Şubat görünümlü Ekim
Geride bıraktığımız hafta içerisinde, global faiz hadlerindeki yükselişin gecikmeli etkileri hisse senedi grubu üzerinde volatil ve kümülatif bir şekilde yakından hissedildi. Konuştuğumuz olası risk başlıkları yakın döneme göre çok ciddi hatta hiç değişim göstermezken, gösterilen tepki bu kez farklı oldu. Öyle ki Ekim ayı işlemlerinde Şubat’ın yatırımcı tepkisi ile karşılaştık. Nasıl olduğunu tümevarım ile anlatmaya çalışalım.
Bir süredir farklı analizlerde faiz cephesindeki hareketliliğin altını çiziliyor. Kasım 16 sonrasında tecrübe edilen yatırımcı psikolojisinin ortak noktası, risk başlıklarının doğru zamanlama ile görülmek istenmemesi. İçerisinde bulunduğumuz yıl içerisinde karşılaştığımız oynaklık artışı destekli satış dalgalarının temelinde de bu durum yatıyor. Ne gibi? S&P 500 endeksinin Çarşamba ve Perşembe günü toplamında 151 puan, Dow Jones’un ise 1376 puan düşüş göstermesi gibi. Bekleniyor muydu? Yükselişin, yüklü gelen tahvil faizleri ayarlamasının ardından sekteye uğraması olası hatta olması gereken senaryoydu ancak bu denli şiddeti yüksek bir boyutta gerçekleşmesi elbette ana senaryo değildi. i) Aşırı iyimserlik ii) Haber akışının doğru zamanlama paralelinde fiyatlanmaması iii) Faizlerdeki ivmenin gelecek dönem hisse ve endeks değerlemelerini baskılama ihtimali iv) ABD’nin kendine has iç ve dış politika akışı v) Bitmeyen ve bir süre daha bitmeyecek görüntüsü çizen ticaret kaygıları vi) Son olarak Fed’in bir kez daha ülkenin bir numaralı ismi tarafından basın önünde eleştirilmesi gibi başlıkları sürecin gelişimi açısından neden olarak sıralamak mümkün. Şayet resim biraz daha netleştiyse gelin şimdi de sonrasına bakalım.
Problemin temelinde yatan unsur olarak gördüğümüz faiz hareketliliği “güvenli liman arayışının yarattığı avantaj” ile hisse-tahvil arasında pozisyon değişimine zemin hazırladı. Endekslerin baskı altında kaldığı seans işlemlerinde tahvile olan talep bu kez faiz oranlarının gerilemesine neden oldu. Para piyasası işlemleri ise net tepkisini Japon yeni değerlenmesi şeklinde gösterdi. Tüm bu eğilim alışagelmiş, olması gereken tepkilerdir. Geçişlerin bu şekilde olması sağlıklıdır. Nedeni ise basit; ezberlerin bozulduğu dönemler gösterdi ki, normalin dışına çıkmak yatırımcı bünyesine bir süre sonra iyi gelmiyor. Bir nevi baharı yaşamadan kışa geçmek ve hasta olmak gibi.
Toparlayalım ve biraz daha net bir şekilde konuyu sonlandıralım. Başlığın “Şubat görünümlü Ekim” olmasının nedeni, üç majör ABD endeksinin de sergilediği düşüş boyutunun Şubat ayının ilk haftası ile eşdeğer olması. Yani, oynaklık artışına ilk kez kafa yorduğumuz dönemler. Şimdi soru şu? Düzeltme mi, her şey tamam, hikaye bitti mi? Biz, süreci hali hazırda düzeltme olarak görüyoruz. Güçlü ABD ekonomisi teması hisseleri desteklemeye devam edecektir. Özellikle de bilanço sezonu başlamışken. Bloomberg beklentileri S&P 500 endeksi için çeyrek bazında hisse başı kar rakamının 38.38 dolar seviyesinden 41.98 dolara yükselmesi olarak şekillenmekte. Bir sonraki çeyrek içinse şu an beklentiler 41.07 dolar ile yüzde 2 düşüşü gösteriyor. Yani, riskleri bilerek (faiz cephesini hazmederek) ilerlediğimizde biraz daha gidecek yolumuz var.