Sorunların sonuçları ile uğraşanlar akıllanamaz!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Son haftalarda yaşanan küresel düzeydeki piyasa gelişmeleri ve Türkiye ekonomisine ilişkin veriler, ikinci yarıyılın daha sıkıntılı olma olasılığını güçlendiriyor. Gerek dışarıda ve gerekse içerideki olumsuzlukları kontrol altına alma girişimleri, umulan sonuçları veremiyor. Sorunlar ağırlaşırken beklentilerin daha da bozulması önlenemiyor, kırılganlık algıları güçlenmeye devam ediyor. 

Piyasalar Yunanistan'ın kreditörleri ile anlaşmaya vardığı haberleri ile moral bulmaya çalışırken, Çin'in parasını sınırlı da olsa devalüe ettiği yönündeki gelişme ile sarsılıyor. Duraklatılan riskten kaçınma eğilimine ilişkin belirsizliğin yeniden etkili olmasından endişe ediliyor. İşlem hacimleri istikrarsızlaşarak geriliyor ve fiyat oynaklıkları yüksek düzeyini koruyor. Gerginlik yüksek düzeyini korudukça güvensizlik artıyor; yanıtsız soruların hacmi genişliyor. 

Çin, bünyesindeki olumsuz eğilimleri bu son hamlesi ile mi dengelemeye çalışıyor, yoksa çıkış yolunu iç talep yerine yeniden dış satıma yüklenmekte mi arıyor? Son kur ayarlaması, kur savaşlarına katılımın ilk hamlesi olabilir mi? Devamında neler yaşanır ve küresel beklentiler ne yönde değişir? Değişen koşullar, böyle olmayacağı varsayımına göre yapılmış hesapları bozarak riskten kaçınma eğilimini yeni rekorlara taşır mı? Bu ve benzeri soruların yanıtı şimdilik bilinmiyor; fakat hesabı bozulabilecek olanların, bu durumu olabildiğince görmezden gelmeye çalışacağını tahmin etmek için uzman olmak gerekmiyor. 

Ülkemizin iç dengeleri ise, gerçek tehlikelerin algılanmasını engelleyecek şekilde sıkıntılı! Sosyal ve siyasi ilişkiler geriliyor, ekonomiye ilişkin son veriler ise olumlu düşünmeye izin vermiyor. Haziran ayı sınai üretimi bir ay öncesine göre yüzde 2.4 oranında artmış, fakat aynı döneme ilişkin motorlu taşıt satışları yüzde 18.1'lik bir azalış sergilemiş. Haziran ayı cari açığı ise beklentileri aşarak 3.36 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiş; ilk yarıyıla ait rakam ise 22 milyar dolar seviyesini aşmış. Türk Lirası ise engelleme yönündeki tüm çabalara rağmen dalgalı bir şekilde değer kaybetmeye devam ederek kırılganlığı beslemeye devam ediyor. Bu veriler arasındaki çelişkiler ve olumsuzlaşan küresel koşullar, ikinci yarıyıl için iyi şeyler söylemiyor. 

Motorlu taşıt satışlarının yüksek oranda azaldığı Haziran ayında, sınai üretimin artması ve cari açığın beklenen düzeyi yüzde 10 kadar aşması normal sayılabilir mi? Bu rakamlar mı gerçeği yansıtmıyor, yoksa insanlarımız mı eksik ve yetersiz bilgi nedeniyle pusulayı şaşırmaya devam ediyor? İkinci yarıyılda söz konusu çelişki ve tutarsızlıkların aynı şekilde devam etmesi mümkün müdür? Hemen yanıtlayalım: küresel beklentiler bozulmaya ve riskten kaçınma eğilimi belirleyici olmaya devam ettiği sürece kesinlikle mümkün değildir.

Bir yandan gerilen siyasi ve sosyal ortam, diğer yandan olumsuzlaşan küresel koşullar tüketici güvenini gerileterek iç talebi iyice baskılayabilir. İkinci yarıyılda motorlu taşıt ve gayrı menkul satışları, ilk yarıyıldaki düzeyin yanına bile yaklaşamayabilir. Sınai üretim ve cari açık gerilemek durumunda kalır; azalan vergi tahakkuk ve tahsilatları nedeniyle, hem bütçe açığı ve hem de nakit açığı büyüme eğilimine girebilir. Özetle söylemek gerekir ise, işsizlik artar iken ekonominin sancılı bir şekilde daralması gündeme gelebilir. Döviz kuru ve faizler tepkisel bir biçimde yükselmeye devam edebilir. Bir koalisyon hükümetinin kurulması bu olumsuzlukları gidermez, fakat erken seçim durumunda daha tehlikeli hale gelebilir. 

Sorunların sebebi yerine sonuçları ile uğraşmak, çok yorucu ve yıpratıcıdır. Kalan enerjinin tükenmesine ve kırılganlığın artmasına sebep olur; çaresizliği besleyerek büyütür. Yaşamakta olduklarımızın özeti budur.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar