Sosyal girişimciliğin önündeki 6 engel
Sosyal girişimcilik, sosyal değişim yaratan global bir hareket olarak tüm dünyada hızlı bir şekilde yükseliyor. Sosyal girişimciler, geleneksel girişimcinin odaklandığı bir problemi inovatif bir yaklaşımla çözerek sosyal bir farkındalık ve fayda yaratmayı hedefl iyorlar. Kâr amacı güden, gütmeyen ya da hibrit modellerle, sürdürülebilir kalkınmaya odaklanırken, aslında sivil toplum kuruluşlarının senelerdir yapmak istediğini yeni bir ekonomik modele dönüştürüyorlar.
Sosyal girişimcilerin gerçek gücü; insanlığın gelişmesinin önündeki engelleri görme ve bu engellere yönelik çözüm üretebilme yetenekleri olarak değerlendirilebilir.
Bugün dünya genelinde sosyal girişimcilerin ürettiği çözümler; temiz su tedariğinden, yenilenebilir enerji kullanımına; yüksek kaliteli eğitim imkanlarından, bilginin geniş kitleler tarafından paylaşımına kadar çok geniş bir alanı kapsıyor.
Sosyal girişimcilik sektörü hızla gelişirken, çözüm bulunması gereken sosyal konular da bir o kadar derinleşiyor. Tehdit altındaki demokrasiler, insan hakları ihlalleri, cinsiyet eşitsizliği, ayrımcılık, çevresel felaketler, küresel ısınma, gıda dengesizliği, teknolojik gelişmelerin istihdam üzerinde yarattığı tehditler ve göç bunların başında geliyor.
Uzmanlara göre sosyal girişimcilik bugün ciddi bir yol ayrımında; çünkü sosyal girişimler, hızla artan sorunlara çözüm üretmekte yetersiz kalıyor. Yani küresel anlamda artan sosyal sorunların hızına yetişemiyor. Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan bir analize göre, sosyal girişimciliğin gelişiminin önünde altı temel engel var;
1. Sektörün yapısı inovasyonu desteklemiyor
Her sektörün olduğu gibi sosyal girişimciliğin de risk yaşamaya ve deneyim edinmeye ihtiyacı var; çünkü risk ve deneyimin olmadığı yerde inovasyon da sınırlı kalıyor. Bu durum sağlıktan eğitime, tarımdan sanayiye, tüm sektörler için geçerli. Sosyal girişimler fona ulaşabilmek için pozitif etki yaratmak zorundalar. Risk faktörü içeren deneyimsel yaklaşımlar ise yeterince destek görmüyor. Deneyim, öğrenme ve yeniden tasarlamanın olmadığı bir ortam da, doğal olarak inovasyonu desteklemiyor. Kurumsal dünyada, deneyim, “hızlı düş” ve “sık sık düş” anlamına gelirken; sosyal sektörde “başarısızlık” anlamına geliyor.
2. Sektörün düzenli sermaye girişi yok
Erken dönem sosyal girişimler için sermayeye erişim sınırlı iken, kendini kanıtlamış ve büyümek isteyen sosyal girişimler için daha da azalıyor. Yatırımcıların sosyal girişimcilere bakış açısı son dönemde değişmeye başlamış olsa da, “bir şirketin para kazanarak sosyal değişim yaratması” kavramı hala yeterince anlaşılabilmiş değil. Para kazanmaya başlayan bir şirketin, önceliğinin değişeceği, sosyal fayda yaratmaktan vazgeçeceği düşünülüyor.
3. Karmaşık gündem
Özel sektörde, iyi bir ürün tasarlarsanız, risk sermayesi şirketleri size nakit para ve bu verdikleri paradan daha fazla para kazanma beklentisi ile gelir. Sosyal sektörde ise yatırımcılar sosyal girişimciye gelip, şunu söyler: “Sizin yaptığınız işi sevdik, ama bizim önceliklerimizi de dikkate almanız gerekiyor.” Bu cümle şu anlama gelir: Sosyal girişimcinin iş modeli, sadece sosyal çözüm sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda fon sağlayan topluluğun ihtiyacına da cevap vermelidir. Bu durum, sosyal girişimin hedefini saptırır, ürettiği çözümün etkisini azaltır.
4.Şeffaf olmayan raporlama
Sosyal sektör fon bulma baskısı altında olduğundan, bir sonraki en iyi fonu alabilmek için, mümkün olan en iyi sonuçları raporlar. Bu, yanlış bilgi verdiği anlamına gelmez, ama bugünün pozitif sonuçları her zaman geleceğe dair net bir tablo ortaya koyamayabilir. Geleceğe yönelik riskleri görmezden gelmek ise, şeff afl ığın olmadığı bir tablo yaratır.
5. Medya yeni hikayeleri seviyor
Medya, dev şirketleri sevse de, büyük sosyal girişimleri pek sevmez. Yeni bir teknoloji ya da ilginç bir insan hikayesi üzerine kurulmuş yeni veya küçük şirketler daha fazla ilgi görür. Dolayısıyla, sosyal girişimcinin sesini duyurması ve hikaye anlatma yeteneğini geliştirmesi çok önemli. Aksi taktirde, kalıcı bir sosyal değişim yaratması çok zor.
6. Sosyal sektör liderlerinde tükenmişlik sendromu
Dünya Ekonomik Forumu 2018 Yıllık Toplantısı’na katılan sosyal girişimcilerin yüzde 50’si, kronik stres yaşadıklarını, depresyonda olduklarını ifade ediyorlar. Bunun nedeni, girişimlerini yaşatma ve büyütme endişesi. Bu nedenle, sosyal girişimleri destekleyen yatırımcıların bu gerçeği dikkate almaları gerekiyor. Öte yandan, yaratılması hedefl enen sosyal değişimin daha güçlü ve etkili olması açısından, sosyal girişim liderlerinin kendi egolarını bir yana bırakıp, iş birlikleri gerçekleştirmeleri de bir diğer önemli konu.