Şubat ortası piyasalarda bahar havası
Piyasalarda geçen haftadan beri pozitif bir rüzgar esiyor. G-20 toplantısında ülkelerin koordine bir hamle yapacağı beklentisi etkili oluyor. Yine de, Çin Merkez Bankası (ÇMB) her daim piyasalarda tedirginlik yaratabiliyor. ÇMB’nın yuanın değerini G-20’den hemen önce düşürmesi sürpriz oldu. Yuanın dolar karşısındaki dünkü düşüş oranının, 7 Ocak’tan beri görülen en yüksek günlük düşüş oranı olduğunu belirtelim. Çin kaynaklı riskler önümüzde duruyor.
Kısa vadeli fiyatlamalar açısından petrolün durumunun belirleyici olduğunu düşünüyorum. Petrol fiyatı yukarı yönlü hareketlerini sıklaştırdıkça, hisse senetleri bu aksiyona katılır. Petrol fiyatı dengeli kaldıkça, hisse senedi fiyatları olumlu etkilenir. Böyle bir piyasa ortamında Japon Yeni satış baskısı altına girebilir. Amerikan tahvillerine ve altına olan ilgi azalabilir. Risk iştahının yükselmesi, Türk Lirası gibi paraları değerlendirebilir. Fakat ilginç olan; risk iştahı hisse senetlerine girişleri artırırken, güvenli liman olan tahvillerde ve altında benzer ölçüde bir satış olmuyor. Bu durum, ‘‘Finansal piyasalardaki satış dönemi gerçekten bitti mi’’ sorusunu akla getiriyor. Bu noktada önemli olan mevcut piyasa iklimini anlamaya çalışmaktır. Piyasalardaki eğilimleri anlamak için kullanılabilecek saf göstergelerden birisi altın fiyatıdır. Yukarıda, ‘‘Risk iştahı arttığında altına olan ilgi azalabilir’’ cümlesini kullandım. Odak noktası da burası gibi gözüküyor. Çünkü küresel yatırımcıların fiziki altın alımları devam ediyor. Son iki iş gününde, Amerikalı yatırımcılar 40 ton altın alımı yaptı. Bu piyasadaki davranışlarının daha kritik olduğunu düşündüğüm Avrupalı yatırımcılar son beş günde 30 ton alım yaptı. Yazılarımı takip edenler bilir. Asyalı yatırımcıların altın talebiyle, Batılı yatırımcıların altın talebinin fiyat üzerindeki yansımalarının farklı olduğunu vurgularım. Asyalı yatırımcıların fiziksel altın talebinin artması fiyatta bir taban oluşumuna yardımcı oluyor. Diğer taraftan Avrupalı ve Amerikalı yatırımcıların fiziki altın talebinin güçlü olması bir yükseliş hareketi başlatabiliyor. Batılı yatırımcıların alımlarındaki artışın son birkaç günün konusu olmadığını da hatırlatayım. Yılbaşında başlayan alımlar son günlerde iyice hızlandı. Bu açıdan, hisse senetlerindeki yükselişleri sorgulamak lazım. Çünkü altının ve hisse senedi fiyatlarının birlikte yükseleceği bir ortam yok. Kaldı ki, altın genelde enflasyon dönemlerinde iyi performans gösterir. Global ekonomideki en büyük korku deflasyondur. Tahviller de bu bakış açısıyla değerlendirilebilir. Hisse senetlerindeki agresif yükseliş hareketinin aksine, tahvillerdeki satışlar hafif gözüküyor. Tahvillerin darmadağın olduğu, piyasa faizlerinin hızla yükseldiği bir ortamda hisse senetlerindeki harekete daha güvenle bakılabilir. Ancak hem altının güçlü kalacağı, hem tahvil fiyatlarının dengeli duracağı, hem de borsa endekslerinin yükseleceği bir dünya maalesef yok.
Finans piyasaları günlük fiyatlamalar yapıyor. ÇMB yuanın değerini düşürmüyorsa, petrol fiyatı yükseliyorsa iyimser fiyatlamalar görülüyor. Temel etmenlerden yola çıkarak pozisyon almak giderek zorlaşıyor. Başta Asya olmak üzere, önemli bölgelerden güçlü makro veriler gelene kadar fiyatlardaki gelgitler devam eder. Bunca belirsizliğe rağmen yükselişlerin kalıcı olacağını düşünmek, şubat ortasında baharın geldiğine inanmaya benzer.