Sorun ekonomik değil ki, çözüm ekonomik olsun

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Merkez Bankası’nın faiz artırmasına karşı çıkanlar, bunun yarar sağlamayacağını düşünenler, faiz kararından sonra içten içe mutluluk duyuyor olmalılar. Öyle ya, baksanıza faiz artışı pek işe yaramamışa benziyor. Gerçi kararın ne ölçüde yarar sağladığını, ne ölçüde işe yaramadığını ölçecek kesin bir gösterge, kesin bir veri yok. Hem, faiz artırılınca kurun nereye gerileyeceğini de kimse net olarak bilmiyordu ki, bilemezdi ki. Acaba doların 2.40’tan 2.16’ya, 2.17’ye gerilemesi mi doğruydu, yoksa yeniden 2.30’a çıkması mı; yani aslında 2.40’tan 2.30’a inmesi mi? Yoksa doların 2.15’ler dolayında kalmasını mı beklemek gerekirdi ya da 2’lere kadar inmesini mi? Rakamsal bazda neyin tam doğru olduğunu kim söyleyebilir ki? Var mı ki bunun somut bir ölçüsü…

Ama, faiz kararının umulan etkiyi yaratmadığını söylemek yanlış olmasa gerek…

Para Politikası Kurulu’nun olağanüstü toplanacağı duyuruldu, kur geriledi.

Enflasyon raporu açıklanırken faiz artışına işaret edildi, kur biraz daha geriledi.

Toplantıdan tahminleri de aşan ölçüde faiz yükseltme kararı çıktı, kur adeta çakıldı.

Ama sonra ne oldu, yeniden artış başladı; yani deyim yerindeyse “balayı kısa sürdü”!

Sorun başka

Türkiye, uzun süre, bir kolunu kullanmadığı halde ringden galip ineceğini sanan boksör gibi davrandı. Döviz sattı, faize dokunmadı. Para Politikası Kurulu’nun olağanüstü toplantısından bir hafta öncesine kadar böyle düşünülüyordu. Kimilerinin örtülü, kimilerinin hayalet faiz adını taktığı bazı günler uygulanacak göreli yüksek faiz kararı alındı olağan toplantıda. Ve sonuçta olağanüstü toplantı ve yüksek bir faiz artışı kararı geldi.

Ama olmadı, bu faiz artışı sorunu çözmekten uzak kaldı; en azından şu iki gün içinde. Merkez Bankası önceki gün piyasaya yüklü miktarda TL sürmüş de, bu döviz talebine dönüşmüş de… Bunlar gerekçe, gerekçe olmasına ama, sorun özünde daha başka.

Biz ekonomimizi döndürebilmek için yabancı kaynağa ihtiyaç duyuyor muyuz, duyuyoruz.

Bu yabancı kaynağın bizi tercih etmesi için buradan para kazanacağına inanması, hatta bu konuda kendini güven içinde hissetmesi gerekiyor mu, gerekiyor.

Yabancı yatırımcı, portföy yatırımı için getireceği paraya TL bazında şu aşamada yıllık yüzde 10 faiz alacağını görüyor mu, görüyor.

Ancak, bu yatırımcı, yüzde 10 faiz kazanacağı dönemde, dövizin yüzde 10’dan fazla değer kazanacağı konusunda kuşku duyuyor mu, duyuyor.

Öyleyse yabancı yatırımcı faiz üç beş puan arttı, diye Türkiye’ye gelir mi? Yabancı için aslolan, örneğin yüzde 10 faizin oluştuğu dönemde, dövizin yüzde 10’dan daha az artmasıdır. Döviz TL karşısında yüzde 10’dan fazla değer kazandığı takdirde yabancı yatırımcı değil kar etmek, Türkiye’den çıkarken getirdiğinden daha az dövizle yetinmek, yani zarar etmek durumunda kalacak demektir.

Durum tüm çıplaklığıyla bu! Oysa biz, döviz kurlarının, değil bir yıllık dönemde, birkaç hafta içinde bile nasıl seyredebileceği konusunda kimseye güven verebilecek durumda değiliz ki.

Dolayısıyla, yabancı yatırımcının gözünde yitirmiş olduğumuz güven duygusunu yerine koyamadığımız sürece, ki bu hiç kolay görünmemektedir, Merkez Bankası’nın faiz artırımı umulan etkiyi yaratmaktan uzak kalacaktır.

Şuyuu vukuundan beter durum!

Bu arada, Başbakan Erdoğan’ın ekonomiyle ilgili “alışılmışın dışında” adımlar atabileceklerini söylemesi ve duruma göre B planını, C planını devreye sokabileceklerini ifade etmesi, bir anda zihinlerde sermaye hareketlerine sınırlama mı getirileceği sorusunun oluşmasına yol açtı. Her ne kadar ekonomi yönetimi bu yönde bir çalışmanın söz konusu olmadığını açıkladıysa da, “şuyuu vukuundan beter” durumu oluşmadı değil. Böyle bir dedikodu zaten çok büyük aşınmaya uğramış olan Türkiye’ye güveni daha da aşağılara çekebilecek bir risk unsuru.

Türkiye, siyaseten çok zorlu bir süreçten geçiyor, gelecek aylarda daha zorlu günler bizi bekliyor. Bu, yabancının risk algısının büyümesine yol açıyor. Bir de bunun üstüne ucu açık ve alışılmışın dışında önlem planlarından söz edildi mi, risk algısı daha da büyüyor.

İşte o yüzden de, temelde ekonomik olmayan sorunu, ekonomik önlemlerle çözmek giderek zorlaşıyor. Merkez Bankası’nın faiz kararının umulan etkiyi yaratmamasını biraz da bu açıdan değerlendirmek gerekiyor.

Şu sorunun yanıtı önemli: “Yabancı yatırımcı için Türkiye’nin riski, faizin bu düzeylere çıkarılmasıyla sona ermiş, yabancı Türkiye’ye gönül rahatlığıyla yatırım yapabilir hale gelmiş midir?”

Bu soruya “Evet” yanıtı verebiliyorsak, zaten sorun yok. Ama eğer yanıtımız “Belki”, hele hele “Hayır” ise oturup uzun uzun düşünme zamanıdır.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar