Son günlerde vergi incelemeleri ve ücret beyanı konuları
Son günlerde vergi ile ilgili çeşitli konular veya sıkıntılar gündeme geliyor.
Örneğin;
- Aynı yıl içerisinde birden fazla işverenden ücret geliri elde edenler, gönüllü uyum çerçevesinde vergi beyannamesi vermeye davet ediliyor.
- Başta doktorlar ve müteahhitler olmak üzere bazı sektörel incelemeler çerçevesinde mükellefler nezdinde vergi incelemeleri başlatılıyor.
- Vergi gelirleri tahsilatındaki ciddi sıkıntılar nedeniyle Bakanlığın ve üst yönetimin kararı çerçevesinde vergi daireleri mükellefler nezdinde vergi takibatına gitmeye çalışıyor.
- …
Yapılanlar ya da yapılmak istenenler hukuki ya da yasaldır!...
Çok uzun yıllar vergi denetiminde, en üst yönetiminde, biliminde yer almış birisi olarak bu yapılanları kişisel olarak ahlaki ve sağlıklı değerlendirmek zorundayız.
Acaba son günlerdeki vergi ile ilgili olarak kamuoyuna da yansıyan inceleme ve takibatlar doğru mudur?
Hemen cevap verelim, yasal olarak doğrudur.
Vergi İdaresinin yetkisi dahilinde olan normal ve hatta sıradan konulardır.
Vergi idaresi, yasaların kendisine verdiği yetkiler çerçevesinde her türlü tedbirleri almak durumundadır. Bunun için vergi incelemesinin zamanı, kapsamı, niteliği konusunda vergi idaresi ve denetimi tam yetki sahibidir. Vergi denetimi; zaman aşımı süresi içerisinde olmak üzere her zaman yapılabilir, mükellefin her türlü kayıtları incelenebilir, her türlü bilgi alınabilir, mahkeme kararı doğrultusunda mükellefin ev ve iş yerleri dahi aranabilir, icrai takibat yoluyla mükellefe ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz uygulanabilir. Açıkçası yasal sınırlar içerisinde vergi idaresinin ya da denetiminin çok önemli yetkileri vardır.
İşte bu yetkilere ve uygulamalara bağlı olduğu için verginin veya vergicinin soğuk yüzünden bahsedilir. Hatta ABD’de konu atasözü olarak “Allah’tan ve vergiden korkulur” şeklinde ifade edilir.
Ancak konunun bir de gelenekten veya işleyişten kaynaklanan tarafı vardı…
Geçmişte vergi idaresi pratikte otonom işleyişi ve oturmuş geleneksel yapısı ile bu konuları kendi zemini ya da çerçevesi içerisinde yürütürdü. Yani vergi dairesi, üst yönetiminin kararlarıyla ve denetiminin otonom yapısıyla gündemine aldığı vergi araştırma, inceleme ve takibat konularını yerine getirirdi.
Siyasi mekanizma da bu işleyişe genelde müdahale etmezdi, işler kendi mecrası içerisinde yürürdü.
Siyaset sadece seçim dönemlerinde, yani seçimler öncesinde; vergi denetimlerini veya incelemelerini kısmen askıya alırdı, vergi denetim elemanları sokağa çıkmazdı, mükelleflerin üzerine gitmezdi. Yani; vergi yönetimi ve denetimi, seçimlerin arifesinde özellikle büyük vergi incelemelerini ötelerdi ve dolayısıyla kısmen de olsa siyasetin spekülasyonlarına alet olmak istemezdi. Bunun sebebi de vergi yönetiminin, siyasetin dışında kalma geleneği ve çabasıydı.
Şimdi bu tavır ve duyarlılıklar ne yazık ki çok gerilerde kaldı.
Yapılanlar hukuki ama çok haklı değil!...
Vergi konusu her yönüyle çok hassastır. Her şeyden önce;
- Verginin politikası, siyasetin veya hükümetlerin konusudur.
- Vergi uygulaması, vergi yargısının, vergi idaresinin ve denetiminin yetkisi alanındaki işlerdir.
- Vergi planlaması da yasal sınırlar içerisinde kalmak üzere vergi danışman ve uzmanlarının yaptığı vergiden kaçınma arayışıdır.
Bunlardan vergi politikası konusuna bugünkü durumu itibariyle bir bakalım.
Verginin politikası konusunun, özellikle son yıllarda anlam ve önemini yitirdiği ortadadır. Hatta çok sık yapılan vergi af ve yeniden yapılandırma düzenlemeleriyle adeta vergi politikasızlığı benimsenmiş durumdadır. Vergi idaresinin WEB sayfalarına bakıldığı çok sayıda kanundan kaynaklı vergi taksit uyarıları görülür.
Aynı şekilde vergi istisna ve muafiyetlerine ilişkin olarak perakendeci anlayışla ve hesapsız bir şekilde yapılan düzenlemeler de vergi anlayışını ve bütünlüğünü ortadan kaldırmış durumdadır. Örneğin; bütçe kanunu eklerinde yer alan bilgiye göre, 2019 yılı itibariyle vergi konusunda çeşitli mevzuatta yer alan “vergi harcaması” olarak adlandırdığımız istisna, muafiyet ve indirim ile ilgili düzenleme sayısı 600’ün üzerine çıkmış ve tutarı da vergi gelirlerinin yaklaşık dörtte birine ulaşmış durumdadır.
Yani vergi adaleti adeta yok olmuştur. Türkiye’nin vergi manzarası aşırı sevimsiz bir hal almıştır.
Böyle bir yapı varken şimdi de ekonominin çok sıkıntılı olduğu bir zamanda bu şekilde vergi mükelleflerinin üzerine gidilmesinin izahı zordur. Yani piyasalarda aşırı sıkıntılar varken mükellefin üzerine gitmenin meşruiyeti yoktur. Yani bir yanda milyonları veya milyarları vergisiz kazananlar veya kaçıranlar varken; ücretlinin beyanname vermesini istemek haklı değildir.
Unutmamalıyız ki vergi “bumerang silahı gibidir; döner gelir kendini vurur”
Damdan düşen biri olarak hatırlatmak istedik; elbette takdir siyasete aittir.