Son veriler ışığında büyüme öngörüleri
Dün Sn. Erdem Başçı'nın "Küresel Finans Krizi Sonrası Merkez Bankası Politikası" konulu SETA Türkiye Paneli'nde yaptığı sunumda önceki gün açıkladığı bankaların TL zorunlu karşılıklarının %45'i kadarını döviz cinsinden yatırabilme imkanını gerekirse %60'a kadar çıkarabileceğinin sinyalini de verdi. Ancak %40'ın üzerindeki her %5'lik artış için bankalar zorunlu karşılıklarını artan miktarlarda marjlı yatıracaklar. İlk açıklanan %40-45 bandındaki marj %140. Bu yaratılan imkan ile bankalar TL yaratmak için yurtdışında swap yapmak yerine, dövizlerini MB'ye yatırarak TL olarak yatırdıkları karşılıkların serbest kalmasını sağlamaktalar. Bu mekanizmanın bankaların yabancı para cinsinden borçlanmalarını devam ettirdikleri sürece işleyeceğini söylemeye gerek yok sanırım. Eğer, bankalar yabancı borçlarını çevirmekte zorlanmaya başlarlar ve yurtiçinde döviz talebi artarsa, bu mekanizma gerisin geri çözülür. Ayrıca, uzun vadede TL mevduatlara döviz zorunlu karşılığı uygulaması sağlıklı bir politika değil. Bu nedenle, bu şekilde yükselen MB döviz rezervlerindeki artışı kalıcı olarak görmemek lazım.
Dünkü sunumda MB'nin önümüzdeki dönemde büyüme ile ilgili de bir takım tahminleri yer aldı. Buna göre MB bu sene 1. çeyrekte milli hasılanın reel olarak yerinde saydığını, 2. çeyrekte ise belirgin miktarda artış göstermekte olduğunu tahmin etmekte. Bu öngörüsünde herhalde "Satın Alma Yöneticileri Endeksi"nin (PMI) Nisan ayında artış göstermiş olması da önemli bir yer tutuyor. Üretim endeksi ile PMI'nin yer aldığı grafiğe bakıldığında bu 2 değişken arasında önemli bir korelasyon olduğu göze çarpmakta. Öte yandan Nisan itibarıyle iş bulma olanaklarının durağan hale dönüştüğünü, bunun da 2. çeyrek istihdam ve büyümesi bakımından pozitif bir gelişme olmadığını vurgulamak gerek. Geçen hafta açıklanan Mayıs ayına ilişkin kapasite kullanım oranı ise önceki aya göre sabit kaldı. KKO ile sanayi üretimi artışı arasındaki istatistiksel ilişki doğal olarak oldukça yüksek. Bu oranlardaki bir KKO Mayıs'ta sanayi üretiminin de %3.5 civarlarında gerçekleşeceğini göstermekte. Aynı anda açıklanan reel kesim güven endeksi ise bu ay az ama belirgin bir gerileme göstermekte.
Bütçe rakamları üzerinden ekonomik aktivitedeki gelişmeleri yorumlamaya çalıştığımızda, Nisan ayında gelir vergisi artış oranında dikkat çekici bir azalma (senelik artış %5.7) görüyoruz. Dahilde alınan KDV artışı da %8.2 ile enflasyonun gerisinde. Öte yandan ithalde alınan KDV'nin %11.8 gibi ciddi bir oranda azalmış olması, ekonomik aktivitede zayıflamayı işaret etmekle birlikte cari açıktaki daralmanın da devam edeceğini gösteriyor. Bu noktada, özellikle gümrük vergilerindeki artışın %6.5 oranına kadar gerilemiş olması üreticilerin pamuk gibi mallarda yurtiçi tedarike yöneldiklerini göstermekte.
Büyüme ile ilgili diğer bir veri de kredi gelişmeleri. Sene başından beri kredilerdeki artış esasen MB'nın senelik hedefi olan %15'in oldukça üstünde. Toplam TL kredilerin ilk 20 haftadaki artış oranı %7.5. Daha dikkat çekici olan ise, önceki senelerde tüketici kredilerinin ticari kredilerden çok daha yüksek oranlarda artmış olmasına karşın, bu sene tersi bir durumun söz konusu olması. İlk 20 haftada ticari krediler % 11.4 artarken, tüketici kredilerindeki toplam artış sadece %3.9 olmuş. Burada, özellikle konut kredilerindeki yavaşlama ve taşıt kredilerindeki netteki azalma dikkat çekici. Bireysel krediler yavaşlarken, şirket kredilerinin artıyor olması herhalde şirketlerin yatırım ihtiyacındaki artıştan değil, daha çok işletme sermayesi ihtiyacındaki artıştan kaynaklanmakta.
İhracat tarafına bakarsak, son TİM verileri Mayıs'ta en azından geçen senenin seviyelerinin tutturulduğunu göstermekte ki bu, Avrupa'nın içinde bulunduğu durum dikkate alındığında, hiç de fena sayılmaz. Öte yandan, reel kesim endeksini oluşturan kalemlerden "önümüzdeki 3 aydaki ihracat sipariş miktarı"nın Mayıs'ta gerilemiş olduğunu da not etmek gerekiyor.
Sonuç olarak Merkez Bankası'nın gerek büyüme, gerekse de enflasyon gelişmeleri konusunda olması gerektiğinden biraz daha iyimser bir pozisyon içinde olduğunu söyleyebiliriz. Beklentileri yönlendirmek adına MB'nın böyle bir pozisyon almasının doğal olduğunu düşünmekle birlikte, önümüzdeki dönemde büyümenin daha düşük seviyelerde, enflasyonun da daha yüksek seviyelerde oluştuğunu görmek şaşırtıcı olmayacak.