Süper Lig’e yıldız yağmuru
Süper Lig’de transfer sezonunun başlamasıyla birlikte, kulüplerin de hedeflerine yönelik isimleri kadrolarına birer birer katmakta olduklarını görüyoruz. Geçmiş yıllarda da taraftarın nabzını yükselten kimi yıldızları ligimizde izlemenin keyfine varmıştık. Ancak, bu yıl Avrupa basınının manşetlerini süsleyecek bir transfer hareketliliği yaşanması, şimdiden lige yönelik çetin bir rekabet beklentisi oluşturuyor. Fenerbahçe’nin yaşlanan kadrosunu yenileme zorunluluğundan geçtiğimiz sezon kaleme aldığımız yazılarımızda sıklıkla bahsetmiştik. Hatta 34 haftalık maratonun son bölümlerinde sarı-lacivertli kulübün bu yıl için 10 civarında transfer yapmasını öngördüğümüzü de hatırlıyorum. 25 kişilik kadronun yaş ortalaması 30’a dayanınca Fenerbahçe açısından bu yıl yaşanan transfer fırtınasının bir zorunluluk halini aldığı ortada idi. Sanıyorum beklenmeyen gelişme, sarı-lacivertli kulübün kadrosunu bu denli üst düzey yıldızlarla donatması oldu. Şahsi fikrim, Fenerbahçe’nin yaptığı hamlelerle iki ezeli rakibini de yüksek profilli yıldızlara yönelmeye zorladığı yönünde. Bu anlamda UEFA ile Mali Fair-Play anlaşması yapmak zorunda kalan Beşiktaş’ın, Demba Ba ve Atınç’ı hiç de azımsanmayacak bedellerle satması, siyah-beyazlıların bu transfer yarışındaki şansları oldu. Biz, hücumcu oyuncuları aldığımız listemizde Beşiktaş adına Mario Gomez ve Ricardo Quaresma’ya da yer verdik. Bu iki oyuncu, bu yazının kaleme alındığı an itibariyle siyah-beyazlılarla resmi sözleşme imzalamamışlardı ancak gerek Avrupa basınında gerekse de yurt içi kaynaklarda iki transferin gerçekleşme olasılığı yüzde 90’ın üzerinde gösteriliyordu. Zaten yazıdaki amacımız dönemsel olarak kafalardaki transfer profilini çizmek olduğundan bu iki ismin istatistikleri de önem arz ediyor. Elbette bu oyuncuların özel durumları da yok değil.
Açık söylemek gerekirse Mario Gomez, geçmişte gerek Alman Milli Takımı'nda gerekse de Bundesliga’da gösterdiği performansla ligimize hiç uğramadan kariyerini noktalayacak bir isim olarak görülüyordu. Zaten tablomuzdaki “maç başına gol ortalaması” hanesine göz attığınızda ve oyuncunun kariyeri boyunca büyük liglerde oynadığını hatırladığınızda bu durum görülecektir. Öte yandan yıldız futbolcunun 2012-2013 ve 2013-2014 sezonlarında önce ayak bileğinde sonra da dizinde meydana gelen ağır sakatlıklardan oldukça menfi etkilendiği ve kariyerinde düşüşe geçtiği de bilinen bir gerçek. Bu sebeple Beşiktaş’ın bu transferi düşünmekle bir parça risk aldığını da söylemeden geçmeyelim. İstatistiksel değerlendirmede ikinci sırayı alan Antalyasporlu Samuel Eto’o’yu futbolseverlere anlatmaya gerek yok. Artık 35’ine yaklaşan yıldız futbolcunun eskisi kadar fit durumda olmadığı ve üstün yetenekleri sayesinde futbol dünyasında kendisine hala yer bulduğunu söylersek, sanıyorum hatalı bir yorum yapmamış oluruz. Fenerbahçe’nin büyük sükseyle ligimize getirdiği Robin van Persie ise hem fiziksel durumu hem de yetenekleri bakımından kâğıt üzerinde en fazla iş yapabilecek oyuncu olarak öne çıkıyor. Klasik santrforlardan öte, orta alana yatkın özellikleriyle zaman zaman kendi pozisyonunu kendisi hazırlayıp noktalayan van Persie, ligimiz kalitesinin çok üzerinde bir oyuncu. Gol istatistiğinde Gomez’in gerisinde kalsa da maç başına asist rakamında Alman futbolcuyu geride bırakması bahsettiğimiz özelliklerini açıklıyor gibi. Sakatlık konusunda ise şunu belirtmek lazım; van Persie’nin de kimi zaman ayak bileği ve arka adalesinde sıkıntılar oluşabildiğini biliyoruz ancak bu oyuncunun üzerinde Gomez’de gördüğümüz ölçekte bir soru işareti bulunmuyor.
