SPK yatırımcıyı korurken yetkilendirilmiş gümrük müşavirlerinden yararla
Sayın okurlar, bir önceki yazımda Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirleri (YGM) sisteminin yasal dayanaklarını ve yaptıkları işleri belirterek, sistemin geleceği ile önerilerimden bazılarını sıralamıştım. Bunlardan bir tanesi de; "..İthalat ve ihracat rakamları belirli bir büyüklüğe ulaşmış şirketlerin tüm işlemlerinin mevzuata uygunluk denetimini yapmak ve bu konuda rapor tanzim ederek gümrük idaresine sunmak. Bunun için uluslararası bağımsız denetim şirketlerince gerçekleştirilen denetimlerin gümrük mevzuatı yönüyle de yapılması, bu konuda gerekli yasal altyapının hazırlanması ve yetkilendirilmiş gümrük müşavirlerinin söz konusu denetime iştirak etmesi" şeklinde idi.
Bu öneri ses getirdi. İlgi çeşitli kesimlerden büyük oldu. Özellikle halka arz edilen menkul kıymetleri alan yatırımcıların çıkarlarının korunması bakımından mercek altında değerlendirilmesi gereken bir öneri olarak görüldü.
Sermaye piyasasında sağlanan güvenin sürdürülebilir olması bakımından zafiyet oluşabilecek noktaların önceden tahmin edilerek zamanında tedbirleler alınması kuşkusuz yatırımcıyı koruyacak bir yöntem olarak ileri sürülebilir. Bu işlevi yerine getiren Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) işini kolaylaştıracak bazı noktalara bu yazımda dikkat çekmek istiyorum.
SPK mevzuatında, menkul kıymetlerini halka arz etmiş olan veya arz etmiş sayılan kurum ve kuruluşlar tarafından düzenlenecek mali tablo ve raporların bağımsız denetleme kuruluşları tarafından denetlenmesine dair hükümleri görmek mümkündür.
Bağımsız denetleme kuruluşlarının denetimine tabi olan şirketlerin büyük bir kısmının dış ticaretle de iştigal ettiği biliniyor. Bu faaliyetlerin gümrük ve dış ticaret mevzuatı çerçevesinde icra edildiği herkesçe malumdur. Söz konusu faaliyetler esnasında gümrük ve kaçakçılık mevzuatı ihlal edildiğinde şirketler büyük para cezaları ile karşılaşmakta hatta ortaklar ve yönetim kadrosu hürriyeti bağlayıcı cezalara da çarptırılabilmektedir. Dolayısıyla, şirketlerin karar verme mekanizmalarının aksaması söz konusu olabilmektedir. Durum böyle olunca, halka arz edilmiş bulunan menkul kıymet sahiplerinin ciddi zararlar görmeleri kaçınılmazdır.
SPK mevzuatına göre, mali tabloların ve raporların denetlenmesi yoluyla yukarıda belirtilen durumların tespiti yeterli olamaz. Çünkü; Gümrük ve dış ticaret mevzuatının öngördüğü tekniklerin kullanılması uzmanlık gerektiren bir konudur.
Bu konuyu biraz açalım… En basitinden, dış ticarete konu olan bir malın kıymetinin belirlenmesi bile uluslararası anlaşmaların öngördüğü kriterlere bağlıdır. Mal hareketlerinde mali tablolara yansıyan rakamlar ve bunlara ilişkin para transferleri mali mevzuatlar açısından herhangi bir sorun yaratmasa bile, mal kıymetinin gümrük mevzuatına ve uluslararası kriterlere aykırı olarak belirlenmesi halinde ithalatta ödenmesi gereken vergiler doğrudan etkileneceğinden şirketlerin büyük vergi ve para cezaları ile karşılaşmaları kaçınılmaz oluyor. Keza yine uluslararası para transferlerine (mal bedeli transferi) esas debite note, credit note gibi uluslararası finansman kuralları her ne kadar mali tablo analizlerinde muhasebe ilkeleri açısından sorun yaratmasa da ithalat vergilerinin finansmanı açısından yanlış kullanıldığında yine ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınıyor.
Ayrıca; küresel ekonomik güçlerin birden fazla ülkede faaliyet göstermeye başlamasıyla birlikte muhasebe ve raporlamada tekniklerinde yaşanan ilerlemeler bile gümrük ve dış ticaret işlemleri alanında faaliyetleri bulunan şirketlerin durumlarını net olarak sergilemede yetersiz kalıyor. Deneyimler bu durumu teyit ediyor. Nitekim; ithalat ve ihracat işlemlerinin, şirketlerin muhasebe hesaplarında izlenmesinin yanı sıra bu işlemlere mesnet teşkil eden belgelerin, gümrük idarelerine yapılan beyanların doğruluğunun denetlenmesi daha fazla taşıyor. Çünkü işin aslını bu belgelerin doğruluğu oluşturuyor.
Türkiye, geçtiğimiz günlerde yasalaşan yeni Türk Ticaret Kanunu ile uluslararası standartlara uyum gösterme yolunda önemli bir adım atmıştır. İlerleyen günlerde, özellikle de vergi mevzuatında uyumlaştırma çalışmalarının da yapılması bekleniyor. Gümrük mevzuatı da sürekli güncelleniyor.
Bu veriler dikkate alındığında, Gümrük Müsteşarlığının yaptığı bir uygulamaya bakmakta yarar olduğu anlaşılıyor. Şöyle ki; Müsteşarlık mevcut tüm mekanizmalarının yanına, bir de YGM Sistemi koymuş bulunuyor. Gümrük ve dış ticaret uygulamalarında uzmanlaşmış kişiler olan Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirleri idarenin karar verme sürecine yardımcı oluyor ve kendilerine yasal ve yönetmelik/tebliğ ile verilen tespit işlemlerini yerine getiriyorlar. YGM olabilme koşullarına bakıldığında bu kişilerin uzman oldukları da anlaşılabiliyor.
Müsteşarlıkça oluşturulan bu sistem, dünyada denetim sisteminin kaydığı yeni zeminlere paralel olarak gelişme gösteriyor. Bu sistemden Sermaye Piyasası Kurulu'nun da yararlanması yatırımcılar açısından büyük önem taşıyor.
Netice olarak; yukarıda belirtilen veriler göz önünde bulundurulduğunda; özellikle tasarruf sahiplerinin/hakla arz edilen menkul kıymet sahiplerinin haklarını ve menfaatlerini korumak ve de SPK mevzuatının öngördüğü amaçları gerçekleştirmek bakımından SPK tarafından belirlenecek nitelikleri taşıyan Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirlerinin bağımsız denetleme yapmalarına yol verilmesinin yararlı olacağı anlaşılıyor. Böyle bir çalışmada Gümrük Müsteşarlığı'nın bilgilerinden de yararlanılması yerinde olur diye düşünüyorum.
Hayat hız üzerinde ilerliyor. Sürdürülebilir ve kontrol edilebilir hız için gelecekle ilgili öngörü sahibi olunması gerekiyor……….