Son fırsata doğru!..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

ARKA PLAN / Mehmet Uğur Civelek Merkez Bankası para kurulu, geçtiğimiz hafta içinde yaptığı toplantıda aldığı karar ile kısa vadeli faizleri yüzde 0.50 oranında yükseltti. Bir anlamda mali sektörün beklentisine cevap verdi ve ölçülü bir ayarlamaya gitmeye çalıştı; belki hükümet ve üreten kesimlere karşı kararlı görünmeye çalıştı. Bu kararın ne anlama geldiğini irdelemek gerekiyor. Öncelikle enflasyon hedefli para politikası uygulamasına devam edileceği anlamına gelip gelmediğini sorgulamakla başlayalım. Merkez Bankası, enflasyon artışına sebep olan etkenler ne olur ise olsun, proaktif değil de ölçülü ayarlamaları kullanan reaktif bir tavır sergiliyor ise enflasyon hedeflemesinden ve eski kararlılığından uzaklaşıyor demektir. Böyle bir süreç itibar kaybı riskini de daha kuvvetli bir şekilde bünyesinde taşımaktadır. Yılsonu enflasyon tahminini yüzde 9.3'e çekerek yüksek oranlı bir değişiklik yapabiliyor, fakat kısa vadeli faiz oranları konusunda ölçülü bir ayarlama ile yetinmek zorunda kalıyor! Enflasyondan arındırılmış reel faizlerin hareketli ortalaması gerilemeye devam ediyor. Demek istediğimizi daha iyi anlatmak için 2006 yılı Haziran ayındaki gelişmeleri hatırlamakta yarar var; söz konusu dönemde ikisi olağanüstü olmak üzere kısa vadeli faizler proaktif bir şekilde yüzde 4.25 oranında yükseltilmişti; eğer böyle yapılmayıp yüzde 0.50'lik ölçülü ayarlamalar ile yetinilse idi yılsonu enflasyonu ne olurdu? Herhalde döviz kurundaki gerilemenin daha sınırlı olmasına koşut olarak daha yüksek bir düzeyde gerçekleşir idi. Ölçülü ayarlamanın sebebi oldukça önemli, gerek merkez bankası gerekse mali piyasalar ifade etmekten kaçınsalar bile, mevcut koşullarda enflasyon hedefli uygulamada ısrarlı olmanın faydalı olacağına inanmıyorlar, fakat alternatif bir yaklaşım da üretemiyorlar. Şimdilik eski uygulamaya devam ediyormuş gibi bir görüntü sergileyerek durumu idare etmeye çalışıyorlar. Zira mevcut küresel koşullarda enflasyon hedeflemesinin başarılı sonuç vermeyeceğini, faydasından çok daha büyük yan tesirler yaratabileceğini tahmin ediyorlar. Boşluğu doldurmak ve beklentilerde daha fazla bozulmayı önlemek için maliye politikasının daha etkin hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorlar! Elbette enerji ve gıda maddelerindeki dış piyasa kökenli yükselişe karşı maliye politikasının da bir şey yapmayacağını görüyor, fakat yine de yabancı sermaye girişlerini artırarak Türk Lirası'nın daha fazla değer kaybını önleyebileceği umudu ile ayakta kalmaya çalışıyorlar... Yine aynı sebeple IMF ile yola devam etmekte ısrarlı bir görüntü sergiliyorlar. Belli ki maliye politikası uygulamalarında yaşanan sıkıntıyı anlayamıyorlar. Açıklanan bütçe gerçekleşmeleri verilerini gerçek sanma gafletine düşüyorlar. Dahilde alınan katma değer vergisi tahsilatında yaşanan dramatik düşüşü ve mükelleflerdeki çaresizliği görmek istemiyor, geniş kesimleri bu duruma düşüren politikalarda ısrar etmenin siyasi ve sosyal maliyetini şişirecek tepkiselliği hesaplayamıyorlar. Ne diyelim bazen korku alternatifsizliğini yarattığı çaresizlik herhalde ciddi bir körlük yaratıyor! Yola IMF ile devam edilse ve maliye politikasının kararlı bir şekilde sıkılaştırılacağı hergün tekrarlansa bile fazla bir şey değişmeyecek gıda ve enerji fiyatlarındaki dış piyasa kökenli tırmanış güvensizlik ve uzlaşmazlığı derinleştirecek, ekonomi süratle durgunlaşırken borç-alacak ilişkilerindeki tahribat kademeli olarak büyüyecek. Evet herşey değişmeye başladı ve sanal oyunların etkisi eridi; siyasi irade bunu mecburen farkediyor da kendini herkesten ve herşeyden önemli gören finansal piyasalar burnunun dibindeki tehlikeyi farkedemiyor. Evet zorunlu ihtiyaç maddelerine bireysel gelirden ayrılan pay zorunlu olarak yükseliyor; hal böyle olunca daha önce alınan borçların geri ödemesi imkansız hale geldiği gibi diğer ürünlere yönelik talebin de hızla daralması kaçınılmaz hale geliyor. Ekonomi daralırken işsizlik artıyor, paranın devir hızı düşüyor ve bütçe gelirlerindeki gerilemeye bağlı olarak açığın büyüyeceği öngörülebiliyor. Bu koşullarda beklentilerin hala iyimser çizgide tutulabileceğini, devasa boyutlara ulaşan dış finansman ihtiyacının karşılanabileceğini hayal edebilenlerin aklından şüphe etmek gerekiyor. Belli ki bakıyor, fakat göremiyorlar; bozuk plak gibi aynı nakaratı tekrarlamaktan vazgeçmiyorlar! Merkez Bankası'nın kısa vadeli faizlerde yaptığı ayarlama orta vadede sorunların ağırlaşması ve beklentilerin bozulmasını önleyemez. Fakat kısa vadede mali sektörün zorlaması ile geçici olarak farklı algılanabilir! Türk Lirası'nın bir miktar değerlendirilmesi, bu sayede hisse senetlerinin bir miktar değerlenmesi, fakat iç borç senedi piyasasında oranların değişmemesi gibi bir durum gözlenebilir. Fakat bu durum kalıcı değildir, zira risklerini azaltmak isteyenler için son fırsattır. Enflasyon hedeflemeli para politikasından uzaklaşılması tüm politikaların değişeceği ve belirsizliğin önemli ölçüde artacağı anlamındadır. Farkında olmasa bile finansal piyasalar bu değişimin olabildiğince yavaş olmasını isteyen taraftadır; güvensizliğin küreselleşmesi ve geniş kesimlerin çaresizliği değişimi hızlandıran dinamikler olmaya devam edecek gibi görünüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar