Son Fed toplantısı ve yansımaları

Prof. Dr. İbrahim ÜNALMIŞ
Prof. Dr. İbrahim ÜNALMIŞ EKONOMİ NOTLARI [email protected]

ABD merkez bankası Fed üyeleri son toplantıda politika faizi hedefini beklendiği gibi %5.25-%.5.5 aralığında bıraktılar.

Karar metninde görece şahin bir tonla iletişim kurarken son dönemde açıklanan makroekonomik verilerin istenildiği yönde olmadığından ve enflasyonun %2 hedefine doğru düşüşü konusunda yol alınamadığından bahsedildi. Karar metninin dengeleyici unsuru bilanço küçültme hızının 60 milyar dolardan 25 milyar dolara düşürülmesi oldu.

Bir başka deyişle, Fed önümüzdeki dönemde piyasada daha fazla likidite bırakacak. Başkan Powell’in basın toplantısı açıklamaları piyasalar açısından daha önemli bilgiler içeriyordu. Başkan Powell enflasyonu düşürme konusunda yıl başından bu yana yeterli başarının elde edilemediğinden bahsederek faizlerin daha uzun süre yüksek seviyelerde kalması gerektiğine vurgu yaptı.

“Enflasyonu sürdürülebilir bir şekilde %2 hedefine ulaştırmak ne kadar sürer bilemiyorum” diyerek enflasyona dair belirsizliklerin ne kadar yüksek olduğunu da ortaya koymuş oldu. Diğer taraftan, mevcut görünüme göre faizlerin daha fazla artırılması gerekmediğini söyleyerek yeni bir faiz artışı ihtimalini, en azından kısa vade için, ortadan kaldırdı.

Yapılan açıklamaların hisse senedi piyasaları üzerindeki ilk etkisi pozitif yöndeyken Nasdaq ve S&P500 günü %0.3 kayıpla kapattı. 2 yıllık hazine tahvil faizlerinde 0.08 puan düşüş gözlenirken toplantıdan önce %4.66 seviyelerinde olan 10 yıllık tahvil faizleri günü %4.61 seviyesinden kapattı. 2024 yılı başında Fed’den altı faiz indirimi bekleyen piyasalar son üç ayda hayal kırıklığı yaratan enflasyon verileri sonrasında artık sadece “bir” faiz indirimi bekliyor. ABD’de Mart ayı yıllık tüketici enflasyonu %3.48 olarak açıklanmıştı.

Barınmanın enflasyona katkısı %2.06, sağlık hizmetlerinin %0.14, ulaşımın %0.69, gıdanın %0.3 ve enerjinin %0.15. Temel mallar ise düşüş yönünde %0.13’lük katkı vermiş. Enflasyonda katılığa neden olan faktörler barınma giderlerindeki artışın devam etmesi, inatçı hizmet enflasyonu,, artan enerji fiyatları ve bunun ikincil etkileri. Bu gelişmelere bir de bütçe açığı, büyüme ve işsizlik verilerini ekleyelim.

ABD’de yıllık büyüme oranı %3 seviyesinde ve bütçe açığının milli gelire oranı %5.8. İşsizlik oranı %3.8 ve pandemi öncesi dönem dışında 1960’lardan beri en düşük seviyede. Bütçe açığı ise 2008 finansal krizi dönemini bir kenara bırakırsak İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en yüksek seviyesine ulaştı. Faizlerin bir süre daha yüksek seyredecek olması bütçe açığının artmaya devam edebileceğini gösteriyor.

Çin ile yaşanan ticaret savaşları, jeopolitik riskler kaynaklı emtia fiyatlarında yaşanan artışlar ve hizmet fiyatlarındaki katılık gibi faktörleri ülke içindeki makroekonomik koşullar ile bir araya getirince ABD’de enflasyonun %2 hedefine kolay kolay yakınsamayacağı görülebiliyor. Enflasyonu düşürme konusunda yaşanacak zorlukları bir süredir zaten dile getiriyoruz. Zaman ilerledikçe bu zorluklar daha fazla belirginleşiyor ve bu durum piyasaları tedirgin etmeye devam ediyor. Önümüzdeki dönemde bu zorlukların devam edeceğini kestirmek hiç zor değil.

Dolayısıyla, Fed faizleri yüksek tutarak enflasyonist etkileri kontrol altında çalışmaya devam edecek. Fakat enerji ve diğer emtia fiyatları gibi kendi kontrolünde olmayan fiyat gelişmelerini izlemeye devam edecek. İkincil etkilerin/enflasyon beklentilerinin kontrol altında tutulması şart. Başkan Powell’in konuşmasında sürekli gelecek verilere atıfta bulunmasının bir sebebi de bu.

ABD’de bu gelişmeler yaşanırken Euro Alanı’nda faiz indirimlerine başlamak için alan oluştu. Avrupa’da faizlerin ABD’den önce düşmesi ABD doları lehine olacaktır. ECB halihazırda düşük seyreden büyüme oranlarını da destekleyecektir. ABD’de faizlerin daha uzun süre yüksek seyretmesi Türkiye’nin yurt dışında borçlanma maliyetleri açısından olumsuz bir gelişme.

Dış kaynak ihtiyacımızın ağırlıklı olarak borçlanma enstrümanları ile karşıladığımız bir dönemde dolar faiz oranlarının düşmemesi borçlanma maliyetlerimizi yüksek tutacaktır. Bu durumu tersine çevirebilmek için yapmamız gereken ise CDS primimizi düşürecek adımları ivedilikle atmak olabilir. Diğer taraftan, euronun zayıflaması ihracat performansımız açısından olumsuz bir gelişme sayılabilir. Fakat düşen faizlerin Avrupa’da büyümeyi desteklemesi ihracatımızı orta-uzun vadede olumlu yönde etkileyecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar