Son gelen veriler ılımlı büyümeyi destekler nitelikte

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

 

 

Bu hafta dış ticaret, milli hasıla, enflasyon rakamları ve elektrik ve doğalgaza zam oranları peşi sıra açıklandı. Herhalde açıklanan rakamlar arasında en az sürpriz unsuru içeren milli hasılayla ilgili olanlardı. Büyüme hızının son çeyrekte %5.2, 2011 genelinde ise %8.5 olarak gerçekleşmesi beklentilerle tamamen uyumluydu. Keza, cari fiyatlarla milli hasılanın TL olarak 1.3 trilyon, dolar olarak 772 milyar olarak açıklanması ve böylece cari açığın milli hasılaya oranının tamı tamına %10 olması da beklentiler dahilindeydi.  Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış büyüme hızının çeyrekler itibarıyle sırasıyla %1.6, %1.3, %1.3 ve %0.6 olarak gerçekleşmiş olması ise ekonomideki yavaşlama eğilimini teyit eder nitelikte.


Milli hasılanın bileşenlerine baktığımızda da özellikle baz etkilerini dikkate aldığımızda fazla bir sürpriz olmadığı görülüyor. Örneğin toptan ve perakende ticaretin son çeyrekte sadece %3.9 artmasına karşın, 2010'un son çeyreğinde bu kalemin %13.4 gibi oldukça yüksek bir oranda artmış olduğu dikkate alındığında, azalan artış oranının bir soğuma olarak nitelendirilebileceği ancak kesinlikle bir daralma anlamına gelmediği görülüyor.


Milli gelire harcamalar tarafından baktığımızda da benzer bir durum söz konusu. İlk bakışta, son çeyrekte milli gelirin büyük çoğunluğunu oluşturan hanehalklarının tüketiminin ve özel sektörün yatırım harcamalarının artış hızlarının sırasıyla %3.4 ve %5.2 olması endişe verici olarak görülebilir. Ancak bu kalemlerin 2010 senesinin son çeyreğinde tüketimde %8.9 ve yatırımlarda ise %49.5 gibi çok yüksek oranlarda artmış olması dikkate alındığında bu oranlar normal karşılanmalı. Son çeyrekte ihracatın katkısının %6.7 artış, ithalatın katkısının ise %5.1 azalış göstermesiyle net dış ticaretin milli hasıla artışına önemli bir pozitif etki yaptığı da görülüyor.
Dış ticarete değinmişken, son açıklanan Şubat ayı rakamlarının da olumlu işaretler verdiğini söyleyebiliriz. Bu ay ihracat %17.1 artarak $ 11.8 milyara, ithalat ise sadece %1.1 artarak $ 17.7 milyara ulaştı. İthalat artış hızının ihracat hızının oldukça altında kalmaya devam etmesi sevindirici bir gelişme. (Ki bu artış AB'nin ihracat içindeki payının %49'dan %42'ye gerilemesine rağmen elde edilmiş.) TİM'in verilerine göre Mart ayında 12.6 milyar dolar olan ihracat ise aynı kuruluşun geçen senenin aynı ayıyla ilgili verilerine oranla gene %17 civarında artmış gözükmekte. Avrupa'nın resesyonist bir ortamda bulunduğu böyle bir dönemde bu artışların gerçekleşmiş olması olumlu.
Enflasyon rakamları ise bir miktar pozitif sürpriz içermekte. Merkez Bankası'nın Mart ayına ilşkin son anketi Mart ayı enflasyon beklentilerinin %0.59 olduğunu göstermekteydi. Gerçekleşme ise %0.42 ile beklentilerin altında geldi. Enflasyonun düşük gelmesinde önceki aya göre gerileyen gıda fiyatlarının önemli bir etkisi var. Öte yandan, petrol fiyatındaki artışlar sonucunda, beklendiği gibi ulaştırma fiyatları TÜFE'ye artış yönünde %0.19 puanlık bir etki yaptı. Eğer bu ay başında yürürlüğe giren elektrik ve doğal gaz zamları olmasaydı, son ankette %7.2 çıkan sene sonu enflasyon beklentilerinin gerilemesi beklenebilirdi.


Her ne kadar elektrik ve doğal gaz zamları sürpriz olarak algılandıysa da, aslında bir kaç aydır bütçe verileri böyle bir zorunluluğa işaret etmekteydi. Büyük kısmı BOTAŞ'ın yükümlülüklerinden kaynaklanan  "petrol ve doğalgazdan alınan ÖTV"nin bu senenin ilk 2 ayında, petrol fiyatlarında ve kurlardaki artışa rağmen, gerilemiş olması BOTAŞ'ın ödeme zorluklarının devam ettiğini göstermekteydi. Geçen senenin tümünde bu kalemdeki tahsilat/tahakkuk oranı %93 ve açık miktarı 2.5 milyar TL olmuştu. Bu senenin sadece 2 ayında tahsilat/tahakkuk oranı %61'e gerilemiş durumda ve 2 aylık tahsilat açığı 3 milyar TL ile 2011'in tümünden fazla. Bu da BOTAŞ'ın zararının boyutlarını gösteriyor.


Son olarak da bütçeye değinmişken, BOTAŞ'ın büyüyen zararlarına karşın genel bütçe verilerinin olumlu seyrettiği söylenebilir. Şubat'taki beklenmedik açığa rağmen önümüzdeki aylarda fazla bir sorun gözükmüyor. Son ayda gelir vergilerindeki yüksek oranlı artışın devam ettiğini görüyoruz. Bu durum gerek mutlak istihdamın, gerekse de istihdamın kayıt altına alınma oranının artmakta olduğunu gösteriyor. Hazine'nin finansman programına göre ise Mart-Haziran aylarındaki faiz-dışı fazla beklentisi 14.8 milyar TL. (Geçen senenin aynı döneminde faiz-dışı fazla 13.7 milyar TL olarak gerçekleşmişti.)


Gelen verilerin toplamı değerlendirildiğinde ekonomide belirgin bir soğuma görülmekle birlikte çarkların dönmeye devam ettiği ve senenin 2. yarısında baz etkisinin de azalması ile birlikte daha yüksek büyüme oranlarının görülmesinin mümkün olduğu söylenebilir. Bu sene büyüme oranının uzun zamandan beri ilk defa Hükümetin sene başı hedeflerine paralel bir şekilde %4-5 civarında gerçekleşmesi olasılık dahilinde.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019