Süper Lig'den bir Premier Lig çıkar mı? (I)
Geçen haftanın gündeminde Süper Lig'in, İngiliz Premier Lig modelini baz alan bir yapılanmaya yöneleceğine ilişkin tartışmalar vardı. Daha doğrusu Ankara'da toplanan Gençlik ve Spor Kulüpleri Çalıştayı'na katılan kulüpler, bu konuyu tartışmaya açarak, Süper Lig'in özelleştirilmesine sıcak baktıklarını beyan ettiler. Beklenti, Türk futbolunun en değerli markası Süper Lige, İngiltere Premier Lig modeli getirilmesiydi.
İki bölüm olarak planladığımız yazımızın ilk bölümünü bu hafta sizinle paylaşıyoruz. Bu bölümde mevcut futbol yapılanmamızın sıkıntılarını dile getirirken, örnek almaya çalıştığımız Premier Lig oluşumundan da kısaca bahsedeceğiz. Haftaya da Premier Lig modeli ile diğer modelleri daha detaylı kıyaslayıp hangi ligin bize en uygun lig olabileceğini ya da en uygun kombinasyonun ne olabileceği üzerinde duracağız ve mevcut ligimizden bir Premier Lig ya da Bundesliga çıkabilmesi için nelerin yapılması gerektiğini sizlerle tartışacağız.
Mevcut yapımız endüstriyel futbolun gereksinimlerine yanıt veremiyor
Bu konuya ilişkin yıllarca kafa yormuş birisi olarak bu önerileri bundan altı sene önce Kutlu Merih ile birlikte yazdığımız Futbol Ekonomisi isimli kitabımızda dile getirmiş ve öz olarak "Görüyoruz ki mevcut futbol yapılanmamız, bugünkü futbol dünyasının ihtiyaçlarına yanıt veremiyor, gereksinimlerini karşılayamıyor. Acilen yeniden yapılanmaya gitme zorunluluğumuz bulunuyor. Mevcut statükonun korunması yerine daha radikal bir yapılanmaya yönelmek ve öncelikle bugünkü örgütsel yapılanış matriksinin yerine daha rekabetçi ve endüstriyel futbolun gereksinimlerine uygun bir yapıyı kurmamız gerekiyor. Kurulacak olan yapı kargaşa, kaos ve rakabetsizlik yerine; dengede rekabete olanak sağlayacak, rekabeti ve kaliteyi yükseltecek, futbolumuzun pazar değerini artıracak, futbol dışı öğelerin futbola etkisini en aza indirecek, futbol pastasını daha da büyütecek bir yapı olmalı. Yani futbol kulüplerimizin refah seviyesini artıracak, üretken ve rekabetçi bir yapıyı tasarımlamalıyız.. İşte bu anlamda İngiliz Premier Lig'ini çok yakından takip ve iyi analiz etmemiz gerekiyor. Futbol pastasının büyütülmesinde, marka ve pazar değerinin arttırılmasında bu ligin örgütsel yapılanması ve gelişimi çok büyük önem taşıyor."
Türk futbol yapısının acilen çözülmesi gereken sorunları var
Bu bağlamda öncelikle Türk futbol yapılanmasının kurumsallaşma süreci içinde yönetsel, iktisadi, mali ve de hukuksal olarak yeniden organize olması gerekmektedir. Bunun gerekli yasal altyapıları sadece lokal değil, Avrupa ve dünya futboluyla rekabet edilebilecek şekilde oluşturulmalıdır" demiş ve kulüplerin genel sorunlarını ana başlıklarda aşağıdaki şekilde özetlemiştik.
•Gelirlerimiz giderlerimizi karşılamıyor,
•Öz kaynaklar yetersiz. Net varlıklarımız borçlarımızı ve yükümlülüklerimizi karşılamada yetersiz,
•Kulüplerimiz yüksek maliyetle borçlanıp hızla finansal darboğaza gidiyorlar, •Kaynaklar efektif ve verimli kullanılmıyor,
•Gelir dağılımında ciddi dengesizlik var,
•Kulüplerimizin yönetimlerinde sorunlar var,
•Dengesiz ve çarpık yapı, haksız rekabete sebep,
•Kulüplerimizin istikrarlı gelir kaynakları yok,
•Altyapıdan gelen yetenekleri iyi kullanamıyorlar,
•Üç büyüklerin dışındaki kulüplerde uluslararası misyon yok, vizyonda sıkıntı var,
•Marka ve pazar değerini artırma konusunda stratejik bir görüşümüz yok.
Premier Lig parasal gelir yaratmada bir numara
Deloitte'un en son tarihli raporuna göre Avrupa futbol pazarının büyüklüğü 2010-11 sezonu itibariyle 16.9 milyar euroya ulaşmış durumda. Bu gelirin 8.6 milyar euroluk kısmı beş büyük lig tarafından yaratılıyor. Bu liglerden İngiliz Premier Lig yılık 2.5 milyar euroluk geliriyle ilk sırada yer alırken, onu 1 milyar 746 milyon euroluk geliriyle Alman Bundesliga izliyor. İspanyol La Liga ise, 1 milyar 718 milyon euroluk geliriyle üçüncü sırada kendisine yer bulurken, dördüncü sırada Fransız Lig 1, 1 milyar 553 milyonluk geliriyle, beşinci sırada ise 1 milyar 40 milyonluk geliriyle İtalyan Serie-A yer alıyor.
