Stok affı hiç de adil değil!

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

AHMET BALCI - ÇABA Danışmanlık Mali İşler Danışmanı

Bilindiği üzere son olarak 18 Mayıs 2018 tarih ve 30425 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7143 Kanun No’lu “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” ile 2002 yılından bu yana 9. kez mali af getirilmiştir.

Bu kanun, bundan bir önceki af olan 19.08.2016 tarihli 6736 Sayılı Kanun ile çok fazla benzerlik içermektedir. 7143 Sayılı Kanun ile KDV, kurumlar, gelir, stopaj… Vb. vergilerde matrah artışı yapılabilmesi imkânının yanında, işletmede mevcut olduğu hâlde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşları mali kayıtlara intikal etme imkânı da getirilmiştir. (Diğer taraftan tam tersi şekilde mükelleflere işletmede fiziken mevcut olmadığı halde kayden yer alan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşları mali kayıtlardan düşürme imkânı da getirilmiştir.)

Kanundan yararlanmak isteyenlerin ne şekilde işlem yapacağı 7143 Sayılı Kanun’da detaylı bir şekilde izah edilmekle birlikte, şahsi görüşüme göre bir önceki kanunda olduğu gibi bu kanunda da stok affı yönünden büyük bir suiistimal riski ve ihtimali bulunmaktadır. Yazının bundan sonrasında stok affını ve bu afla gelen suiistimal riskini sizlere 2 farklı örnekle izah etmeye çalışacağım.

7143 Sayılı Kanun’un 6. maddesi “İşletme Kayıtlarının Düzeltilmesi” ile ilgili olup, burada işletmede olan/olmayan stoklar ile ilgili ne şekilde hareket edileceği açıklanmıştır. Buna göre; işletmede mevcut olduğu hâlde kayıtlarda yer almayan emtialar, mükelleflerin kendilerince veya bağlı oldukları meslek kuruluşunca tespit edilecek rayiç bedel ile bu kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar bir envanter listesi ile vergi dairelerine bildirmek suretiyle mali kayıtlara intikal ettirilebilecektir.
Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, kanunun ilgili hükümleri uyarınca aktiflerine kaydettikleri emtia için özel karşılık hesabı açacaktır. Emtia için ayrılan karşılığın daha sonradan ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi hâlinde sermayenin unsuru sayılacak ve vergilendirilmeyecektir. Kanunun ilgili maddeleri uyarınca beyan edilen; genel orana tabi emtiaların bedeli üzerinden %10 oranı, indirimli orana tabi diğer emtiaların bedeli üzerinden tabi olduğu oranların yarısı esas alınarak katma değer vergisi hesaplanır ve ayrı bir beyanname ile sorumlu sıfatıyla beyan edilerek, beyanname verme süresi içinde ödenecektir. Emtia üzerinden ödenen bu vergi genel esaslara göre indirim konusu yapılabilecektir.

Suistimal konusunu örneklerle izah etmek gerekirse;
Örnek-1: XY firması, üretimi olmayan; yurtiçinden temin ettiği %18 KDV oranına tabi malları küçük komisyonlar karşılığında al/sat yapan bir firma olup, fiziki ve kaydi stoku bulunmamaktadır. Firma sahibi Bay AB yürürlüğe giren mali affı duyduktan sonra ilk iş olarak tüm müşterilerini arayıp, piyasa fiyatının %2 altında peşin bir bedelle kendilerine ürün temin etmeyi taahhüt ederek, tüm müşterilerinden yaklaşık 10 milyon TL’lik sipariş alır. Gelen siparişlerin akabinde bu ürünleri kendine satan tedarikçi firmayı arayıp, faturasız olmak ve mal tesliminde açıktan peşin ödenmek üzere müşterilerinin siparişleri kadar ürün talep eder. Tedarikçi firma faturasız alım olacağı için %12 iskonto yapar ve her iki firma da mutabık kalır. Bay AB söz konusu mallar için birebir stok beyan listesi yaparak vergi dairesine başvurur. Tahakkuk eden 1 milyon TL KDV’yi peşinen vergi dairesine öder ve bu KDV’yi indirim konusu yapmak üzere mali kayıtlarına intikal ettirir.

