Sorunlar benzer çözümler farklı

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI [email protected]

Bu ayın Merkez Bankaları haftası dünkü (perşembe) TCMB toplantısıyla sonlandı. Merkez bankalarının bu ayki toplantı maratonunda iki merkez bankası finale kaldı. Bunların birisi ABD Merkez Bankası öteki de bizim bankamız TCMB. Son zamanlarda bu iki para otoritesi de sıkıntılı. Sıkıntılar benziyor ama yapılması gerekenler ters yönlü. Her ikisinin de kullanacağı en önemli alet olan faiz oranının belirlenmesi açısından bu ikili ters köşelerde yer alıyorlar.

Çok kısa ve fazlasıyla basitleştirilmiş bir çerçeveden yola çıkalım. Merkez bankaları ekonominin para alanını yönetiyor. Bu alan içinde pek çok mikro etkileşim de oluyor ama makro değişkenlere dönük kurgular yapılıp, parasal kararlar alınıyor. Para politikaları iki temel makroekonomik büyüklüğü etkilemek ve belirlemek amacıyla kurgulayıp, uygulanıyor. Bunlardan birisi ekonomideki fiyat hareketleri, yani enflasyon. Öteki de ekonominin üretim ve istihdam düzeyindeki hareketler, yani büyüme. Merkez bankalarının elindeki en etkili politika aleti olan faiz oranı bu iki hareketin üzerinde de önemli rol oynuyor. Dolayısıyla, merkez bankası ulusal ekonominin para alanını yönetirken bir gözüyle faizi takip ediyor, bir gözüyle de büyüme temposunu izliyor. Bu izleme pasif bir süreç değil. Tersine, merkez bankaları genelde bu süreçte aktif para politikası uyguluyorlar.

Temel para politikası kurgusunu açıkça tanımlanmış iki hedefe odaklanarak belirleniyor. Genelde para yönetenlerin ilk hedefi olan enflasyon bunlardan birisi. Para otoritesi parayı yönetirken ulusal fiyatların belli bir düzeyini hedefleyerek karar alıyor. Buradaki ana politika değişkeni para arzı tabii ama bunun hedeflenen düzeyde tutulmasında kullanılabilecek temel politika aletlerinin başında ulusal faiz oranı geliyor. Merkez bankaları para politikasını belirlerken ikinci bir değişkeni daha gözetiyor. Buradaki kaygısı da büyümenin kabul edilebilir bir düzeyde devam etmesi. Yani, para alanını düzenlerken temel bir reel değişken olan büyümeye de bulaşıyor merkez bankası. Para bu iki değişkenin hareketlerinde eş anlı olarak etkili olan bir enstrüman. Merkez bankası parayı gevşettiği zaman faiz geriliyor, kıstığı zaman da faiz yükseliyor. Faiz düştüğü zaman enflasyon da büyüme de bundan pozitif yönde etkileniyor. İkisi de hızlanıyor. Yani, enflasyonist bir büyüme sürecine giriliyor. Faiz yükseltildiği zaman da tersi oluyor. Fiyat artışları dizginleniyor ama büyüme de yavaşlıyor. Bu da fiyat hareketlerinin çok kısıtlı, üretim ve istihdam artışının sınırlı, işsizliğin yüksek olduğu bir iktisadi duruma götürüyor ekonomiyi. Bu tatsız dinamikte fren tutmazsa deflasyon dediğimiz hastalık geliyor.

Bu fazlasıyla basit bir çerçeve ama yazıya konu olan merkez bankalarının ana problemini ortaya koyuyor. Her ikisinde de hem enflasyon sıkıntılı hem de büyüme dinamiği. Ama bunların yönü ve dozu farklı. ABD’de küresel kriz sürecinde ekonomiyi hareket ettirmek amacıyla parasal genişleme kullanıldı. Geçen yıl sonundan bu yana bu uygulama sonlandırıldı. Şimdi ekonomide yığılmış olan para fazlasının geri çekilmesi gerekiyor. Yani para politikası sıkılaştırılacak. Bu faizin yükseltilmesi demek. Ama ekonominin içinde bulunduğu durum böyle bir sıkılaştırma için uygun değil. Para çekilip, faiz yükseltildiği takdirde zaten mızmız olan fiyat hareketleri hepten duraklayacak. Bu da henüz yeni yeni canlanma işaretleri veren, yani hala kırılgan olan büyümeyi yeniden durgunluğa itecek. Bu yeni baştan durgunluk demek. Şimdi FED bu ikileme sıkışmış vaziyette, fiyatların biraz daha hızlı yükselmesini, büyümenin de yerleşik hale gelmesini bekliyor. Bu hafta içindeki toplantı sonunda enflasyonun sonbaharda biraz kıpırdanmasının beklendiği dile getiriliyor.

Bizim merkez bankası son aylarda oldukça hareketsiz, sanki bir şey bekliyor gibi. Bu arada yürüttüğü politika tercihini, yani yüksek faizi devam ettiriyor. Enflasyon ve büyüme bizde de sorunlu alanlar. Yani, merkez bankası bizde de enflasyon ve büyüme arasında sıkışmış durumda. Ama bu sıkışma ABD’den farklı nitelikte. Bizde enflasyon hem çok hızlı hem de yerleşik hale gelmiş gibi görünüyor. Bunun çaresi merkez bankasının faizi yükseltmesi, en azından şimdiki düzeyinde tutmaya devam etmesi. Türkiye ekonomisinde büyüme oranı ise düşük, yani potansiyelin altında. İşsizlik oranı ise fazlasıyla yüksek. Bunun tedavisi de paranın gevşetilip, faizin düşürülmesini gerektiriyor. Faiz yüksek olursa büyüme düşük işsizlik yüksek olmaya devam edecek. Para gevşetilip faiz düşürülürse bu kez ekonomi daha canlı olacak ama zaten yüksek olan enflasyon kopup gidecek. TCMB’nin sıkıştığı konum da bu. Kısacası, merkez bankaları ters yönlerde kilitlenmiş gibi. Biz enflasyonun yavaşlamasını bekliyoruz. FED’in sıkıntısı ise enflasyonun henüz yeterince yüksek olmaması. Bakalım kim hangi yöne devinecek?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018