Süper Lig’de rekabet ne durumda?

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

Süper Lig’de kıran kırana mücadele ederken, aslında takımların gelir ve kadro yapıları bakımından aralarındaki derin uçurumlar, takımlar arasında ligde büyük bir dengesiz rekabet olduğunu gösteriyor bize.

Süper Lig’deki bu dengesizlik, süreç içinde futbolumuzun rekabet yeteneğini zayıflatıyor, rekabeti haksız ve dengesiz rekabete dönüştürüyor. Haksız rekabet ise kendisini Süper Lig pratiğinde düşük reyting ve vasat futbol kalitesi olarak somutluyor. Bunun yeşil sahalara yansıması ise uluslararası areneda sportif yetersizlik oluyor. İçeride kendimizi kandırdığımız bir futbol kalitesine mahkum, televizyonlarımızın başında ya da statlarda maçlarımızı izlemek durumunda kalıyoruz.

Rekabeti bozan temel faktör gelir dağılımındaki dengesizlik

Süper Lig’de rekabetçi dengeyi kurarken, takımların toplam gelirden aldıkları pay çok önemli bir rol oynar. Bu bağlamda takımların toplam gelirden aldıkları paya bir göz atalım isterseniz. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) aracılığıyla 2015- 16 sezonunda 18 Süper Lig kulübüne dağıtılan toplam havuz geliri 871 milyon 50 bin TL’ye ulaşırken, aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere takım başına düşen ortalama gelir ise 48.4 milyon TL düzeyinde.

Takımlar içinde en fazla gelir elde eden kulüp 96.2 milyon TL ile ligi ikinci sırada tamamlayan Fenerbahçe… Şampiyon Beşiktaş 92.5 milyon TL gelir elde ederken, Lig sonuncusu Mersin İdman Yurdu 28.4 milyon TL gelire ulaşabilmiş. Şampiyon ile son sıradaki kulübün arasında 64.1 milyon TL fark bulunuyor. Bu iki takım arasındaki çarpan 2.25 seviyesinde. Ortalama gelir seviyesi 48.4 milyon TL’nin üzerinde gelire sahip takım sayısı 5. Ortalama gelirin altında kalan takım sayısı ise 13. Ortalamanın üzerinde gelir elde eden kulüplerin gelir ortalamaları 75.3 milyon TL’ye ulaşıyor. Ortalamanın altında gelir elde eden kulüplerin gelirleri ortalaması ise 38 milyon TL civarında. Ortalamanın üzerinde kalan beş takım toplam gelirin %43.2’sini kendi aralarında paylaşırken, kalan 13 takımın toplam gelirden aldığı pay ise %56.8 civarında. Buna göre 13 takımın toplam gelirden takım başına aldıkları pay %4.4 iken, ortalamanın üzerinde kalan beş takımın, kulüp başına toplam gelirden aldıkları pay ise %8.6 düzeyinde…

En fazla gelir elde eden Fenerbahçe’nin toplam gelirden aldığı pay %11 iken, şampiyon Beşiktaş’ın gelir payı %10.6, lig sonuncusu Mersin İdman Yurdu’nun payı ise %3.2 civarında gerçekleşmiş durumda. Süper Lig’in dışında diğer üst düzey liglerde takım değerleri ile havuz gelirleri kıyaslandığında, nasıl bir tabloyla karşılaştığımızı değerlendirmek amacıyla Deloitte’un ve Transfermarkt’ın verilerine göz attığımızda, Premier Lig’de ortalama havuz geliri üzerinde gelir elde eden takım sayısı 10’a ulaşırken, Bundesliga’da bu sayı 15’e yükseliyor. Fransız Lig 1’de 7, İtalyan Serie-A’da 6, La Liga’da ise 4 olarak gerçekleşmiş durumda. Süper Lig’de ise bu sayı 5.

Bu liglerde yine ortalama takım değerlerinin üzerinde takım değerine sahip takım sayılarına baktığımızda; Premier Lig ve Serie-A’da 7’şer takımın, La Liga ve Bundesliga’da 6’şar takımın, Lig 1’de 4 takımın ve Süper Lig’de 5 takımın olduğunu görüyoruz.Rekabetçi denge açısından havuz gelirlerinin takımlara dağıtımına bakıldığında, ortalama gelirin en yaygın olduğu ligin %83 ile Bundesliga olduğunu görüyoruz. Yani, Bundesliga’da takımların %83’ü ortalamaya yakın veya üstünde gelir elde ediyor. Bu oran Premier Lig’de %50, Lig 1’de %35 olarak görünüyor. İspanyol La Liga’da ise sadece 4 takım ortalamaya yakın veya üzerinde gelir elde ediyor. Real Madrid ve Barcelona adeta diğer takımlara yarışma/ yaşama hakkı vermemiş durumda. Ülkemizdeyse, sadece 5 takım havuz gelirleri ortalaması üzerinde yer alıyor. Kalan 13 takım ise ortalamanın altında görünüyor. Ortalama takım değerleri üzerinden konuya yaklaştığımızda ise; Lig1 ve Süper Lig hariç, diğer liglerde ortalama takım değerlerinin birbirine yakın olduğu görülüyor.