Kısa bir süre sonra tedarikçi Firma Bay AB’yi arayıp siparişlerini kamyonlara yüklediğini, sevkiyat için ödemeyi beklediğini söyler. Bay AB bunun üzerine müşterilerini arayıp, siparişlerinin kamyon üzerinde olduğunu, faturalarının kesildiğini ve kendisine ödeme yapıldığı takdirde sevkiyat işlemini gün içerisinde yapılacağını bildirir. Müşteriler ödemeyi yaptıktan sonra Bay AB kamyonlara ürünlerin gideceği adresleri bildirir ve kamyonlar XY Firmasına uğramadan tüm ürünleri direkt olarak müşterilere teslim eder. Tüm bunların sonunda Bay AB stokları deposunda hiçbir şekilde bekletmeden, nakliye masrafı yapmadan, daha da ötesi müşterilerine rakiplerinden daha ucuza ürün satabilmiştir. Bu işlemin sonunda Bay AB 1 milyon TL kâr elde ettiği gibi diğer taraftan kendisine %10 KDV’ye mâl olan ürünleri %18 KDV ile satmış ve bu sayede devreden KDV tutarın 0,8 milyon TL’sini tahsil ederek şirketine ek finansman sağlamıştır. Son olarak gayrı resmi şekilde elde ettiği 10 milyon TL’yi de yasal bir kazanca dönüştürmüştür.


Örnek-2: ZT Firması yurtiçinden tedarik ettiği çeşitli hammaddeleri karmaşık süreçlerden geçirerek mamul üreten bir firma olup, firma her yıl düzenli olarak kâr açıklamakta ve kurumlar vergisini ödemektedir. ZT Firmasının 5 milyon TL’lik hammadde stoku bulunmaktadır. Firma sahibi Bay CD yürürlüğe giren mali affı duyduktan sonra ilk iş olarak en çok hareket eden hammaddelerin bir listesini çıkartır. Bu listedeki ürünleri baz alarak vergi dairesine stok beyan listesi ile başvuruda bulunarak 10 milyon TL’lik kayıtsız stoku olduğunu belirtir ve 1 milyon TL KDV öder. Ödediği bu KDV’yi mali tablolarına intikal ettirir.

Bu halde ZT firmasında fiziki olarak gerçekte 5 milyon TL’lik stok olmakla birlikte kaydi olarak 15 milyon TL’lik stok mevcuttur. Bay CD ilk geçici vergi döneminden başlamak üzere bu olmayan 10 milyon TL’lik stoku 2 yılda üretimde kullanmış gibi eritmeye karar verir. Bu sayede 2 yıl içerisinde Bay CD’nin şirketi 10 milyon TL daha fazla SMM kaydı atılacak olup, buna mukabil 2 milyon TL daha az kurumlar vergisi ödeyecektir. Yine bunun sonucunda ZT firması Bay CD’ye daha az kâr payı ödeyeceği için haliyle Bay CD’nin ödeyeceği stopaj daha düşük olacaktır. Tüm bu işlemlerin sonunda ZT Firması ve Bay CD’nin eksik ödeyeceği (diğer bir ifade ile devletten kaçıracağı) vergi tutarı toplamda 3,1 milyon TL olacaktır.

Yukarıdaki iki örneğe ek olarak pek çok değişik senaryo üretmek mümkündür ancak belirtmek isterim ki bu yazının amacı kesinlikle kişilere/kurumlara vergi kaçırmayı öğretmek değildir, zira bu af kanununu inceleyen pek çok muhasebeci zaten böyle bir suiistimalin mümkün olabileceğini rahatlıkla anlamıştır. Burada önemli olan insanların açıkları bulması değil; kanunları hazırlayan kamu yetkililerinin “Vergide Adalet İlkesini” göz önünde bulundurarak, insanları vergi kaçırmaya teşvik edecek kararlar almamasıdır. Kaldı ki kanunda “beyan edilen bu emtialar kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır” denilse idi benim bu makaleyi yazmama, sizlerin de okumasına gerek olmayacaktı.

Unutmamak gerekir ki çıkan her mali af, dürüst firmaların aleyhine olmaktadır. Belirtmek isterim ki, özellikle son 10 yıldan bu yana kamu nezdinde işin ciddiyetle ele alınması, sıkı denetimlerin yapılması, kurumlar vergisinin kademeli olarak %40’tan %20’lere düşürülmesi (2018 için %22) ve özellikle de teknolojik dönüşümlerin/yatırımların hayata geçirilmesi sayesinde kayıt dışı ekonomi %30’ların da altına geriletilebilmiştir. Bu başarıda SMMM/YMM odalarının ve bu odalara bağlı meslek mensuplarının da mükelleflerini kayıtlı ekonomiye yönlendirmesi ve bu konularda gayretlendirici telkinlerde bulunmasının da bahse konu oranın aşağıya çekilmesinde yadsınamaz bir katkısı olmuştur. Ancak yıllar içerisinde mükelleflerini kayıtlı iş yapmaya alıştıran SMMM ve YMM’ler şimdilerde peş peşe çıkan mali aflar sebebiyle ne yazık ki boynu bükük gezmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar