Sünni askeri ittifakına katılmadan iyi düşünelim!

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Basınımızdaki haberler doğruysa, Cumhurbaşkanımız Suudi Kralı Selman ile yaptığı görüşmede Orta doğu’da oluşturulacak bir Sünni askeri gücüne her yönüyle katılmayı kabul etmiş. Anlaşıldığı kadarıyla, önce sadece fikri bakımdan (galiba ideolojik ifadesi kullanılmış) desteklemeyi benimsediğimiz bu girişime, bilahare her yönüyle katılacağımızı bildirmişiz. Henüz ortada sadece beyan olduğu için verilen taahhüdün uygulamada ne anlama geleceğini kestirmek kolay değil. Hatta, bu tür iddialı girişimlerin bazen uygulamaya girmeksizin ortadan kalkması da söz konusu olabilir. Ancak, henüz başlangıç noktasında da olsak, olay çok yönüyle vahimdir. Gelin birlikte düşünelim.

Önce anayasal bir soruna eğilelim. Türkiye bir Sünni devlet değil, nüfusunun çoğunluğu Sünni olan laik bir devlettir.  Hal böyle iken, din-mezhep temeli üzerine bina edilen bir askeri örgütlenmenin içinde yer alması kendi anayasası ile ne derecede uyum içindedir?  Burada ordumuzun niteliği üzerinde de durmak gerekiyor. Türk ordusu bir ulus ordusudur, teşkilatlanmasında mezhep kıstası bulunmamaktadır, mezhep esasına göre oluşturulmuş birlikleri de yoktur. Anayasaya göre şekillenmiş bu yapısıyla ordumuz acaba mezhep temelinde teşkilatlanacak bir askeri yapının içinde yer almaya ne oranda elverişli konumdadır?

İkinci olarak, ulusal çıkarların yönlendirdiği dış politika açısından da böyle bir angajman çok yönlü sakıncalar içermektedir. Örneğin, Türkiye’nin Suudi Arabistan’la ne derecede yaygın bir çıkar birlikteliği vardır? İran ile Körfez’de kıyasıya bir rekabet içine giren, Amerika’nın İran ile yakınlaşmasıyla panikleyen ve hiç gereği yokken Yemen’e asker sokan ve başarı sağlayamayan, servet dağılımında uçurumlar olan, petrol gelirlerinin yönetici sınıfın müsrif yaşamına yetmemeye başladığı, her türlü istikrarsızlığa açık bu ülke ile kader birlikteliğine yönelmek ülkemizin çıkarına ne derece uygundur? İran’la ilişkilerimizin rekabetçi yönü de güçlüdür ama cepheleşmeye ihtiyaç var mıdır? Böyle bir maceranın ülkemizin köklü ittifak ilişkilerini nasıl etkilediği acaba düşünülmüş müdür?

 Tabii, demokrasimizle ilgili bir son husus da var. Bu girişimleri siyasi sorumluluk taşımayan cumhurbaşkanımız yapmaktadır. Sorunun bakanlar kurulu katında tartışıldığına dair bir emare yoktur. Halbuki, ülke kaderini yakından etkileyebilecek, ülkemizi Orta Doğu bataklığının içine bugünden de fazla sürükleyecek, belki savaşa sokacak bir kararın kamuoyunda ve parlamentoda tartışılması gerekir. Kimseye danışmadan bir kişinin böyle kararlar vermesi, kararın eksik bilgiyle ve iyi düşünülmeden alınması olasılığını güçlendirmektedir. 

Suudilerle Sünnilik temelinde askeri ittifaka girmeden önce iyi düşünmeliyiz. Şu anda aleyhimize gelişen dış politik ortamına yeni bir gerilim unsuru eklemeye ihtiyacımız yoktur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019