Sözde sıkı ve özde gevşek ekonomi politikaları!
Ekonomi Yönetimi, Orta Vadeli Plana ilişkin hedefler ve 2016 yılı bütçesine ilişkin büyüklükleri açıkladı. Yetkililer tarafından dile getirilen temel önceliklerdeki çeşitlilik, kısmen de olsa kafaları karıştırdı. Mali disiplinin korunması, büyüme potansiyelinin arttırılması, enflasyonun düşürülmesi ve cari açığın geriletilmesi türünden çelişkili hedefler öncelikler konusunda kararlı olunamadığını düşündürüyor! Kulağa hoş gelen söylemleri ve iddialı hedefler bir kenara bırakıp, öncelikle 2016 yılına ilişkin maliye politikasını sorgulamak gerekiyor. Söz konusu politika gevşetiliyor mu, yoksa sıkılaştırılıyor mu? Olumsuzlaşan küresel ve bölgesel koşullar nedeniyle, çelişkili olduğu alenen belli olan hedeflerin eşanlı olarak gözetilecek olması ne anlama geliyor?
Sözde ve şekilde sıkı, fakat özde gevşek bir politika tercihinin ön plana çıktığını düşünüyorum! Salt öngörülen Bütçe açığının küçük olması sıkı duruş için yeterli değildir; hedeflerin gerçekçi olması ve tedbirli olunmaya çalışılması da gereklidir.
Büyümenin yüzde 4,5 ve enflasyonun yüzde 7,5 olarak öngörülmesi, İşsizliğin yeniden azalmaya başlayacağının ve Türk Lirasının daha fazla değer kaybetmeyeceğinin varsayılması, ihracat ve dış ticaret hacminin yön değiştirerek artacağı iddiaları sorunludur. Tasarım, küresel ve bölgesel düzeydeki olumsuzlaşma eğilimi ile içerideki sorun ve dengesizlikleri görmezden gelme eğilimindedir. İyi niyetli ve iyimser olabilir, fakat kesinlikle gerçekçi değildir!
Bu hafta başında açıklanan Orta Vadeli Plan Hedefleri ile yaklaşık üç ay önce Kasım seçimlerinden önce açıklananlar uyumlu bir görüntü sergileme eğilimindedir. Enflasyon ve büyüme hedefleri kısmen yukarı çekilmiştir. İki açıklama arasında yaşanan gelişmeler ve beklentilerdeki olumsuz değişim tümü ile ihmal edilmiştir! Türkiye’nin diğer gelişenlerden olumlu ayrışacağı, Rusya ve diğer bazı komşularımızla yaşanmakta olduğumuz gerginliklerin bizi etkilemeyeceği varsayılmaktadır! Bu yaklaşımlar ve sıkı duruş söylemleri sayesinde, maliye politikasını olabildiğince gevşetmeye çalışma niyetinin olumsuz etkilerinden kaçınma çabası belirgindir!
Maliye politikasındaki duruş, para politikasını da olumsuz yönde etkileyecek niteliktedir. Türk Lirasındaki değer kaybı eğiliminin güçlenmesi, başta enflasyon ve büyüme olmak üzere beklentilerin olumsuzlaşması, riskten kaçınma eğiliminin kalıcı olması ve faizlerin yükselmeye devam etmesi olasılıkları yükselmiştir. Bu durum Türkiye Ekonomisine ilişkin kırılganlık algısının olumsuz seyrine devam edebileceği anlamındadır. Merkez Bankasının enflasyon konusunda sıkı durabilme olasılığı net bir şekilde azalmıştır. Bu koşullarda yapısal reformlar konusunda evdeki hesabı çarşıya uydurmak, yatırımları uyarmak ve verimliliği arttırmak zordur!
Maliye politikasında sıkı duruş, olumsuz dış koşulların bütçe gelirlerinde yarattığı belirsizliği azaltmak üzere harcamaların azami ölçüde kısılmasını gerektirir. Açığı düşük göstermek üzere harcamaları kısmadan gelirleri şişirmek ve bunu doğrulayacak iyimser senaryolara abone olmak, sıkı duruş sayılamaz! Eğer Türk Lirası değer kaybetmeye devam eder ise güvensizlik ve kırılganlık algıları güçlenir, beklentiler olumsuzlaşır; bütçe gelirleri de hedeflenen düzeylerin çok gerisinde kalabilir ve açık yıkıcı olabilecek şekilde büyüyebilir! Böyle olmayacağını iddia edenlere, 2009 yılının ilk çeyrek döneminde yaşananları anımsatmak ve eğer risk alma isteği seri bir şekilde geri dönmese ne tür olasılıkların söz konusu olabileceğini hatırlatmak gerekir!
Küresel düzeyde olumsuz eğilimlerin belirleyici olduğu dönemlerde, hayal kurmak veya gerçekçi olamayan tasarımların büyüsüne kapılmak çok tehlikelidir! Can derdine düşen ve kendi başının çaresine bakmak zorunda kalanlardan gelecek finansal akımlara tam bağımlı olmak çok sakıncalıdır! Gerçekleri inkar ederek, olduğumuzdan farklı ve kararlı görünmeye çalışmak çözüm değildir!
Ekonomi politikalarını gevşetme niyetine rağmen, koşullardaki değişimi dikkate almadan sıkı duruş söylemli pazarlamadan medet ummak önemli bir itiraftır!