Gelir dağılımındaki dengesizlik takım kadrolarına yansıyor!

Süper Lig’de dengesiz ve haksız rekabetin bir başka yansıması ise kulüplerin bonservis bedelleri üzerinden takım değerleri arasındaki fark olarak karşımıza çıkıyor. Transfermarkt verilerine göre, Süper Lig’de ortalama takım değerinin 170 milyon TL civarında olduğu görülüyor. 2016-17 sezonu itibariyle en yüksek kadro değerine sahip kulüp olarak karşımıza 529 milyon TL’lik kadro değeriyle Fenerbahçe çıkıyor. En düşük kadroya ise 57 milyon TL’lik değeriyle Adanaspor sahip görünüyor. İki kulüp arasındaki fark 472 milyon TL’ye ulaşıyorken, bu iki takım arasındaki çarpan ise 8.2 olarak gerçekleşmiş durumda.

Süper Lig’de yer alan 18 takımın bonservis bedelleri üzerinden toplam değeri 3 milyar 69 milyon TL’ye ulaşırken, takım başına ortalama değer ise 170 milyon TL olarak gerçekleşmiş durumda.

Ortalama takım değeri olan 170 milyon TL’nin üzerinde beş kulüp bulunurken, ortalamanın altında kalan kulüp sayısı ise 13. Buna göre, takımların yaklaşık %28’i ortalamanın üzerinde takım değerine sahipken, %72’si ise ortalama takım değerinin altında kalmış görünüyor. Ortalamanın üzerindeki beş takımın toplam takım değeri 1.682 milyon TL’ye ulaşıyor. Buna göre beş takımın toplam değeri, Süper Lig’in %54.8’ini oluşturuyor. Diğer 13 takımın toplam Lig değeri içindeki payı ise %45.2 civarında. Ortalamanın üzerindeki beş kulübün ortalama takım değerleri 336 milyon TL düzeyindeyken, ortalamanın altında kalan 13 takımın ortalama takım değeri ise 106.7 milyon TL olarak gerçekleşmiş vaziyette.

Takım değerleri içinde ortalamanın üzerinde kalan beş takım içerisinde sürpriz büyüklüğe sahip kulüp olarak 191 milyon TL’lik değeriyle Medipol Başakşehirspor Kulübünü görüyoruz. Bir diğer sürpriz takım ise, ilk beşe girememekle birlikte çok az tutarla 170 milyon TL ortalamanın altında kalan 168 milyon TL’lik Osmanlıspor.

Bu iki takımın ortalama seyirci sayıları, havuz ve diğer ticari gelirleri vs. dikkate alındığında, bu tutarlarda bir kadro oluşturabilme yeteneğini alkışlamak (!) lazım. 52,9 milyon TL havuz geliri elde eden Başakşehir’in mevcut gelirinin 3.5 kat fazlasına 190 milyon TL’lik; 46.2 milyon TL gelire sahip Osmanlıspor’un mevcut gelirinin 3.6 kat fazlasına 168 milyon TL’lik bir takım kadrosu oluşturabilmelerinin tek açıklaması, bir şekilde bu kulüplere yapılan fon transferleriyle mümkün olabilir. Bu durumu futbol severlerin sorgulaması gerekir.

Sonuçta;

Süper Lig’de kulüplerin ortalama havuz gelirleri ve ortalama takım değerlerine bakıldığında, kulüpler arasında çok önemli farkların olduğunu görüyoruz. Bu farklılıkların zamanla kulüpler arasındaki rekabeti haksız ve dengesiz bir rekabete dönüştürdüğünü gözlemliyoruz.

Bu nedenle, Süper Lig’de rekabetçi denge, dengeden uzak bir şekilde oluşmuş durumda. Rekabetçi dengenin giderek dengeden uzaklaşması, süreç içinde kulüpler arasındaki rekabeti olumsuz etkilerken, bunun doğal sonucu kulüpler arasında yetersiz rekabet futbol kalitesini aşağıya çekiyor. Bu da bizi Avrupa’da sportif yetersizliğe mahkum ediyor.

