Sorun farklılaştı, belirsizlik azalmadı

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Geçtiğimiz hafta başında özelde Euro'yu korumak genelde ise küresel düzeydeki olumsuz baskıları kırmak amacı ile uygulamaya giren önlemlerin etkisi kısa sürdü. Bazı beklentileri yönlendirerek tüm eğilimleri kontrol altında tutarak veya yan tesirlerin sınırlı kalmasını mümkün kılarak günü kurtarmanın zorlaştığı anlaşıldı. Avrupa Merkez Bankası son bir aylık dönemde en çok itibar kaybeden kurumlar arasında liderliği kimseye bırakmadı. Yunanistan kurtarma paketi unutuldu, Euro'nun kontrolsüz değer kaybı önümüzü görmeyi zorlaştırmakta belirsizlik nöbetini devraldı.

Eğer yukarıda bahsettiğimiz paket devreye girmese finansal piyasaların iyice kontrolden çıkması, panik eğilimlerin küresel düzeyde etkili olması, başka bir deyile kredi krizinin geri dönmesi ihtimali yüksekti. Bu olasılığı önlemek adına 750 milyar Euro'luk bir paket açıldı ve asıl önemlisi Avrupa Merkez Bankası ateş hattına girmek zorunda bırakıldı. Piyasaların Yunanistan'dan sonra yeni kurtarma paketleri için önce Portekiz ve İspanya'yı zorlayacağı bilindiği için bunun önü kesilmeye çalışıldı. Amaç büyük bir rakam açıklayarak psikolojik şok yaratmak ve gelişmeleri kontrol altına almaktı. Bu büyük rakam işlevsel olmayacak, caydırıcı etki yaratacaktı! Avrupa Merkez Bankası ise piyasadan tahvil almaya başlayacaktı; bu süreçte Eoru'nun değer kaybetmesi durumunda etkili olması amacı ile döviz piyasalarına müdahale edileceği beklentisini yaratmak amacı ile diğer merkez bankaları swap hatlarını etkinleştirdiler. Fakat piyasalar ya durumu iyi anlayamamış ya da bunu blöf veya etkisiz kalmaya mahkum bir tasarım olarak değerlendirmiş olmalı ki, Euro'yu satmaya devam etti.

Bu aşamada Avrupa Merkez Bankası'nın tahvil alımları konusunun sıkıntının odağı olduğunu görmek ve bu konuyu irdelemek zorundayız. Merkez bankalarının temel amacı fiyat istikrarıdır ve bunu piyasadaki likidite düzeyini ayarlamayarak başarmaya çalışırlar. Eğer ciddi yapısal sorunlar var ise ve siyasi iradeler kalıcı çözüm için gerekli uzlaşmayı sağlayamıyor veya müdahale edemiyor ise likiditeyi ayarlayarak fiyat istikrarını tesis etmek imkânsızlaşmaya başlar. Merkez bankaları yapmamaları gereken işleri yapıp ülkelerini tüketmek zorunda kalabilirler ve bu süreçte itibar kaybından paylarına düşeni alırlar.

Bir önceki hafta tahvil alımı konusunu olumsuz yanıtlayan Avrupa Merkez Bankası'nın alıma geçmek zorunda kalması Euro'nun geleceğine ilişkin beklentileri olumsuzlaştırdı. Son on yılda Euro'nun değerlenmesi AB ekonomisinin iyiye gitmesinden değil, Avrupa Merkez Bankası'nın görce daha ilkeli ve seçici tavrından kaynaklanmıştı. Bu zöellik geçtiğimiz hafta içinde tarih oldu. Trichet tahvil alımı yolu ile verdikleri likiditeyi vadeli mevduat ile geri çekeceklerini ve enflasyon artışına izin vermeyeceklerini söylüyor, döviz müdahalesinden hiç bahsetmiyor. Konumu gereği böyle konuşmak durumunda olduğunu biliyoruz. Fakat Avrupa Merkez Bankası'nın kendisini feda ederek geçmişte büyük yanlışlar yapan siyaset ve mali sektörü kurtarmakta olduğunu, kurum bilançosunun çöp sepetine dönüşmekte olduğunu, bu süreçte Euro'nun değer kaybetmesinin ve maliyet kökenli enflasyon baskısında doğal olduğunu görüyoruz. Mali sistemde tahvil alımlarına herhangi bir sınır gelmeden bu menkullerden kurtulmak için hem seri davranıyor, hem de Euro(nun akibetini görerek satıyor; 750 milyar Euro'luk kurtarma paketini değil Avrupa Merkez Bankası'nı tartışıyor. Pazartesi gibi biraz toparlanıp dolara karşı 1.31 düzeyine çıkan Euro daha sonra 1.23'lere gerilemekten kurtulamıyor.

Avrupa Merkez Bankası tahvil alımlarına devam ettiği, bu alımlara makul bir sınır getirmediği sürece Euro değer kaybedecek; alım yönünde döviz piyasalarına yapılacak müdahalalerin etkisi kalıcı olamayacak. Euro yatırm yapılabilir bir para olmaktan çıkarken, en kolay borçlanılabilen bir para birimi haline gelecek; bu yolla verilen likiditenin tümü vadeli mevduat ile geri çekilemeyecek. Eğer bu durumu görüp geri adım atarlar ise bu kez Euro kayıplarını geri alacak, fakat kredi krizi geri dönecek...

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız gelişmeler Türkiye ekonomisini de olumsuz yönde etkileyecek; gerek Euro'nun değer kaybı, gerekse Türkiye'nin bu yeni durum sayesinde daha kolay yabancı kaynak bulmasının Türk Lirası üzerindeki etkisi üreten kesimlerin nefes almasını zorlaştıracak. Ekonomi daralırken, kısa vadeye odaklanmış finansal spekülasyon yıkıcı boyutlara tırmanabilecek. En önemli ihraç pazarımız durumundaki AB'nin ekonomik daralma potansiyeli hiçbir zaman bugünler kadar olumsuz olmamış, yerli üreticiler hiçbir dönemde bu kadar çaresiz duruma düşmemişti.

Avrupa Merkez Bankası kendini feda etti, diğer merkez bankalarının faizleri yükseltmesi olasılığı biraz olsun ötelendi. Bu sonuç için yaklaşık altı-yedi aydır uğraşanlar bir süre için rahatladı. Fakat Türkiye için durum daha bir olumsuzlaştı. Küresel düzeyde en önemli iki piyasadan birinin bizim için hayati önem taşıyanının daralması, belirsizlik ve kırılganlığı artırıyor, bazı ekonomilerde faiz yükselişinin bir süre geciktirilebilecek olması bu gerçeği değiştirmiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar