Stajyerlik kalıcı olmasın!
Yılda yaklaşık 800 bin "yeni" kişinin işgücüne katıldığı bir ülkede, yılda 200 bin veya 5 yılda 1 milyon istihdam hedefi, "yatırım arızalı" Türkiye ekonomisinin yeni sektör yaratma, yeni iş üretme "kabızlığı" da dikkate alındığında, çok gerçekçi bulunmayabilir.
Lâkin, bu hedefleri gözeten Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM) projesi, kronik net işsiz sayısı ekonominin her hal ve şartında 2 milyondan aşağı düşmeyen bu ülkede, yıllardır yapılageldiği gibi, sorunun ağırlığına bakıp sadece ve biraz da "dostlar üzüntüde görsün" diye yakınmaktan iyidir.
Yılda 200 bin veya 5 yılda 1 milyon istihdam hedefinin kısa vadede gerçekleşebilir olmadığı, ekonominin bugünkü "yapısal" şartlarında kehanet kabiliyeti gerektirmez. Sanırım, bu gerçeği projeyi oluşturanlar da çok iyi biliyor. UMEM bu çerçevede değerlendirilmelidir. Yapısal sınırlara rağmen en azından, somut bir çözüm girişimi olarak takdir edilmeli ve "yürümesi" için desteklenmelidir.
İşsizliğin anatomisi
Türkiye'de işsizlik olgusunu, ekonominin görünür ve bilinir yapısal sınırlamalarının dışında, "sosyal davranış" açısından değerlendiren çalışmaların varlığı konusunda bilgi yok. Bu açıdan bakıldığında "istihdam sorununa" farklı bir açıklama getirmek şöyle mümkün olabilir:
Kaba gözlem veya ham bilgiler, işsizliğin başlıca iki nedene yaslandığını gösteriyor: Biri, hep değindiğimiz gibi, ekonominin "yeni" sektör ve iş yaratma kapasitesizliği. Diğeri, özellikle nitelikli işgücü başta gelmek üzere iş, aş, yaşam peşindeki işgücünün yeterince "akışkan" olmayışı.
Bu noktada şöyle bir iddia bile öne sürülebilir: Türkiye'de nitelikli işgücü fazlaca "ekâbir"dir! Bu yüzden kök saldığı, yaşadığı, alıştığı ilden veya yöreden başka bir ile veya yöreye gitmez. İşi, ikamet ettiği yerde olsun ister.
Niteliksiz işgücü ise yerinde, yöresinde iş bulamadığı için akışkandır; ama, gittiği yerde iş bulma şansı zayıf ve yoktur. UMEM projesi işte tam bu noktada farklı bir anlam ve değer kazanıyor. Niteliksizliği yüzünde iş bulamadığı söylenen işgücüne öncelikle "yerinde iş" fırsatı sunuyor.
Bence, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) hane halkı işgücü araştırmalarına, işsizlik-sosyal davranış-akışkanlık boyutunu da katmalı. Sanıyorum, şablonlaşmış veri setlerinin ötesinde, sorunun "sosyo bireysel" yönüne de ışık tutar ve daha sağlıklı sonuçların üretilmesine katkıda bulunur.
Sorun kronik
Mevcut duruma dönecek olursak, TÜİK'in Ağustos-Eylül-Ekim 2010 araştırması da destekliyor ki UMEM ilk kalıcı sonuçlarını orta vadede verebilecek. Sebep, projenin tasarımı ve kurgusunda değil, sorunun kronik yapısında.
Çok katı bir yapı bu. TÜİK'in verilerine göre sadece Eylül 2010 döneminde kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus, geçen yılın aynı dönemine göre 856 bin kişi artmış.
Bu rakam, Türkiye ekonomisinin, yine Eylül 2010 itibarıyla 2 milyon 934 olan birikimli işsiz sayısının dışında. Yani, bu ekonomi mevcut sanayi, hizmetler ve tarım yapısıyla 2.9 milyon işsize iş sunamazken; ilaveten yaklaşık 900 bin kişiye "yeni" iş vermek gibi, altından kalkılamayan bir sorunla da karşı karşıya.
UMEM, kronik istihdam sorununun karşısına iyi niyetli, pratik tasarımlı ve yapılanlara bakılırsa iyi örgütleniyor görünen yapısıyla çıkıyor. Sanayi ağırlıklı KOBİ dünyasından aldığı destek güçlü.
Pilot uygulama alanını oluşturan 19 ilin iş önderleri, projeyi "heyecanla" sahipleniyor. Bütün bunlar, orta vadede bile olsa, UMEM'in başarısı için büyük avantaj.
Ancak, başarıyı kanıtlayacak başka ölçütlere de gerek var. Zamanla 81 ile yayılması planlanan projenin örgütlenme ve uygulanma hızı; eğitim-staj sürecinin kalıcı istihdama dönüş hızı ve hacmi; yerel düzeyde eğitim-staj sürecini geçen işgücünün ne olacağı; ve tabii, bu stajyer uygulamasının kısmen de olsa, "kalıcılaşma" ihtimali ki, projeyi "yıkacak" en büyük kötülük bu olur!