Sözünü tutmayan işletme, kurum olamaz
Bir olay
Bayram dolayısıyla otobüsler hayli dolu olacaktı. Bunu düşünerek dönüş biletini önceden almıştı. İstanbul’dan gelirken böyle bir derdi olmamıştı; bizim araba ile gelmişti. Doktora öğrencisi olduğu için her zamanını iyi değerlendirirdi. Bu nedenle, WI-FI internet bağlantısı olan bir sefer seçmişti; yolda da çalışacaktı.
Söz konusu şirketin iki tür otobüsü vardı. Class ve Suit; Suit olanlar, daha bir lüks idi. Suit tip otobüste WI-FI internet bağlantısının yanında bir de tek koltuk uygulaması vardı. Bizim yeğen Suit otobüste tekli boş koltuk da bulmuş ve biletini almıştı. Tatil, “Nasıl geçti habersiz” şarkısındaki gibi habersiz geçti. Bayram haftasının sonundaki pazar günü de geldi dayandı. İstanbul’a dönme zamanı idi. Sivrice’nin denizini ve sessizliğini terk ederken bizim yeğene bir hüzün çöktü. “Fırsat bulunca yine gelirsin” dedik. Ayvacık’a doğru yol alırken üzüntüsünü biraz hafifl etmek maksadıyla “Oh, tek koltukta kurulacaksın. Yollar rahat. İnternetin de var; otobüsten istediğin yere ulaşabilirsin,” dedik, o da “Evet, iyi olacak. Otobüste tezimle ilgili çalışırım” dedi. Otobüsün konforu düşüncesi, biraz olsun üzüntüsünü hafifletmişti.
Ayvacık’ta otobüs terminaline gelince tipik bir “Ülke Klasiği” yaşadık. Otobüs, Suit tipi değil, “Class” idi. Terminaldeki şirket yetkilisi, “Bu seferin arabası bozulmuş. Suit yerine Class tipi bir otobüs yollamışlar” deyip kenara çekildi.
Yeğenin iki hayali de suya düşmüştü. Konulan otobüste tek koltuk uygulaması da yoktu, internet de. “Neyse kitapların yanında, onları okursun” türünden tesellide bulunduk.
Kızımıza, üzülme “Tek kişilik yer yerine iki kişilik yerde tek gideceksin” dedim. Sürücü hemen söze girdi, “Otobüs dolu” dedi. Otobüs sürücüsüne sordum: “Bu araba kaç kişilik?” Sürücü “Bu otobüs 46 kişilik” dedi.
“Peki Suit tipi otobüs kaç kişilik?” Sürücü “36 kişilik” dedi. Mesele anlaşılmıştı. Fazla yolcu almak için 36 kişilik otobüs kaldırılmış ve yerine 46 kişilik otobüs konmuş ve 10 koltuk daha fazla satılmıştı. Yolculara da “Suit otobüs bozuldu” masalı söylenmişti. Eğer böyle olmasa, 10 ekstra yolcu alınmazdı, yerler doldurulmazdı. “Peki tek kişilik yerden bilet almış yolcuların hakkı ne olacak?” derseniz, cevabım: “Burası Türkiye abicim.” olacaktır. Güngör Uras’ın dediği gibi, burası Türkiye Abicim. Burada her tür hak kolayca yenir, yutulur. Ve karşı taraf enayi sanılarak masalla da uyutulur.
Otobüs şirketi, mağduru bile oynayabilirdi. Otobüse Ayvacık’tan binen genç bir çift de şikayet ediyordu. Yan yana iki koltuk için bilet almışlardı. Ama bu otobüste numaralama diğerine göre değişikti; ayrı düşmüşlerdi. Numaralardan birisi bizim kızın yanındaki koltuk, diğeri ise koridorun karşı tarafındaki koltuklardan biri idi. “Eller ayırsa bile, biz ayrılamayız” diyorlardı. Ayrılmadılar, gençler birlikte oturdular; bizim kızın yanı boş kaldı.
Kızımız İstanbul’a vardı. Olayın sonunu merak ettiğimden kendisine telefon edip sordum: “Ne oldu yer meselesi?” Sözünü ettiğim gençler ayrılmamışlar, İstanbul’a kadar birlikte oturmuşlardı. Bizim kızın yanındaki koltuğa da ilerideki bir duraktan bir erkek yolcu gelmişti; İstanbul’a “kızlı-erkekli” gitmişlerdi. Yeğene: “Aman, kahkaha falan atmasaydın!” dedim. “Merak etme, somurtup durdum, iff etimi korudum” dedi (!)
Bir yorum
Yukardaki olayı, “Bakın bize bu oldu” diye anlatmadım. Bu ve benzeri olaylara, ülkemizde çok sık rastlanıyor. Bir örnek olsun diye anlattım.
Yukarıdaki örnekteki otobüs işletmesi, web sitesinde biletini satarken bir söz vermişti. “Sizi, tekli koltukta götüreceğim. Ve de giderken size internet hizmeti vereceğim” Ama işletme, “Bayram oldu, böyle oldu” mantığı ile hareket etmişti. Sözünü tutmamıştı; tekli koltukta oturacak müşterilerini, internet kullanacak müşterilerini 10 koltuk parasına harcamıştı. Kadın ve erkeği ayrı oturtma sözünü de rafa kaldırmıştı.
Peki esas mesele ne idi? Esas mesele, kurum olmak meselesi idi. Rekabetin bu kadar kıran kırana olduğu bir devirde, kurum olmak fark yaratır. Kurum, ilkeleri olan, güvenilir bir işletme demektir. Güvenirlilikte “olmazsa, olmaz” dediğimiz en önemli ilke ise, verilen sözün tutulmasıdır. Kurumlar, ne pahasına olursa olsun, verdikleri sözü tutarlar, ilkelerinden ödün vermezler. Verdiği sözü tutmayan işletmeler, kurum olamaz.