Spekülatif ataklara sert müdahale

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Geçen Cuma günü sabah 10:00’da MB rezerv rakamları açıklandıktan sonra TL üzerinde spekülatif bir atak başladı. Gerekçe açıklanan rezervlerde haftalık bazda 3 milyar dolara yakın bir düşüş gerçekleşmiş olmasıydı. Bir önceki hafta da rezervler 2.7 milyar dolar azalmıştı. Rezervlerin gerilediği nokta ise 94.4 milyar dolar ile yaklaşık 2 ay önceki seviyesi idi. Yani, rezervler 2 ayda aldığını geri vermişti ki, bu o kadar da keskin tepki verilecek bir durum değildi. Akşam açıklanan JP Morgan raporu da satışların iyice artmasına, hatta bir noktada kurun 5.80’leri görmesine yol açtı.

Öte yandan, kur üzerindeki baskı esasen Cuma gününün oldukça öncesinden başlamıştı. Bu süreçte, kurların 200 günlük ortalamalarının üzerinde kalması TL’nin zayıf kalma ihtimalini artıran bir gelişme olmuştu. Nitekim, Cuma’dan 2 gün önce DTH’ların cazibesini azaltmak amacıyla bunlardan alınan stopajları yükselten bir kanun da devreye sokulmuştu. Kurlarla ilgili önemli bir sorunun (yerli yatırımcının döviz sevdası) nereden kaynaklandığını göstermesi açısından önemli olan bu kararın sorunu çözemeyecek bir karar olduğu da ortadaydı. Hatta, belki de bu pek bir işe yaramayacak karar nedeniyle Londralı traderlar “eğer MB’nin yapabileceğinin en iyisi buysa, biz spekülasyona girelim” gibi bir hava içine de girmiş olabilirler.

Normal şartlarda Londra’daki TL piyasası kendi içinde dönen, zaman zaman olan geçici sıkışmalarda Türkiye bankaları üzerinden kendine fonlama sağlayan bir piyasa. Ancak bu piyasada ağırlık bir anda TL’de kısa pozisyon almaya dönünce Londra’da TL açığı oluştu. Yabancı traderlar “Nasıl olsa Türk bankalarından kendimizi fonlarız” yaklaşımı ile hareket ederek pozisyonlarını iyice artırdılar. Ama faizler 300’lere çıkmasına rağmen Türk bankaları beklenen fonlamayı onlara sağlamayınca, temerrüte düşmeye başladılar. (Bu fonlamanın sağlanmamış olmasında Türkiye parasal otoritelerinin bir etkisi de olmuş olabilir!)

TL’nin bir şekilde yurtdışında da piyasası olması, trade ediliyor olması konvertibilite açısından esasen iyi bir şey. Bu müdahele ile bu piyasa ortadan kalktı mı? Evet, büyük ölçüde. Büyük zarar yazan Londra’lı traderlar artık kolay kolay TL üzerinden pozisyon almaya cesaret edemezler. Bu piyasanın toparlanması zaman alacaktır. Ancak, şahsen kur üzerindeki “spekülatif” ataklara bu çeşit müdahelelerin çok da yanlış olduğunu düşünmüyorum doğrusu. Gerek TL’nin bulunduğu seviye, gerekse de kapanan cari açık ve yaz aylarında artması beklenen döviz girişleri sayesinde Türkiye’nin “reel” bir döviz açığı yaşama ihtimali oldukça düşük. Bu şartlar altında, yerel seçimler arifesinde alınan bu pozisyonlar “spekülatif” karakterli olmak durumunda.

“Rezervler neden hızla azalıyor?” sorusuna geri dönersek: Mekanik sebebi MB’nin açık döviz satışı müdahelesi ile değil kamu bankaları (ve belki de Botaş üzerinden) piyasaya döviz sağlamış olması. (Bu konuda net bir açıklama yapılmadı.) Ancak ana sebep ise DTH’larda görülen anormal artışlar. 15 Mart haftasında 4.6 milyar dolar artan DTH’lar geçen hafta da bir 4.5 milyar dolar daha artmış vaziyette. DTH’lar başlıca 2 şekilde artabilir: Ya mevduat sahibi yurtdışındaki parasını havale yaparak bir Türk bankasına yatırabilir ya da TL varlıklarını bozarak dolar alır. İlk durumun piyasaya negatif bir etkisi olmaz, aksine pozitif bir etki yaratır. İkinci durumda ise alınan dövizlerin bir yerden temini gerekir. Bu da, fon girişlerinin yavaşladığı bu gibi dönemlerde, son kertede MB olmak zorunda.

Asıl kritik soru ise, bu müdahalenin Türkiye’nin orta ve uzun vade dış borçlanması ve gelen borçlarının yeniden çevrilmesi üzerinde kalıcı bir etkisi olup olmayacağı. Gerek birbirinden çok farklı kanallar olduğu için, gerekse de önümüzdeki dönemde küresel döviz likiditesinin daha da artması kaçınılmaz olduğu için, bu tür borçlanmaların çok fazla etkileneceğini sanmıyorum doğrusu.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019