Marmara Bölgesi 47 kez ve Karadeniz Bölgesi'nin 6 kez şampiyon),
· Lig ikincisi olan 7 takımdan 3'ünün Marmara Bölgesinden (Üç büyükler); diğer dört takımın farklı diğer dört bölgeden çıktığını,
· Lig üçüncüsü olan 15 takımdan 4'ünün Marmara Bölgesi'nden; diğer 11 takımın da 5 farklı bölgeden çıktığını görüyoruz.
1992'ye kadar; 12 farklı takım ligde üçüncülüğü yakalamışken; 1992'den sonra bu sayının beşe düştüğünü görüyoruz. Yine aynı şekilde 1992'ye kadar 6 farklı takım Lig ikinciliğini yakalamışken; 1992 sonrası bu sayının Üç Büyüklerin dışında sadece Trabzonspor ve Sivasspor ile sınırlandığını gözlemliyoruz.
Yine 1959-1992 arası ligde yer alan 39 değişik takım yedi farklı bölgeden lige katılırken; 1992'den sonra bu durumun doğu bölgeleri aleyhine bozulmaya başladığı; bu dönemde Türkiye'nin ekonomik ve sosyal anlamda daha gelişmiş bölgelerinden takımların profesyonel lige çıkabildiklerine tanık oluyoruz. 1992-2010 arası 23 değişik takımın yedi farklı bölgeden Süper Lig'e yükselebildiklerine tanık oluyoruz.
Söylemek istediğimiz Süper Lig ile birlikte aslında bir anlamda bir toplulaşma yaşandığı ve bu süreçte her ne kadar nispeten ekonomik anlamda Batı'nın gerisinde kalmış bölgelerimizden de takımlar Lig'e katılmış olsalar da; asıl çoğunluğu ekonomik anlamda gelişmiş bölgelerimizden daha fazla takımın Lig'e yükselebildikleri görülüyor. Buradan çıkan sonuç: Türkiye 1.Ligi gibi konvansiyonel bir ligden, Süper Lig gibi endüstriyel dönüşümün yaşandığı ve futbolun giderek parasallaşıp ticarileştiği bir sürece girilmesiyle, Süper Lig'de dengenin nispeten refah seviyesi batıya göre geride kalmış bölgelerimiz aleyhine bozulmaya başlaması sonucu bu bölgelerden daha az ekip Süper Lig'e çıkabilmiştir. Bu durum da doğal olarak Süper Lig'de demografik dengenin bozulduğunu ortaya koymaktadır.
20 takım olmalı mı?
Yukarıda belirttiğim nedenleri dikkate aldığımızda, ligimizde 20 takımın yer alması kaçınılmaz bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Ancak futbolumuzun alt yapısı ve üst yapısından gelen bazı sorunlar ve dengesizlikler giderilmediği sürece takım sayısının artırılması Süper lig'de sosyal ve ekonomik dengeyi sağlamaktan uzak olacaktır. Başlangıçta belki daha farklı bölgelerimizden daha değişik takımlarımız Süper Lig'e çıkma başarısı gösterebilir ancak ilerleyen dönemlerde, söz konusu dengesizlikler giderilmediği sürece yine refah seviyesi yüksek bölgeler lehine denge bozulmaya devam edecektir. Bu da sonuçta Süper lig'de rekabetçi dengeyi demografik bakımından olumsuz etkileyecektir. Ancak bütün bunlara karşın, yine de takım sayısının yükseltilmesi temel olarak;
1. Demografik rekabetin yeniden düzelmesine olumlu katkı sağlayabilecektir.
2. Ülkemizin mevsimsel yapısı Süper Lig'in 20 takımla oynanmasına müsaittir. 20 takım olması halinde bir takımın oynayacağı maç sayısı 2 x (20-1)=38'e yükselecektir. Bugün 18 takımla 34 maç oynayan takımlarımız dört maç daha fazla oynamış olacaklardır. Aslında bu tempo ile biz takımlarımızı yıllık elli maçın üzerinde bir performansa zorlamış olacağız. Bu da Avrupalı rakiplerimizle fizik-kondüsyon açısından rekabet edebilmemize olanak sağlayacaktır.
3. Süper Lig'de futbol pastasının gelişimine imkan verebilecektir. Başta Süper Lig'e yükselen takımların şehri olmak üzere ekonomiye olumlu katkı sağlayacaktır.
4. Yayıncı kuruluş daha fazla maç yayınlayacağı için bunun Türk futboluna reklam, medya, sponsorluk, maç günü geliri ve İddaa gelirleri başta olmak üzere ilave ve yeni parasal katkıları olacaktır.
5. Sportif rekabetin yükselmesine ve dengede rekabetin kurulmasına olumlu etki yapabilecektir.
6. Beş büyük ligden Alman Bundesliga dışında diğer dört ligin takım sayısını yakalamış olacağız. Türkcell Süper Lig'in bu liglere sayısal anlamda da yakınlaşabilmesi açısından bu bir zorunluluktur.
7. Hedef modelimiz beş Büyük Lig olmalıdır. Bu liglerin dördünde takım sayısı 20, sadece Alman liginde 18'dir.