Sorun büyük resmin içinde aramak...

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

Bir süredir ülkemizde iç tüketim ve ithalata dayalı büyüme, üretimin yapısının ekonomi yönetimi tarafından irdelenmesini gündem dışında tutuyordu. İthalata dayalı büyüme modelinin dış ticaret açığını büyütmesi de, büyüyen cari açıkta yeterince önemsenmiyordu. Son dönemde Merkez Bankası ve BDDK'nın kararlarıyla iç tüketim ve kredi büyümesi frenlenerek soğuma yaratılası estendi.  Cari açığın hızlı artışı da buna bağlı önlenebilir düşüncesi ortaya kondu. Bu sonuç vermedi. Yeni adımlar atılacağı söyleniyor. Ama asıl atılması gereken adım büyük resme bağlı olarak sorunun saptanması ve reformist politikaların hayata geçmesini yönünde olmalıdır. Üretim esaslı büyümeye dönmenin yolu buradan geçer…

Yılın ilk dört ayının BDDK verilerine göre, ekonomiyi soğutma önlemlerine karşın, bankacılık sektöründeki genişleme ve kredi talebindeki canlılık sürüyor. Yılın ilk dört ayında mevduat 11.7 milyar artarken kredi hacmi 48 milyarlık artışla yüzde 430 daha fazla büyümüş oldu. Kredi hacmi geçen yılın ilk dört ayındaki 29.4 milyarlık artışa göre de yüzde 64'lük artış gösterdi.  Bunun doğal sonucu olarak yeni önlemler konuşulmaya başlandı.

Bu ekonomiyi soğutma ve cari açığa fren için bugüne kadar Merkez Bankası ve BDDK tarafından alınan önlemlerin istenilen sonucu vermediği düşüncesini de ortaya çıkardı. Bilindiği piyasanın soğutulması ve  cari açıkla mücadele için bankacılık sektörünün kredi hacminin yüzde 25 ile sınırlanmasına kararlaştırıldı. Merkez Bankası hem TL, hem döviz hesaplarında munzam artışlarına gitti. BDDK'da konut kredilerine limit getirdi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın önceki gün yaptığı açıklamada bankacılık sektöründe kredi büyümesini önleme yönünde farklı enstrümanlı yeni önlemlerin BDDK tarafından devreye sokulabileceği belirtildi. Zorunlu karşılık artırımını yumuşak izlenen bir süreç olarak niteleyen Babacan, büyüme ve cari açık konusunda önemli olanın sürdürülebilir büyüme olduğunu bu nedenle kısa vadede cari açığın sıfırlanmasının söz konusu olamayacağını "yönetilmesi" gerektiğini belirtti. Bu nedenle kredi artış hızının yüzde 25'in üzerine çıkması konusuna "taviz vermelerinin" imkansız olduğunu açıkladı. "Konu ciddi BDDK yeni enstrümanlarla devreye girerse kimse şaşırmasın" diyerek, BDDK cephesinden yeni önlemlerin gelebileceğini açıklamış oldu.

Sayın Babacan, "önemli olanın sürdürülebilir büyüme" olduğunu söylüyor. O açıdan bugünkü büyümenin irdelenmesi gerekir. Daha önce de belirttiğimiz gibi bugünkü büyüme iki ayak üzerine oturmakta olan bir hormonlu büyümedir. Bunun bir ayağında "canlı iç talep" yer almaktadır. Ki kredi genişlemesinde tüketim kredilerinin önemli bir yer tutması da bunu ortaya koymaktadır. İkinci ayakta ise değerli TL nedeniyle "aramalı ve hammadde ithalatına dayalı yapı" yer almaktadır. Bu da üretilen ürünlerin değer zinciri içersinde yerli payını azaltmakta, bizim katma değerimizi düşürmektedir. Dış ticaret artışında da, cari açık artışının frenlenememesinde de seçilen bu model yer almaktadır.

O nedenle son dönemde alınan kararlarla bir yıl öncesine göre dönem karı yüzde 19.3 gerilemiş olan bankacılık sektörünü "Günah keçisi" ilan ederek onlara dönük yeni önlemlerle çözüm aramak cari açığa fren açısından yeterli olmayacaktır.

Yapılması gereken "üretimi" esas alan ve daha çok yerli katkı içermesini sağlayacak "reformların" hayata geçirilmesidir. Önemli ihracat artışına karşın, çok daha hızlı bir ithalat artışı söz konusudur. Bu da cari açığı tetiklemektedir. O nedenle cari açık ve iç tüketime dayalı büyüme modelini terk ederek, üretimi daha çok yerli unsur içerecek alanlara yöneltecek reformlara ihtiyacımız vardır. Yerli üretimi destekleyerek, üretimde yerli girdiyi artırarak, giderek artan ihracatın ithalatı karşılama oranındaki açığı frenleyebiliriz.

Yoksa, ne bizde hane halkı borçluluğu, ne tüketici kredilerinin hacmi, ne de tüketici kredilerinin batık miktarı benzer ülkelere göre yüksek değildir.

Sorunu doğru yerde büyük resmin içinde görüp, ona göre reformist politikaların uygulanmasına gerek vardır. Kısa vadede palyatif önlemlere yönelik kararlarla yada belli sektörleri korkutmalarla çözüm üretilmesi mümkün olmayacaktır...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar