Söz para politikasında
Evet, 2018’de yaşanan çalkantının ardından Türk para politikasında yeni bir döneme girmek üzereyiz. 25 Temmuz’da gerçekleştirilecek olan PPK toplantısı ile birlikte 1 yıllık aranın ardından Türkiye’de politika faizinin aşağı yönde güncellendiğini göreceğiz. Yönlendirmenin “manevra alanı olduğu” şeklinde yapılmasına rağmen yılların getirdiği iletişim sorunu nedeniyle olası hamlenin miktarına yönelik kafa karışıklığı anketlere de yansıyor. Hali hazırda beklentiler medyanda 250 baz puan civarında faiz indirimine işaret etse de swap piyasası fiyatlamaları 300-400 baz puan civarında bir ayarlamaya kadar trader yaklaşımına gösteriyor.
Gelişmekte olan ülkeler temasının arka planında yatan bir takım ortak başlıklar söz konusudur. Bunlar; büyüme fırsatları, politik belirsizliğin yönetilebilir düzeyde olması, gelişmişlere kıyasla kısmen yüksek enflasyon durumu ve doğal bir sonuç olarak faiz getirisi, gelecek dönem hikayesi ve global büyümeden bahsedilecekse mutlaka hikayenin ortasında yer almaya devam edecek olmalarıdır. Son dönem gelişmelerini hatırlayalım. ECB ve Fed’in yönlendirmeleri beklentileri daha belirgin bir hale sokuyor. Bu kısımda gelişmiş ülke para politikası koyucuları son derece başarılı. Arada yol kazaları olsa da toparlama kısmında sorun yaşanmıyor. Öte yandan yakın geçmişin gelişmekte olan ülke oyuncularını da tebrik sıralamasına eklemek gerektiği kanaatindeyim. İlk akla gelenler Rusya, Hindistan ve Endonezya. Üç isimde de gayet temiz para politikası yönlendirmeleri ve faiz indirimleri gerçekleşti. Piyasa iyi ve kötü anlamda sürprizi sevmez. Bu kısım gayet net.
Fed’in açtığı oyun alanında gelişmekte olan ülkelerin para politikaları da gevşeme eğilimi gösteriyor. Üstelik gayet hızlı ve önden yüklemeli bir şekilde. Hindistan bu pencereyi ilk açanlardan. Asya’da Singapur, Malezya, Filipinler keza öyle. Rusya zaten yönlendirmesini yapmıştı. Endonezya da Haziran’da eğilimini belli etmişti. Bakın, ortak nokta hep aynı; sağlıklı iletişim. Sürpriz çok fazla olmuyor. Sürprizin olduğu yerde kafa karışıklığı oluyor. Sonrası malum. Belirsizlik teması öne çıkıyor. Herkes farklı bir hikayeyi düşünüyor, yazıyor, fiyatlıyor. Sürprizin de yönetilebilir olması gerek.
Malumunuz Türk para politikası 2018 yılını toplamda 1125 baz puanlık sıkılaştırma ile geçirmek zorunda kaldı. Nominalde liranın sepet kur bazında ortalama yüzde 36 değer kaybı sergilemesi ve artan farklı belirsizlik başlıkları daha sıkı bir para politikasını zorunlu kıldı. Sonuç? 2017’yi ortalama lira fonlama maliyetinde (ortalama AOFM) yüzde 11.51 ile kapatan Türkiye 2018’i yüzde 17.74, 2019’un ilk yedi ayını ise yüzde 24.17 ile geçirdi. Yani, 2017’den 2019’a ortalama lira maliyeti 1266 baz puan artış gösterdi. Kredi talebi geriledi, mevduat faizleri yükseldi, yabancı para mevduat biriktirme eğilimi hızlandı.
Şimdilerde 2019 yıl sonuna dair Türkiye’de politika faizinin ne noktada olacağı konusunda beklentiler bir kez daha revize ediliyor. Yıl başlangıcındaki 500-600 baz puanlık indirim konsensüsü Nisan-Mayıs dönemindeki 100-200 baz puan bölgesine olan evrimini genişleme tarafında değiştiriyor. İki ana tema öne çıkıyor. i) Global finansal koşulların destekleyici konumda olması ve GOÜ grubu için maliyetleri düşürme imkanı sağlaması. ii) TCMB’deki görev değişikliğinin ardından gelen resmi açıklamalarda farklı bir tutum içerisinde olunacağı, destekleyici temanın geçmişe kıyasla bir adım öne çekileceği vurgusu. İkinci maddenin alt kırılımına baz etkisi kaynaklı enflasyon düşüşü hikayesi açılacak olan reel faiz makasını da eklemek mümkün.
‘Evet’ ile başlayan yazıyı aynı şekilde sonlandırmak yanlış olmayacaktır. Evet, politika faizini aşağı yönde güncellemeye hazırlanıyoruz. Koşullar 1-2 ay öncesine kıyasla daha destekleyici ve bu adımı atmak için bizlere izin veriyor. Diğer taraftan beklentileri yönetmenin bir koşulu da sürpriz temasının öne çıkmasını engellemek. Kafa karışıklığı yaşadığımız noktada şu gerçeği hatırlamakta fayda var; Fed’in tüm yönlendirmesine rağmen Amerikan doları zayıflaması sınırlı kalıyor. Belirli noktalarda tepki ile karşılaşıyoruz. Neden? Piyasa ABD ekonomisindeki zayıflamaya ikna olmakta problem yaşıyor. İhtiyat hep bir köşede durmaya devam ediyor. Belki de hiç gitmiyor; insan psikolojisi gittiğini düşünmek istiyor.