Rekabette geriye düşmek istemeyen kulüpler ise, sahip olmadıkları gelirlerini harcayarak, yani borçlanarak yüksek bütçeli kadrolar oluşturuyorlar. Bu durum da kulüp mali yapılarının bozulmasını berberinde getiriyor. Sağlıksız mali yapılar ise bir süre sonra kulüpleri borç batağına/ krize sürüklüyor. Bu durum, Türk futbolunun bir dilemması olarak karşımızda duruyor.

Tüm bunlardan kurtulabilmenin yolu ise, dengede rekabete olanak sağlayacak bir “rekabetçi dengeyi’’ Süper Lig’de tesis etmekten, haksız ve dengesiz rekabete ortam ve olanak sağlayan koşulların rehabilite edilmesinden geçiyor.

Kazanılmamış gelirlerle takım değerlerini büyütmek!

Ortaya çıkan net bir sonuç var: Süper Lig kulüplerinin gelirlerinin çok üzerinde takım kadrolarına sahip olmalarını ancak kazanılmamış gelirlerin harcanması olarak ifade edilebilir. Yani, gerçekte sahip olmadıkları bir gelire, borçlanmak suretiyle ulaşıp kadro oluşturulmasından bahsediyoruz. Çünkü, kulüplerimizin mevcut durumlarını başka bir şekilde açıklamak çok mümkün görünmüyor. Kazanılmamış gelirlerin harcanması aynı zamanda haksız rekabeti körükleyen ve rekabeti daha da dengesizleştiren bir başka unsur olarak karşımıza çıkıyor. Kulüplerin borçlanmaya yönelmeleri, takımlar arasında fi nansal dengesizliğin daha artmasına yol açıyor.

Bunun genel ifadesi ise, borç baskısı altındaki kulüplerin borç batağına saplanıp krize girmeleridir. Bu ise uzun vadede kulüplerimizin (dolayısıyla Türk futbolunun) sportif rekabet gücünün zayıfl aması anlamına gelir. Bugüne kadarki çalışmalarımız sağlıklı bir mali yapıya sahip olmayan kulübün rekabet gücünün süreç içinde giderek düştüğünü bize gösteriyor.

Aşağıdaki tabloya bakıldığında, aslında kulüp gelirleriyle kadroları arasında çok da açıklayıcı bir ilişkinin olmadığı görülüyor. Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor gibi kulüplerde havuz gelirlerinin dışında önemli ticari ve diğer gelirlerin olması kadro değerini açıklamakta bir bakış açısı verebilir olmakla birlikte, Süper Lig’de diğer kulüplerde bu durum bize çok net bir fi kir vermiyor ne yazık ki…

Yukarıdaki tablonun (Tablo 1) bize gösterdiklerini Grafik 2’de biraz daha somut bir şekilde sizlerle paylaşıyoruz. Buna göre 2015-16 sezonunda Süper Lig’de oynamış bulunan kulüplerin havuz gelirleri ve takım değerleri üzerinden oluşturduğumuz aşağıdaki tabloya göre, Süper Lig 2015-16 sezonu havuz geliri toplamı 873 milyon TL, takım değerleri toplamıysa 3.2 milyar TL olarak gerçekleşmiş durumda.

Bu tablo bize Süper Lig kulüplerinin genelde gelirlerinden 3.7 kat daha fazla bir paraya (borçlanarak) kadro oluşturduklarını bize gösteriyor. (Burada şüphesiz ki, kulüplerin kendi alt yapılarından gelen oyuncuları istisna tutmak gerekir. (Ancak bu durum-oyuncuların toplam değerleri-genel değerlerde önemli bir sapmaya neden olmuyor.)

Takım değerlerini, gelirlerine oranladığımızda en fazla çarpana sahip kulüp olarak görünen kulüplerden Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor ve Beşiktaş’ın havuz gelirleri dışındaki maç günü, sponsorluk, medya ve diğer gelirlerini de eklediğimizde, bu kulüpler için çarpanlar Fenerbahçe için 1.60; Galatasaray için 1.14; Beşiktaş için 1.52 ve Trabzonspor için 1.36 oluyor. Yukarıdaki tabloda yer alan verilere göre gelirine oranla, daha fazla kadro kuran ve bu nedenle çarpanı en yüksek kulüpler olarak Eskişehirspor (5.1), Sivasspor (4.2), Bursaspor (3.8), Osmanlıspor (3.7) ve Başakşehir’i (3.6) görüyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar