Sorularla Merkez Bankası’nın faiz indirim kararı
Merkez Bankası 50 bps haftalık fonlamada indirim kararıyla çektiği yüzde 9.5 seviyesi; negatif reel faizi, enflasyondaki artışın sürebileceğini ifade ederken, koridordaki yüzde 12 üst bandı dövize yönelebilecek sıcak paraya geçit olamayacak mesajının da altını çiziyor ve 50 bps bu indirimin devamının da olacağını da çağrıştırıyor. Risk algısına yönelik politikaların tercih edildiğini ve yapısal reform gereksinimi vurgularının kolayca hasır altına itilebildiğine göndermede bulunuyor ve şu soruları sormadan geçemiyoruz:
SORU 1:
Cari açığın finansmanında dışa yüksek bağımlı değil miyiz? İşler biraz aksadığında 2014 ilk çeyreğini rezervlerden yaklaşık 4.5 milyar dolar harcayarak tamamlamıyoruz. Kaynağı belirsiz paraya güveniyoruz.
Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) 2014 1Ç gerçekleşmelerinde varlıklar 217 milyar dolar düzeyinden sadece 4 milyar dolar artarak 221 milyar dolar olurken, ekonomimize güvenin göstergesi doğrudan yatırımlar 54 milyar dolar, portföy yatırımlarıysa 25 milyar dolar olmak üzere toplam 79 milyar dolar dış kaynak imkanlarımız geriliyor. Temin ettiğimiz 21 milyar dolar kredi ile çıkışı 58 milyar dolar da tutabilmek mümkün oluyor. Toplam fon kaynaklarımızın yüzde 12’si kadar çıkışa karşın yüzde 3’ü kadar birebir kredi alıyoruz. Açıkça yabancılar MB’nın 50 bps indirimini dahi sindirebilmiş değiller. Daha fazla indirim talep etmek, bir anda UYP’yi bakkal defterine çevirebilir. Yabancılardan gelecek para kalemini bakkal defterimizde yer aldığı şekliyle üstünü çizebilmek, tasarrufl arı artırmakla mümkün olabilir ancak. Ya bu yoksa? Bu yoksa büyümeyi kışkırtır, yabancıların elini başlarız. Diğer bir ifadeyle; köpekleri salar taşları bağlarız. Onlar da bizi parçalar. Nasıl parçalar? Küresel rekabette ekonomimizi iğdiş eder ve “sürdürülebilir büyüme” modeli gidip “dur kalk” gelir.
SORU 2:
Para Politikası Uyum (Aff iliation), Faaliyet (Achiement), Güç (Power) yani; UFG dengesini kendi içinde eşit paylaştırmak zorundadır. Hükümet Merkez Bankası ile uyum içinde yürütemediği para politikasıyla; UFG içindeki G’yi (Güç Faktörünü) öne çıkartarak hataları görebilme ve gösterebilme fonksiyonunu felç etmiş olmuyor mu?
Hükümet özeleştiriye açık olursa daha çok kredi kazanılır. Bizim peygamberimiz, önceki kutsal kitap sahipleri ve onların tarihe mal olmuş hatalarını yinelemekten men ettiği inanlarına, hiç olmadığı kadar katı çizgilerle şu mesajı verir; “Ben sadece ve sadece Allah’ın bir kulu ve elçisiyim.” o kadar. O’nu yücelten her niyetin karşısındadır. Zaman, bu yaklaşımın ne kadar doğru olduğunu gözler önüne sermekten geri durmayacaktır.
SORU 3:
“Eğilim en güçlü dostundur (Trend is your friend)” yaklaşımı ne kadar gerçekçi ve tutarlı bir yaklaşımı temsil eder? Risk primini ve piyasa algısını referans alan politikalar, gerçekçi olabilir sürdürülebilir büyümenin sağlıklı politikalarını oluşturabilir mi?
İncil’de Cumartesi yasağına ilişkin çarpıcı bir öykü yer alır. Cumartesi yasağı olduğu bir gündür. Adamın birisi kuyuya düşmüş ve amansız bir şekilde yardım istemektedir. O gün ibadet etmek dışında çalışmak yasak olduğundan, bu yasağın peşinden giden inanmışlar o adamın ölümüne de seyirci kalmışlardır. Bu durum İncil’e dokunaklı bir söz, insanlık tarihine de derinden bir not olarak düşecektir. “Cumartesi Yasağı insan içindir, insan Cumartesi Yasağı için değil.”
SORU 4:
Enflasyonda kalıcı düşüş gördük mü?
Henüz değil. Bunu destekleyen makroekonomik veriler elde edilmiyor. Çekirdek enfl asyon H, çift hanededir.
SORU 5:
Cari Açık (CA)/GSYIH oranındaki yüksek düzey sorun değil midir?
CA finanse edildiği sürece sorun değildir gibi bir yüzde 100 küreselleşme destekli yaklaşım bile ifl as etmiştir. Çünkü Mayıs PPK’dan gelen ilk notlarda “yapısal reformlara hiç değinilmiyor bile artık. Bu PPK’nın bakış açısının nasıl alabora olduğunu ispata yetiyor.
SORU 6:
Tasarruf ihtiyacı bitti mi?
Gerçeklerden bugün için kaçmış olsa da, yüzde 12’ler düzeyine gerilemiş ulusal tasarruf oranımız negatif faizle arasındaki çarpıklık boyutuyla, bizi cari açığın finansmanında yakalamayacak mı?
SORU 7:
Yatırım açısından GOÜ’lerle Euro Bölgesinin sorunlu ülkeleri yoğun bir rekabet halinde değil midir?
Nitekim son PPK kararı ve ardından gelen tartışmalara bir katkı da Fitch’den geliyor. “Merkez Bankası ve PPK ile artan karmaşıklığın notunuzun düşmesinde etkili olabilecek” niteliktedir deniliyor.
Faizimiz düşüyor ancak risk algımız dolayısıyla risk primimiz artıyor. Bir cepten alıp öbürüne koyuyoruz. Sahi biz ne yapıyoruz? Bir bilen, anlayan var mı?