Son fırsat dönemi
Gazetecilik hayatım boyunca toplam 4 tane ciddi kriz gördüm. Bu dönemlerin hemen hepsinde de otomotiv satışları dip yapmıştı. Dibe vurmanın da etkisiyle kriz ardından yaşanan sıçramalar ve ekonominin genel büyümesiyle otomotiv pazarı 1 milyon adedin eşiğine geldi.
Lakin bu eşik maalesef aşılamadı. 2016 yılını bitirdiğimiz şu günlerde ise otomotiv sektörü yine kritik bir eşiğin kenarında bulunuyor. Fakat, bu kez yukarı sıçrama yerine gerilemeye yol açacak bir noktadayız.
Ekonomik ve siyasi gelişmeler nedeniyle tüketicilerin alım kararı almaları giderek zorlaşırken, eğer aklının ucundan bile araç almayı düşünenler var ise hakikaten önümüzdeki hafta harekete geçmelerinde yarar var.
Her yıl geleneksel olarak hazırlanan “Yılın son fırsatları” özel dosyalarında, tüketicileri alıma yönlendirme amacıyla uygulanan kampanyalara yer verilir. Ve yıllardır, bu dosyalarda araç fiyatlarının yeni sene ile birlikte zamlanacağını yazarız.
O kadar uzun zamandır bunları yapıyoruz ki daha doğrusu otomotiv sektörü o kadar uzun zamandır tüm satış iletişimini kampanya üzerine kurguluyor ve biz medya olarak onları aktarıyoruz ki “Son fırsat” bir türlü bitmiyor.
Ancak, girişte de belirttiğim gibi bu kez durum biraz kritik. Öncelikle yaşadığımız güvenlik sorunları, hükümetin bile yavaş yavaş kabul etmeye başladığı ekonomik sıkıntılar tüketicinin elini sıkılaştırıyor.
Geçmişte, firmalar bu sıkışıklığı kampanya silahını çekerek açmaya çalışıyorlardı. Ancak 2017’de böyle bir durum yaşanmayacak gibi. Mutlaka bazı firmalar kampanyaları devreye alacaklardır ama yaşanan örtülü devalüasyonun getireceği yük, artık taşınamaz boyuta gelmiş durumda.
Söz konusu maliyet artışlarının, kampanyalar ile örtülmesi ve sıcak satışa döndürülebilmesi 2017’de çok mümkün görünmüyor. Dolayısıyla yılın son günleri bu kez gerçekten de “araç almak için çok cazip ve hatta son fırsatları” sunuyor.
Çünkü gerek eldeki stokların eritilmesi gerekse sene başındaki hedeflerin tutabilmesi için 2016’nın son günleri firmalar için çok kritik. Ancak, 2017 ile birlikte rüzgarın sertleşeceği de kesin.
Türkiye’de faaliyet gösteren firmaları üçe ayırmak mümkün. Birinci kategoride, üreticiler bulunuyor. Bu kategoride Honda haricinde, herkesin bir yerli ortağı var ve çok farklı bir büyüklükteler. İkinci kategoride ise ulusal satış ofisi olarak faaliyet gösteren yabancı firmalar bulunuyor. Üretim yapmayan ama distribütör de kullanmayan. Volvo, Opel, Mercedes, Mazda vb…
Son kategoride ise distribütörler bulunuyor. Doğuş Otomotiv, Bayraktar, Çelik Motor, Toyota gibi...
Zamların ve kampanyaların frene basacağı, harcamaların kısılacağı kategori ise bu üçüncüler olacaktır. Çünkü, patronlar önce kendi kasalarını ki bu çok doğal düşüneceği için temsil ettikleri markanın imaj, pazar payı gibi kaygılarını geri plana atacaklardır. Zira, şu sıralar 2017’nin en önemli etkinliği olan Autoshow Fuarı’na katılmama ve hatta fuarın iptal edilmesi için konuşmaların en yüksek sesli dile getirildiği grup da üçüncü kategori olarak dikkat çekiyor.
Bu grupta başlayacak bir hareket daha sonra ikinci ve oradan da birinci kategoriye sirayet edecektir. Firmalar, önümüzdeki yıl yılın düşük geçeceği ocak ve şubat aylarında zamları yapacak ve üçüncü aydan itibaren de bu zamlar üzerinden tekrar kampanya yapacaklardır.
Fakat, bu kampanyaların dozajının, 2016 ve daha önceki yıllardaki olması beklenemez. Çünkü, artık yeni araç satışında firmalar açısından tüketiciye yansıtılmayan maliyete katlanılma süreci sona erdi. Pazarın yüzde 70’inin ağırlıkla Euro bölgesinden ithal edildiği göz önüne alındığında, araç fiyatlarının sabit kalacağını düşünmek hayalcilik olur. Hali hazırda zaten yükselme eğilimindeki fiyatlarda, seneye en az 10 puan kadar artış olması kaçınılmaz.
Dolayısıyla eğer niyet varsa, bu sene hakikaten son fırsat yılı…