Sonuçlar ile didişmek çözüme hizmet etmeyebilir!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Son üç ay genelinde yaşadıklarımız geleceğe yönelik beklentilerin seri bir şekilde olumsuzlaştığına işaret ediyor. Türk Lirası’nın dolara karşı değerindeki yüzde 22’yi bulan yıpranmanın tüm çabalara rağmen önlenememiş olması, ekonomi ve finansal ihtiyaçların eşanlı olarak karşılanmasını mümkün kılacak bir çözüm yolunun bulunamaması bu sonuçta belirleyici olmuş.

Finans dışı kesimin taşıdığı 212 milyar dolarlık döviz borcu dikkate alındığında, son üç ayda kur hareketine bağlı sermaye erimesi 46 milyar doları bulmuş. Pek telaff uz edilmese de gerek iş dünyasının performansına ve gerekse finansal yapının işlevselliğine yönelik endişeler tavan yapmış. Bu durum uzak durulmaya çalışılan faiz yükselişlerinin yeniden çözüm olarak görülmesine sebep olmuş. Faizler yeterince yükseltilir ve dolar kurunun eski seviyelerine dönmesi sağlanabilir ise, kayıplar geri alınabilecek! Veya faizlerin kısmen yükseltilmesi yolu ile kayıpların büyümesi ve beklentilerin daha da bozulması önlenebilecek!

Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız görünüm, büyüyen korkular nedeniyle yeniden baskın hale gelen finansal yönlendirmenin sorunları daha da ağırlaştırması tehlikesini bünyesinde taşıyor. Mevcut durumu hazmedemiyor olmak, kısa vadeli bakış açısını ön plana çıkararak yeni yanlışların kapısını aralıyor olabilir!

Yaşamak durumunda kaldığımız açmaz, Kasım 2000 ile Şubat 2001 tarihleri arasında yaşadığımız dönemin büyük açmazını ve dengesizliklerini anımsatıyor. Söz konusu dönemde döviz kurlarını savunabilmek adına faiz oranlar seri bir şekilde yükselerek yüzde 680’lik bir ortalamaya yükselmiş ve sorunlar geometrik bir hızla ağırlaşmıştı. Sonunda böyle devam edilemeyeceği kabul edilmek zorunda kalınmış, dalgalı kur rejimine geçilerek faizler makul seviyelere geriletilmişti. Başka bir deyişle ön plandaki finansal gündem, ekonomik olanına yenik düşmekten kurtulamamış ve çok ağır bedellerin ödenmesi gerekmişti.

Elbette bahsettiğimiz dönem ile bugün arasında çok büyük farklar var. Fakat ortak yönler de var: ekonomi daralır ve nefes almakta zorlanırken, döviz kurunu tutmak veya geriletmek adına faizlerin yükseltilmesi sorunların katlanarak ağırlaşmasına sebep olabilir. Riskten kaçınma eğilimini besleyen küresel koşulların benzer nitelik taşıdığını da dikkate almak gerekiyor. Birey ve kurumların taşıdığı riskler arasındaki orantısızlık da, bugün çift haneleri zorlamaya başlayan faizlerin türdeş sonuçların sebebi olabileceğini düşündürüyor. Her iki dönem öncesinde ise orta vadede yapılmaması gerekenlerin yapıldığı ve yapılması gerekenlerden kaçınıldığı da dikkat çekiyor!

Ekonomik ilişkilerin sürdürülebilmesi, fiyat ve finansal istikrarın korunabilmesi likiditenin bollaşmasını gerektiriyor. Bu durumda Türk Lirasının, faizleri yükseltmeden kontrolsüz bir şekilde değer kaybetmesi ise önlenemiyor; döviz kurunu tutmak adına likiditeyi kısmak ve ekonomini geleceğini mucizevi nitelikteki tesadüflere emanet etmek yönündeki eğilim ön plana çıkıyor. Kısa vadeli finansal bakış ile orta vadeli ekonomik bakışın yolları ayrılmış ve ortak paydası sıfıra koşmaya başlamış gibi görünüyor. Kırılganlık algısı güçlenirken güvensizliğin etki alanı genişliyor.

Başka bir deyişle boşa koysak dolmuyor, doluya koysak almıyor. Likiditeyi bollaştırsak ta olmuyor, kıssak ta! Küresel düzeyde risk alma isteği yüksek iken her şey iyiye gidiyormuş gibi görünen tüm değişkenler, durum değiştiğinde kaçınılmaz olarak farklılaşıyor; böyle olmayacağı varsayımına göre yapılmış hesapları çarşıya uydurmak olanaksızlaşıyor! Bu ortamda, para otoritesini aldığı veya almadığı kararlar sebebiyle eleştirmek te anlamsızlaşıyor! Siyasi iradenin daha gerçekçi olması, kendi bünyesindeki kısır tartışmaları aşması ve buna uygun çözümler üzerinde çalışması gerekiyor.

Faizleri yükseltip likiditeyi kısarak döviz kurunu durdurmak ve toplumsal algıları farklılaştırmak, orta vadede çözüme hizmet etmediği gibi sorunların daha da ağırlaşmasına sebep olabilir. Referanduma bağlı siyasi hesaplar bu olasılığı güçlendiriyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar