Son kale Almanya da kuşatma altında
Serha YENİGÜN / Finansinvest
Avrupa'da borç krizinin ilk kez gündeme gelmeye başladığı Kasım 2009'dan bu yana iki yıl geçti. Bu zaman boyunca genel olarak güneydeki ülkelerin sorun merkezi, kuzeydeki ülkelerin ise çözüm merkezi gibi davrandığını gördük. Özellikle Almanya ve Fransa, bölgenin en büyük iki ekonomisi, dünyanın ise en büyük dördüncü ve beşinci ekonomileri olarak euro bölgesini tehdit eden krizin çözümünde aktif rol oynamaya başladılar. Bu dönemde, borç krizinin odağında olan ancak Avrupa ekonomisinin temellerini teşkil eden Almanya ve Fransa'ya göre merkezin dışında kalan ülkelere ilişkin haber akışını yoğun şekilde izledik. Fransa ve Almanya ise, yakın vadeye kadar bu yoğun haber akışında sorunlu değil, sorunlara çözüm üretecek ülkeler konumundaydılar. Ancak, geçtiğimiz aydan itibaren Fransa'nın, bu hafta ortasından itibaren ise Almanya'nın da adı artık borç krizinin sorun yaşayan ülkeleri tarafında anılmaya başlandı.
Bundan birkaç yıl öncesine kadar Almanya ve Fransa'nın aynı vadeler için aynı oranlarla borçlanabildiğini; İspanya, İtalya, Portekiz, İrlanda vb. ülkelerin de yakın oranlardan borçlandıklarını görüyorduk. Yatırımcıların gözünde Almanya tahvili ile İtalya ya da Portekiz tahvilleri arasında kredibilite açısından çok fazla fark görülmüyor, vadelere veya erişim imkanlarına göre tercihler yapılıyordu. Sonrasında ise, 2008 yılında ABD'de sub-prime mortgage kredileri ile başlayan, sonra farklı coğrafyalarda farklı şekillerde evrimleşerek Avrupa'yı da etkisi altına alan krizin Almanya harici bölge ülkelerinin borçlanma maliyetlerini yükselttiğini gördük. Bu esnada hep güçlü görülen Almanya'nın ekonomik durumu çok fazla sorgulanmıyor, diğer ülkelerin her adımları ise yakından takip ediliyordu. Tahvil ihalelerinin bu çerçevede önemli bir gösterge olarak izlenmeye başlandığını, ihaleye çıkan bir ülkenin ne kadar talep aldığı, önceki ihaleye göre nasıl bir faiz ile borçlandığı en popüler konu haline gelmişti. İşte, böyle bir ortamda, Almanya'nın Çarşamba günü 6 milyar euro gibi düşük tutarlı bir tahvil ihalesinde bile satışa çıkan tutarın yaklaşık üçte birine talep gelmemesi yatırımcıların bir anda periferi ülkeleri unutup Almanya'ya odaklanmasına neden oldu.
Önümüzdeki dönemde, bugüne kadar endişe kaynağı olmayan Almanya'nın da artık dikkatle takip edilen ülkeler arasına gireceğini söyleyebiliriz. Almanya'nın Avrupa'da ortak tahvil konusunda sert muhalefeti, Avrupa Merkez Bankası'nın katılımı konusunda şartlı desteği gibi çözüme katkı sağlayacağı düşünülen konularda çekimser tavırlarının yumuşama ihtimali artık artmış durumda. Bardağın dolu tarafını görmek isteyenler için Almanya'nın artık daha ılımlı bir tavır sergileyebileceğini belirtebiliriz. Bardağın boş tarafında ise krizden çıkışta kurtarıcı olarak görülen ülkelerin kapısına kadar dayanan bir fırtına var.