En az sansasyon yaratan Tomas Necid oldu
Galatasaray’ın yeni transferi Lukas Podolski için “sadece şutları yeter” dersek, futbol kamuoyunun büyük kısmı görüşümüze katılacaktır. Bayern, Inter, Arsenal gibi kulüplerden tanıdığımız Podolski de hem modern kanat forveti gibi hem de gol bölgesinde bitirici olarak kullanabileceğiniz bir isim. Bu da taktiksel çeşitlilik açısından Galatasaray teknik heyetinin elinin güçlenmesi demek. Ortalığı toz duman eden tüm bu transfer fırtınası arasında belki de en az sansasyon yaratan isim, Tomas Necid oldu. Kariyerinin başlangıç noktasında Çeklerin “harika çocuk” olarak nitelediği Necid, aynı zamanda listedeki en genç oyuncu. Buna rağmen U-16’dan başlayarak Çek Milli Takımı'nın formasını 75 kez sırtına geçirmeyi başarmış, 40 gol atmış. 1.91’lik boyuyla tam bir pivot santrfor.
Biz listemizi maç başına gol istatistiği üzerinden sıraladığımız için en alt iki sırayı paylaşan iki Portekizli, aslında görev yerleri itibariyle asist rakamları üzerinden değerlendirilmek durumundalar. Luis Nani, listede maç başına en fazla asist yapan isim olarak öne çıkıyor ki, bu noktada istatistiklerin zaman zaman eksik bilgi verdiğini ama asla yalan söylemediğini bir kez daha görmüş oluyoruz. Her şeyden önce Alex Ferguson’un tedrisatından geçmiş olması, onu Ricardo Quaresma’dan ayıran en büyük fark. Bu duruma ligimizde iki-üç kişiyi çalımlayıp harika bir şut veya pas çıkardıktan sonra görev yerine koşup adamını kovaladığında sıkça şahit olacağız. Beşiktaşlıların uzatmalı sevgilisi Quaresma ise belki yetenekleri açısından bu futbolcular arasında en önde görmemiz gereken isim. Ne var ki, “İlk Beşiktaş macerasını Quaresma açısından sonlandıran problemler nükseder mi?” sorusu bugünlerde tüm Beşiktaşlıları korkutuyor. Geçen yıl şahit olduğumuz gibi Quaresma gününde olduğunda çıkıp Bayern Münih’i tek başına yenebilir. Öte yandan ritmini kaybettiğinde mental olarak da çöküp olmayacak işlere imza attığını da gayet iyi biliyoruz. Portekizlinin siyah-beyazlı takımda başarılı olabilmesi için bir mentor vasıtasıyla desteklenmesi gerektiği çok açık. Peki, bahsettiğimiz o akıl hocası Şenol Güneş olabilir mi? Bence mümkün.
İşin aslı, bugün köşemize konuk ettiğimiz isimleri böyle kısa cümlelerle tanıtmak gereksiz gibi görünebilir ancak tüm bu rakamları, istatistikleri ve bilgileri bir potada erittiğinizde ortaya şu gerçek çıkıyor: Yeni sezonda Süper Lig’i sadece bizler değil yabancı futbolseverler de yakından takip edecek! Gelen ve gelmesi beklenen isimler bunu gösteriyor.
Yeni transferlerin özellikleri
