Son iki yılın güven endeksleri neyi gösteriyor?...
Gündemler öylesine hızlı gelişiyor ve değişiyor ki takip etmek adeta imkansız hale geliyor. Dolayısıyla bazı şeyler de gözden kaçıyor.
15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrası gelişmeler çok dikkat çekiyor. Bir yandan iç siyasette genel seçimler, bir yandan dış siyasette ve çevremizde yaşanan ciddi ve tehlikeli gelişmeler birbirini izliyor.
Şimdi de 31 Mart tarihinde yapılacak yerel seçimler…
Tabii tüm bunların gölgesinde yaşanan ekonomik gelişmeler.
Ekonomi ile ilgili makro ve mikro çerçevede önemli gelişmeler ve değişmeler yaşanıyor. Özellikle makro çerçevede büyüme, istihdam, işsizlik, enflasyon, ödemeler dengesi, bütçe gibi büyüklükleri görüyoruz.
Mikro çerçevede de çeşitli yönleriyle insanlara dokunan gelişmeleri izliyoruz.
İşte insanlara dokunan gelişmeler sonuçta “güven” ya da güvensizlik ortaya koyuyor.
TÜİK ve Merkez Bankası gibi kuruluşlarımızın izlediği çeşitli güven endeksleri var:
- Ekonomik güven endeksi,
- Tüketici güven endeksi
- Reel kesim güven endeksi
- Hizmet sektörü güven endeksi,
- Perakende ticaret sektörü güven endeksi.
Bunların her birinin de alt açılımları var.
Özellikle tüketici güven endeksi başlığı altında; hane ile ilgili olarak maddi durum, genel ekonomik durum, işsizlik, tasarruf etme ihtimali, tüketici fiyatları, otomobil satın alma, konut satın alma veya inşa beklentisi gibi konular ele alınıyor. Yani vatandaşın bu başlıklara ilişkin beklentileri anket yöntemiyle sorgulanıyor.
Dolayısıyla sokaktaki insanın, reel kesimin, hizmet sektörünün, perakende kesimin nabzını tutan bu endeksler ve endekslerdeki seyir çok önemli.
Şimdi bu endekslerdeki seyrin son iki yıl içinde nasıl geliştiğine bir göz atalım.
Önce tüketici güven endeksine bakalım.
Genel tüketici güven endeksi 2017 yılı başında 66.9 iken yıl içerisindeki hareketlilikle yılın sonunda 65.1 olmuş. Buna karşın 2018 yılı başında 72.3 iken yılın sonunda 58.2’ye kadar gerilemiş. Üstelik 2018 yılında hemen her ay bu gerileme devam etmiş. Yani vatandaşın tüketim ile ilgili güveni 2018 yılında yüzde 20 gerilemiş. Nitekim her iki yılda da tüketici güven endeksi bir önceki aya göre 7 ay düşüş sergilemiş.
Peki tüketici güven endeksinin bazı alt açılımlarının seyri nasıl, bir de ona bakalım.
• Hanenin gelecek 12 aya ilişkin maddi durum beklentisi endeksi 2018 başında 91.1 iken yılın sonunda 75.3’e kadar gerilemiş. Bu yılda 7 ay boyunca beklenti hep bir önceki ayın gerisinde kalmış.
• Hane halkının gelecek 12 aya ilişkin genel ekonomik durum beklentisi endeksi de 96.1 iken 76’ya düşmüş ve bu yılda da beklentiler bir önceki aya göre 7 ay boyunca geride kalmış.
• Mevcut dönemin tasarruf etmek için uygun olmadığını 2017 ve 2018 yılı endeksleri gösteriyor. Daha da önemlisi 2018 yılının 8 ayında bu uygunsuzluğun artarak devam ettiği yönünde.
• Tasarruf ile ilgili bir başka beklenti de gelecek 12 ay boyunca tasarruf etme ihtimali ile ilgili. 2017 yılında tasarruf etme ihtimali 22.4’den 17.5’e gerilemiş. 2018 yılında daha olumlu bir beklenti ortaya çıkmış.
• Gelecek 12 ay boyunca tüketici fiyatlarının değişimine ilişkin beklenti pek fazla oynaklık göstermemiş, yani vatandaşın pek umudu olmamış.
• Ancak gelecek 12 ay boyunca ücretlerin değişimine ilişkin beklenti biraz daha umutlu olmuş. Nitekim asgari ücret artışı ile 2019 yılına iyi bir başlangıç yapılmış.
Gelelim ekonomik güven endeksi ile ilgili gelişmelere… 2017 yılı başında ekonomik güven endeksi 86.3 iken, yılın sonunda 95.3’e yükselmiş ve 2018 yılına da 104.9 olarak başlamış ve ne yazık ki yılı 75.2 olarak tamamlamış. Yani 2018 yılında yüzde 28.3 oranında ekonomik güven endeksi gerilemiş.
Bu arada reel kesim güven endeksi, hizmet sektörü güven endeksi, perakende ticaret sektörü güven endeksi sonuçlarında her iki yılda da çok oynamalar ortaya çıkmış.
Bütün bu gelişmelerin iki boyutu öne çıkıyor.
Birincisi, endekslerde sürekli değişkenlik olması, yani bir bakıma güvenin kaybolması.
İkincisi de endekslerin hep düşüş seyrinde olması.
Hükümetin 31 Mart seçimleri nedeniyle özellikle tüketiciye yönelik olarak aldığı politikalara rağmen bu seyirde fazla bir iyileşme görülmüyor. Ama bu politikaların sandığı yansımayacağı anlamına da gelmiyor.
Galiba her şey “1 Nisan şakası” olarak karşımıza çıkacak gibi görülüyor.