Premier Lig'de naklen yayın gelirleri 5 milyar sterlin
Premier Lig'in yayın hakları ve özet görüntülerinin İngiltere dışı satışlarının yaklaşık 1.4 milyar sterline, özet görüntülerin lokal yayınlarının da BBC'ye yaklaşık 178 milyon sterline geçen ay satılmasıyla, daha önceden satılan 3.018 milyon sterlinlik yayın hakkı da dikkate alındığında, İngiliz Ligi'nin toplam yayın hakkı bedeli 5 milyar sterline ulaştı. Yaklaşık 6.1 milyar euroya ulaşan bu tutara göre Premier Lig'in yıllık yayın geliri 2 milyar 65 milyon euroya yükseldi. Premier Lig'in 2010- 13 sezonları arasında yurtdışı yayın hakları yaklaşık 650 milyon sterline satılmıştı. 2013-16 sezonları için gelecek ay yapılacak yeni yayın sözleşmesiyle bu tutar %115 artarak 1.4 milyar sterline ulaşacak. Buna göre bu sözleşmeye bağlı olarak kulüplerin kasasına yıllık ilaveten 249 milyon sterlin daha fazla para girecek. 5 milyar sterlin bariyerine yaklaşan naklen yayın hakları sonucunda sezon sonunda Premier Lig'i şampiyon olarak tamamlayacak kulübün kasasına havuz gelirlerinden 100 milyon sterline yakın para girecek.
Premier Lig doğru örnek mi?
Süper Ligimiz için Premier Lig modeline odaklanırken, bu modelin Türk futbolu için doğru bir model olup olmadığını da geçen son on yıla bakarak doğru analiz etmemiz gerekiyor. 1992 yılında başlayan Premier Lig yapılanmasıyla İngilizler Avrupa'nın en fazla gelir üreten ligine ulaşmalarına karşın, bu yapı zaman içinde diğer taraftan kulüpleri Avrupa'nın en borçlu kulüpleri haline getirdi. Gelir yapısındaki dinamiklerin harekete geçirilerek, mevcut gelirler 48 milyon sterlinden yıllık 2.5 milyar euroya artırılırken, Premier Lig'in de borcu 3 milyar euroya ulaştı. Bugünkü Premier Lig Avrupa'nın en borçlu liglerinin başında geliyor.
Alman Bundesliga bize daha uygun
Futbol yapılanmamızı yeniden düzenlerken, sadece gelir yapısını artırmaya odaklı bir yapı peşinde koşmak bizi yanlış yöne sevk edebilir. Tercih edilecek yapı, gelirleri belirli bir istikrar içinde artırırken, diğer taraftan da yaklaşan Finansal Fair Play tehlikesine karşı, kurumsal yönetimin her yönüyle uygulandığı, sağlıklı bir mali yapı ve sürdürülebilir bir büyüme içinde olmamıza olanak sağlayacak, kulüplerimizi aşırı borçlanmaya itmeyecek, alt yapıya önem verecek, kurumsal yönetişimi en üst düzeyde kullanacak, statlarda ortalama seyircisini daha da artıracak, tüm bunları yaparken, teşvik-şikerüşvet ve şiddet gibi anti-futbol unsurlarını elimine edebilecek; kısacası, futbolumuzun rekabet gücünü ve kalitesini artıracak, Pazar ve marka değerini yükseltecek ve sonuçta da bizi sportif performansta üst seviyelere taşıyacak bir yapıya yönelmemiz gerekiyor. Bu yapının, bugünkü uygulamasıyla Premier Lig olmayacağını düşünüyorum. Satış ve pazarlamada örnek ve model alınabilecek yönleri olmasına karşın, bugün kulüpleri son derece sağlıklı, yüksek rekabetçi yapısıyla onları sportif daha yüksek başarılara yönelten ve kulüplerin dernek yapılanmasıyla bizim daha kolay adapte olabileceğimiz, kültür olarak ta yabancısı olmadığımız Bundesliga'yı da gözden kaçırmamız gerekiyor. Avrupa'nın net borçlu olmayan iki liginden (diğeri Fransız Lig 1) birisi olmayan Bundesliga mevcut yönetsel, iktisadi ve mali yapısıyla Avrupa futbolunun gelecekteki on yıllarına damgasını vurabilecek ve Premier Lig'in tahtını sallayabilecek bir lig potansiyeli taşıyor. Yine belirtelim ki, sanılanın aksine ticari gelir bakımından Avrupa'nın en başarılı kulüpleri Premeir Lig'de değil, Alman Bundesliga'da yer alıyor.
Bugünkü koşullarda ne yazık ki, Süper Ligimizden bir Premier lig ya da Bundesliga çıkartmamız çok zor görünüyor. O kadar önemli ve başat faktörler var ki, bu faktörlerin üzerinde gelecek hafta ayrıntısıyla duracağız ve neden bir Premier lig olamayacağımızı detayıyla sizlerle paylaşıyor olacağız.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar