Sosyal medya analizi ve Gezi örneği
İçerikle pazarlamanın en önemli ayaklarından birini üretilen içeriğin dağıtımı oluşturuyor. Bunun için de halihazırdaki en önemli kanal elbette sosyal medya. Ancak sosyal medyada içeriği dağıtmak kadar, ölçmek ve analiz etmek de önemli. Peki içeriği ve sosyal medyayı gereği gibi kullanabilen ve sayıları oldukça sınırlı olan şirketler sosyal medyadaki faaliyetlerini ölçebiliyor mu? Veya sosyal medyadaki tartışmaları izleyip, analiz edip kendileri için doğru pozisyonu alabiliyor mu?
Burası işin en zor kısımlarından biri. Hem doğru analizi yapacaksınız, hem de analiz ettiğiniz sonuçlara göre yeni taktikler geliştireceksiniz. Bu arada ölçüm araçlarından hangisini nasıl kullanıp da doğru sonuçları alacaksınız?
Evet, Facebook için ölçüm hizmeti veren kuruluşlar var. Youtube Google'ın bir parçası olduğu için temel ölçümleme araçlarını kendi üzerinde sunabiliyor. Twitter ve Instagram için ise değişik şirketler değişik analiz araçları geliştiriyor. Tabii İnstagram'ın Facebook'a katılmasıyla o tarafta bağımsız ölçüm hizmetlerinin biraz sonu gelmiş gibi duruyor ama Twitter için değişik araçlar mevcut.
Twitter için kullanılabilecek analiz yazılımlarından biri de bizim okulda yani İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde geliştirildi. TÜBİTAK fonuyla desteklenen iki yıllık bir proje sonucunda ortaya çıkan BilgiTCAT (Tweet Yakalama ve Analiz Araç Seti–TYAAS) diğerlerinden farklı olarak açık kaynaklı bir yazılım. Bir tür büyük veri analizi sağlayan BilgiTCAT ölçümlemeye başladığınız andan itibaren ister gerçek zamanlı isterseniz belirlediğiniz bir zaman aralığında belirlediğiniz etiketler, kelimeler veya kelime gruplarıyla atılan tweetleri toplayarak analiz etmenize olanak sağlıyor. Projeyi geliştirenler ise İletişim Fakültesi’nden Dr. İvo Furman ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Savaş Yıldırım.
İvo oda arkadaşımız, Savaş ise zaman zaman güçlü fikir alışverişlerinde bulunduğumuz, bu tür analizler konusunda desteğini esigemeyen değerli bir dostumuz. Bu ikilinin geliştirdiği yazılım, hem sosyal medya analizleri hem de veri gazeteciliği için son derece başarılı bir araç. Bu tür araçların ne işe yaradığını daha iyi anlatabilmek için dilerseniz küçük bir örnek vereyim.
Gezi’nin üçüncü yıldönümünde beklendiği gibi, “Geziciler” ve “Gezi karşıtları” arasında adeta Tweet ve hashtag (etiket) savaşları yaşandı. İvo, 28-31 Mayıs arasında 72 saat boyunca Gezi üzerine atılan atılan yaklaşık 66 bin tweet’i kaydetti ve analize hazır hale getirdi. Bu süre boyunca atılan tweet'lere baktığımızda 60 bin 547 kez kullanılan #geziparkı etiketinin açık ara önde olduğunu gördük. Bu etikete eşlik eden diğer etiketler ise 10 in 885 kez tekrarlanan #geziyiunutma, #geziyiunutmayacağız ve benzeri etiketlerle 8 bin 486 kez tekrarlanan #gezi etiketleriydi. Gezi karşıtı hashtag’lerin başını ise 5 bin 47 kez tekrarlanan ve genel sıralamada en yoğun dördüncü hashtag olan #ihanetinyıldönümügezi etiketi çekti. Bu etiketle yazan kullanıcıların da bir kısmı aynı anda #geziparkı etiketini kullanılırken, önemli bir kısım kullanıcı da Gezi’ye karşı tavrını yalnızca #geziparkı etiketi altında göstermeyi tercih etti.
Ancak anlaşılacağı gibi Twitter'da salt etiketlere bakarak bir içerik analizi gerçekleştirmek pek mümkün değil. Çünkü aynı etiket altında hem o konudan yana hem de karşı olan tweet'ler atılabiliyor. Bu nedenle gönderilen tweetlerde olumlu ve olumsuz kelimeleri, cümle kalıplarını yakalamak gerekiyor. Biz de öyle yaptık ve tartışmanın esas zeminini veya omurgasını ortaya çıkardık.
Yazıyı sayılara boğmamak için detaylara girmeyeceğim. Konunun ayrıntılarını veri görselleştirmeleriyle birlikte Habervesaire.com sitesine yazdık. Sonuçları kısaca paylaşayım:
Üç gün boyunca atılan tweetlerde geçen kavramlara bakıldığında Gezi olaylarının üçüncü yıldönümünde hemen her konuda olduğu gibi iki kutuplu keskin bir tartışmanın devam ettiği görülüyor.
Gezi'ye katılanlar veya destekleyenler olayları “Unutmayacağını”, söyleyip karşı tarafı “Yalancı” olmakla (Kabataş iddiaları nedeniyle) suçlarken; savlarını “Direniş”, “Eylem”, “Diktatör”, “Özgürlük”, “Devrim” gibi kavramlar üzerine inşa ediyor. Gezi günlerini daha çok “Ruh”, “Gezi ruhu”, “Güzellik”, “Mücadele” kavramlarıyla eşleştiriyor, kendini tanımlarken “Çapulcu” ve “Halk” gibi kelimeleri kullanmayı tercih ediyor.
Karşı taraf ise Gezi olaylarını eleştirirken “Darbe”, “Hain”, “İhanet”, “Terör”, “Terörist” kavramlarını kullanıyor. Camide içki içilmesi ve camiye ayakkabı ile girilmesi iddiaları bu kesimin en çok tekrarladığı konu olarak göze çarpıyor. Bu kullanıcılar da karşı taraf için, “Gezici”, “Vandal”, “Kemalist”, “Gezizekalı” hatta “Sorosçu” gibi nitelendirmelerde bulunuyor.
Her iki tarafın da kullandığı, Gezi’den yana veya Gezi’ye karşı olarak ayırt edilemeyecek kavramlar ise aslında “Gezi” tartışmasının hangi zemin üzerine yürüdüğünü gösteriyor. “Gezi” elbette her iki tarafın en sık kullandığı kelimelerin başında geliyor. İzleyen kelimeler ise sıklığı itibariyle Polis, Erdoğan, Hükümet, Genç-Gençlik, Yıkmak-yıkacağız- yıktırmayacağız vb., gazete-gazeteci, toma, Taksim, kardeşlik şeklinde sıralanıyor. Bir başka deyişle “Gezi” aslında bir parkın adı olmaktan öte, hükümetin, gençliğin, polisin ve basının tartışıldığı bir zemini ifade ediyor.
Bu tür bir sosyal medya analizinin markalar için önemini sanırım anlatmaya gerek yok. Zaten anlatacak yerimiz de kalmadı. Bu konuya başka yazılarda tekrar değineceğiz.