Sülale boyu nepotizm

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ [email protected]

Papalar ve yeğenleri

Orta çağda ve 17. yüzyıla kadar bazı papalar işin suyunu çıkarmışlar. Yeğenlerini, çoğu kez de beceriksiz yeğenlerini, kardinal yapmışlar. Tabi olay orada kalmamış. Bazıları, kardinallikten papalığa kadar yükselmiş. Örneğin, Papa Callixtus, iki yeğenini birden Kardinal yapmış. Yeğenlerden Rodrigo, daha sonra da “Pope Alexander VI” olarak Papa olmuş. Bir suya sel suyu karışırsa, su temiz kalmaz. Papa Alexander VI, metresinin kardeşini, yani “gayri meşru” (!) kayınbiraderi Alessandro Farnese’yi aynı şekilde Kardinalliğe atamış. O da sonra “Pope Paul III” unvanıyla Papa olmuş. Papa Paul III, “Eniştem sağolsun; sayesinde papa bile oldum. Mademki, Papa’yım, hem de amca/dayı” deyip 14 ve 16 yaşındaki iki yeğenini de Kardinal yapmış. En son bu olaya Papa Innocent XII 1642 yılında bir kararname ile noktayı koymuş. Papaların akrabalarına gayrimenkul, memurluk, ya da gelir bağışlamaları yasaklanmış. Sadece, gerekli koşulu sağladığı durumlarda en fazla bir akrabasını kardinal yapma hakkı verilmiş.
Yetki sahibi bir kişinin bir akrabasını bir yere ataması, ya da onu bir işte kayırmasına literatürde “Nepotizm” denir. Bu terim İtalyanca “nepote” sözcüğünden gelir, “yeğen” demektir. Yani, tabiri caizse, “nepotizm”, yeğencilik anlamına gelir. Papaların yukarıdaki örneklerde olduğu gibi, yeğenlerini kardinal yapmasından dolayı bu terim popülerlik kazanmıştır. Bir başka öykü de Roma İmparatoru Julius Nepos’a dayanır. İmparaor Nepos, güvenlik nedeniyle, çevresinde akrabalarını daha fazla da yeğenlerini bulundururmuş. Terimin buradan kaynaklandığı da söylenir.

Yeğencilik yararlı mı, zararlı mı?

Yeğencilik, koltuğa oturan kişi için çok yararlıdır. Serbest rekabet piyasasında alnının akı ile, bileğinin gücü ile kazanamayacağı, belki rüyasında göremeyeceği bir koltuğa “dayı”sının gücüyle oturur. Örneğin, bulaşıkçı bile olamayacağı mutfağa şef olur. Ya da, o kurumun organizasyon şemasındaki en alt seviyeye oturmaya bile nitelikleri yetmezken, kendisini en tepeye paraşütle inmiş bulur. Bu iş yeğene faydalıdır. Peki, dayıya faydası nedir? Bir kere işe yaramaz yeğenine yağlı bir kapı bulmuştur; dayılık vicdanı rahattır.

Peki nepotizmin zararı kimedir? Böyle haksız atamaların ceremesini halk çeker. Koltuğa oturan beceriksiz olduğu için, bu görevin gereklerini yerine getiremez. Hangi işi yaparsa yapsın, eline yüzüne bulaştırır. Bulunduğu kamu kurumunun performansını düşürür; kuruma, dolayısıyla kamuya zarar verir. Zarar vermese bile, bu beceriksiz kişi yerine yetkin birisinin geleceği düşünülürse, işin bir de fırsat maliyeti boyutu vardır. Öte yandan, beceriksiz kişilerin yönetici olarak atanması ile kurumlardaki adalet duygusu sarsılır. O kurumda yıllarca çalışıp, dirsek çürütmüş yetkin kişiler varken, bu “yeğen”in atanması kurumdakilerin moralini bozar. Dayılarının torpili ile atanmış kişiler hep dayılarınca da korunur. Yanlış da yapsa korunur. Eğer koltuk, önemli bir kurumda bir üst pozisyonsa, dayıya da bir dayılık payı çıkar. Bulunduğu koltuğu nitelikleri ile dolduramayan kişi, bunun diyetini, kendisini atayana öder; onun sözünü dinler. O kişinin her tür isteğini, usulsüz olduğuna bakmadan yerine getirir. Bunun faturasını da sonunda millet öder.

Sonuç

Nepotizm, çok zararlıdır. Papalık bunu 17. yüzyılda çözmüş. Şu anda biz 21. yüzyıldayız ve ülkemizde nepotizm “Sülale Boyu” olarak dolu dizgin sürüyor. Bunun faturasını millet olarak ödüyoruz, ödemeye de devam edeceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019
İşi sevmek meselesi 22 Ağustos 2019