Suluova'da besicilik

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

UNESCO'nun eski Genel Sekreteri Mayor, "...kültürün gerçek anlamı ve bunun en yüksek ifadesi üzerinde çok düşündüm. Bu en yüksek ifade bizim günlük tutumuzda yatmaktadır;çünkü bize her gün aktarılmış olan geleneklere göre, düşüncelerimize göre, unuttuklarımıza, hatırladıklarımıza, icat ettiklerimize, keşfettiklerimize, dinlediklerimize göre davranıyoruz. Ve bu benim tutumum, bütün bunların sonucudur," diyor.

Bir ailenin, köyün, sokağın, mahallenin, semtin, kentin, havzanın, bölgenin, ülkenin de kendine özgü birikimi vardır; bu birikim onun tutumunu belirler. Tutumumuz da, insan ve sermaye kaynaklarını değerlendirmede belirleyici bir etkendir.

Amasya'da bir otel salonunda, büyükçe bir masanın çevresindeki insanların yaklaşık dört saat boyunca dağılmadan, yorulmadan, konuyu başka alanlara taşıyıp saptırmadan sadece "Besiciliğin dünü, bugünü ve yarını" üzerinde odaklanmalarını tünelin ucunda görünen ışık olarak değerlendiriyorum.

Geleceğe güvenle bakışımızı güçlendiren sadece üreticilerin tutumu da değil. Sabah yapılan toplantıda çıkan sonuçları, akşam büyük bir salonda daha kalabalık bir grubu sunuyoruz. Amasya Valisi M. Celaleddin Öksüz ve Milletvekili Avni Eker de katılıyor. Katıldığı her toplantıda olduğu gibi vali bu toplantıyı da sonuna kadar izliyor; çok özenli notlar alıyor. Toplantı sonunda söz alıp kendi değerlendirmesini yapıyor.

Toplantıyı SUSİAD ve YESİAD ile DÜNYA Gazetesi birlikte düzenliyor. Bu konuda aktif iki Başkan Bekir Aydın ve Ahmet Korkmaz'ın örgütleme becerilerini KASİF Genel Sekreteri Yaşar Bıyıklı'nın çabalarını, Prof. Dr. Yaşar Akça'nın katkılarını anmazsak emeğe saygısızlık etmiş oluruz.

Toplantı disiplini, aktif katılımcılık, notlar alma ve irdeleme özeni, verimli tartışmalar için çok önemli bir basamak. Amasya'da ağırlıklı olarak Suluova'daki besiciliğin dünü, bugünü ve yarını konuşuldu ama; asıl önemlisi; genel çerçeve konuşmalardan proje-odaklı tartışmalara geçiş sürecinin hızlanması. Bizi de bu niteliksel dönüşüm umutlandırıyor.

Fırsatlar ve tehlikeler

Amasya'da kanaat önderleri; deneyimli girişimci ve insan kaynağını, uygun toprak varlığını, iklim koşullarını, lojistik avantajları, şeker fabrikasının etkilerini, devletin sektöre verdiği destekleri bir "fırsat alanı" olarak değerlendiriyor. Bu beş öncelikli "fırsat alanı" dışında yem ve un fabrikalarının varlığı, kaba ve karma yem maliyetlerini uygun düzeyde tutacak girdi arzı, PANET'in çalışmaları, mera hayvancılığı için yaylaların çeşitliliğini, su kaynaklarının zenginliğini, suni tohumlama altyapısının gelişmiş olması vb. bir dizi etkenin de altı çiziliyor. Deniyor ki, "...Amasya ve ilçelerinde besiciliğin ilkadım teknolojilerine sahibiz. Ama bugünkü yapı bizi geleceğe götüremeyeceği için değişen dünya koşullarına göre yeniden yapılanma sürecini hızlandırmalıyız."

Kanat önderleri, hangi etkenlerin yöredeki besiciliği tehdit ettiğini de sıralıyor. Öncelikli olarak şu beş etkenin altı çiziyor: Yetiştiricilikle belli bir birikimi olan girişimci ve insan kaynağı oluşmuştur; ancak yeni yapılanma ihtiyacına cevap verecek düzeyde değildir. Yöredeki besicilik işletmeleri çok küçük ölçeklidir; o nedenle sermaye yetersizliği ile yüzleşmektedir ve çağdaş yönetim ilkeleri henüz işletmelerin içine iyice nüfuz etmemiştir. Ne yazık ki, güç birliğini geliştirecek olan "ortak çalışma bilinci" bu yöremizde de istenen düzeyde değildir. Pazarlamada örgütsüzlük, herkesin kendi başının çaresine bakma tutumu, kendi ayağımıza kurşun sıkma anlamına gelmektedir. Devlet desteklerine, uluslar arası fonlara, banka sisteminin olanaklarına erişebilirlik sınırlı kalmaktadır. Yüksek sermaye maliyeti, yabancı kaynakla işleri geliştirmenin önüne set çekmektedir.

Yörede besiciliği engelleyen bu beş öncelikli sorun dışında yaklaşık otuz sorunun daha altı çizilmiştir: Hayvan hareketlerinin yarattığı sakıncalar, karma ve kaba yem maliyetlerinin yüksekliği, meraların verimsiz kullanılması, üreticinin örgütsüz çalışması, devletin yanlış hayvancılık politikası, yoz hayvan fiyatlarının yüksekliği, toprakların çok küçük parçalara bölünmesi, işletmelerin organize olmaması ve yerleşim yerleri içinde dağınık olması, tarımda biyo yakıta kayışın etkileri, kayıtdışı uygulamaların yaygınlığı, kapalı hayvancılık sistemi, ilkel yöntemlerin kullanılması, markalaşmanın azlığı vb.

Ortak akıl ne diyor?

Sorunların çözümü için önerilen beş öncelikli adımla ilgili olarak "ortak aklın" söylediklerdi şunlar: İşletme sahipleri ve çalışanların eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi, pazarda örgütlenmenin geliştirilmesi, işletmelerin geliştirilmesi için kredi koşullarının iyileştirilmesi ve erişebilirliğin arttırılması, ortaklıkların geliştirilmesi, işyeri sahiplerinin yönetim ve organizasyon kapasitelerinin geliştirilmesi, kontrolsüz hayvan hareketlerinin önlenmesi. Bu beş öncelikli çözüm önerisi yanında, yaklaşık yirmi beş çözüm daha sıralanıyor: Salgın hastalıkların önlenmesinden, sigorta sisteminin geliştirilmesine, koyunculuğun yeni bir yaklaşımla ele alınmasından, arazi birleştirmelerine, yöreye göre hayvan ırkı geliştirilmesinden, açık işletmelere geçişe kadar...

Her alanda olduğu gibi, hayvancılık konusunu da bütün ayrıntıları ile tartışmalıyız. Şap aşısından, ithal edilen ırkların niteliğine, yetiştirici bilincinden, pazarın örgütlenmesine, dünya rekabetinden dağınık işletmelerin çevreye verdiği zarara kadar. O nedenle, "örgütlü besicilik" yaygınlaşırken; bu süreci "doğru yönetmek" gerekiyor. Ön hazırlık yapmadan, ciddi bir fizibilite hazırlamadan; işin gerek ve yeter şartına dikkat etmeden; ayrıntılara özen gösterilmeden yapılan girişimler israfa yol açıyor.

"Çiftçi dalkavukluğu" yapmadan sorunlar ele alınmaya başladı. Umuyoruz ki, gelişme gerektiğinde hızlı ve etkili olur.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar