Sosyal ticaret ve Instagram’dan satışlar
Geçtiğimiz günlerde Para Dergisi, markaların Instagram’dan satışlarıyla ilgili görüş istemişti. Derginin bu haftaki sayısında, Ceyhan Konuk imzasıyla “S-Ticaret dönemi” başlığıyla yayınlanan haberde, markaların sosyal ortamlardaki satış yöntemlerine yer veriliyor. Ben de bu vesileyle biraz ülke gündeminden kopup S-Ticaret konusu üzerinde durmak istiyorum. S-Ticaret, başındaki harften de anlaşılacağı üzere e-ticaretin bir adım ötesine geçmek anlamına geliyor. “S”, “Sosyal”in kısaltması. Yani Facebook, Twitter, Instagram gibi ortamlarda yapılan alışveriş anlamına geliyor. Bugünlerde bu alışverişin en yoğun yaşandığı ve tartışıldığı yer ise fotoğraf paylaşım platformu olan instagram.
Haberde yer alan verilere göre, Instagram’ın dünyada 300 milyon, Türkiye’de ise 3 milyon aktif kullanıcısı mevcut. Dünya genelinde 110 milyon kişinin, Türkiye’de ise yaklaşık 100 bin kişinin Instagram üzerinden alım satım yaptığı tahmin ediliyor. Hal böyle olunca, aslında fotoğraf paylaşımı için oluşturulan bu sosyal ortam hem küçük girişimcilerin, hem de büyük markaların ilgi odağı haline geliyor. Instagram, son dönemde büyük markalar tarafından bir doğrudan satış kanalı olarak kullanılmaya başlasa da, bu mecranın e-ticaret amaçlı kullanımının halihazırda kurumsal olmayan küçük girişimciler arasında yaygın olduğunu söylemek yanlış olmaz. Instagram, büyük markalar ve kurumsal yapılar için bugünkü haliyle ancak destekleyici bir mecra olarak görülebilir, zira şu anda Instagram doğrudan bir satış linki veya doğrudan bir ödeme linki içermiyor. Ancak bu konuda, yani Instagram’da gördüğünüz ürünleri satın almanızı kolaylaştıracak çeşitli uygulamalar mevcut ve yenileri de geliştirilmeye devam ediyor. Bunlardan en dikkat çekenleri dünyada Like2buy, Türkiye’de ise Shopinstar uygulamaları. Like2buy, markanın Instagram hesabındaki fotoğrafların e-ticaret sitesine bağlanmasını sağlayan ücretli bir uygulama. Shopinstar ise hashtag kullanımıyla Instagram’da gösterilen ürünün doğrudan satılmasını sağlayan bir e-ticaret platformu. Birincisi ücretli olması nedeniyle daha çok büyük markalara, ikincisi ise yalnızca satış üzerinden yüzde 10’luk bir komisyon alması nedeniyle küçük girişimcilere hitap ediyor. Ancak sözünü ettiğim bu uygulamalar ve benzerleri bence halıhazırda deneme sürüşlerinde. Bu sürüşler sonrası kısa bir gelecekte Instagram’ın daha etkili bir alışveriş ortamı haline gelmesine tanık olacağız. Sonuçta müşteri bir ürünü hangi kanalda görmek, incelemek, kimlerin kullandığına bakmak ve satın almak istiyorsa ürününüzü o kanaldan müşteriye ulaştırmanız rasyonel bir davranış. Buna yönelik araçların ve uygulamaların zaman içinde gelişmesi de kaçınılmaz. Aynı haberde PwC Türkiye’den Adnan Akan’ın paylaştığı veriler de s-ticaretin önünde durulamayacağını anlatması açısından önemli. PwC’nin küresel perakende araştırmasına göre sosyal medyadaki etkileşim, kullanıcıların yüzde 62’sini daha fazla alışverişe yönlendiriyor. Bu oran sosyal medyayı dünyada en fazla kullanan ülkelerden biri olan Türkiye’de yüzde 78’e kadar yükseliyor. Kısa bir gelecekte, Instagram veya benzeri kanallar geliştirilen daha işlevsel araçlar sayesinde e-ticarette ağırlığını artırırken bu ortamlara özel bazı pazarlama yöntemlerinin de geliştirilmesi de kaçınılmaz elbette. Örneğin Instagram, görsel bir ortam olduğu için bu ortama özel bir görsel dil veya ifade biçimi geliştirmek gerekiyor. Şimdiye kadar değişik mecralarda görsellik önemli olsa da, görselin sözle dengelenmesi veya tamamlanması mümkün. Instagram’da ise söz çok geri planda ve çok sınırlı kullanılabiliyor. Bu işin hayli başında olduğumuz için deneme yanılmalar uzunca bir süre devam edecek gibi görünüyor.
Markaların Instagram ve benzeri ortamları genel olarak pazarlama ve özel olarak da satış için kullanımına geldiğimizde ise Instagram’ın da her mecra gibi iyi kurgulanması gerektiğini söyleyebiliriz. Evet, İnstagram herkese açık bir ortam, ama daha önce YouTube veya Twitter’da örneklerini gördüğümüz gibi bu tür ortamların bilinçsiz kullanımı markalara yarardan çok zarar verebiliyor. Küstahlık, sakillik, yanlış zamanlama, agresif davranışlar ve benzerleri her sosyal ortamda olduğu gibi markalar için büyük tehlike. Ayrıca eğer Instagram’da doğrudan satış yapan bir marka iseniz, halihazırda ödeme seçenekleri konusundaki fazladan zorlukları da göze almanız gerekiyor. Teslimat ve ödeme konusunda yeterince hassas davranmazsanız tüketiciyi kızdırmanız, küstürmeniz de mümkün. Instagram, size ait bir e-ticaret sitesi gibi sizin kurguladığınız ve tüketiciyi kolaylıkla yönlendirebileceğiniz bir ortam değil. Bu nedenle çıkan zorluklara hazırlıklı olmanız ve tüketicide bir mağduriyet duygusu yaratmamanız gerekiyor. Bu tür ortamlarda tüketiciyle aranızdaki güveni zedelemeniz; kaş yapayım derken göz çıkarmanız da mümkün. Yani markanızın vaatlerinin arkasında, kendi mağazanızda veya e-ticaret sitenizde durduğunuzdan daha sağlam durmanız şart. Sonuç olarak Instagram, küçük girişimler için hızlı hareket ve manevra olanağı sağlayan bir ortam. Büyük markalar için ise şimdilik kontrollü olarak ilerlenmesi geliştirilmesi gereken bir sosyal medya olarak görülmeli. Ve tabii deneysel fikirlerin ortaya çıkabileceği, yeniliklerin denenebileceği, belki de çok güçlü araçların üretilebileceği de bir yer olduğu unutulmamalı.