Sonbahar senaryolarına kısa bir bakış…
Serhan Yenigün / Finansinvest
Yaklaşık bir buçuk yıl önce başlayarak küresel ekonomileri etkisi altına alan resesyon ve kriz sürecinin, bu senenin başında girdiği dengelenme döneminin ardından sonbahara doğru toparlanma fazına geçmesi bekleniyor. Hala "V", "W", "U" gibi farklı ekonomik toparlanma senaryolarının gündemde olduğu bir ortamda finansal ajandanın önemi bir kat daha artmakta. Önceki döneme göre belirtileri daha da artan makro düzelmenin önümüzdeki aylarda veriler üzerinden ciddi bir teste tabi tutulacağını görüyoruz. Bu dönemde FED'in yeniden şekillenmesi beklenen para politikaları ve yurtiçinde ısınması beklenen IMF gündemi de ön planda olacaktır.
Geçtiğimiz hafta açıklanan ve beklentilerden daha olumlu gelen ABD istihdam verileri sonrasında FED'in para politikalarını şekillendiren temel argümanların değişeceğine dair beklentiler arttı. Bu hafta içinde gerçekleşen FED toplantısından şimdilik köklü bir değişiklik çıkmasa da potansiyel olarak önümüzdeki bir veya iki çeyrek içinde FED'in geleceğe dönük politikalarında değişiklik sinyalleri vermesini bekleyebiliriz. FED'in, ekonomik durgunluk ile mücadele çerçevesinde uzun süredir %0 - %0,25 aralığında tuttuğu politika faizlerinde 2010 yılının sonlarına kadar değişiklik yapması şimdilik beklenmiyordu. Ancak, olumlu istihdam verilerinin devam etmesi ve krizin en zararlı döneminin geride bırakıldığına dair algılamaları kuvvetlendirmesi FED'in gevşek para politikasını beklenenden erken terk edebileceğine dair yorumlar getirebilir. Bu haftanın başında bahsettiğimiz senaryonun kısa süreli bir simülasyonunu izledik. Kısa vadede haber akışına ve verilere odaklı fiyat dalgalanmaları görsek de piyasaların makro ekonomik görünüm ve beklentilere göre hareket etme eğilimi ağır basmayı sürdürecektir. Bu nedenle, FED karar ve açıklamalarının kısa vadeli etkilerinin yanı sıra yatırımcılara rehberlik etme niteliğinin daha fazla öne çıkmasını bekleriz.
Sonbahar'la birlikte yurtiçinde öne çıkacak en önemli gündem maddesi ise, IMF ile ortak yürütülecek stand-by programına ilişkin gelişmeler olacaktır. Sene sonuna kadar gerçekleşecek olan yaklaşık 40 milyar TL büyüklüğündeki iç borç servisi, 2010 yılında artarak sürecek. Türkiye'nin dış finansman ihtiyacının gündemde önemli bir yer işgal etmesiyle IMF ile ortak yürütülecek programın gerekliliği giderek artacaktır. Geride bıraktığımız dönemde her ne kadar IMF'siz Türkiye senaryoları üretilse de mali disiplinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve tutarlı bütçe politikaları açısından IMF önemli bir destek unsuru olarak görülüyor.