Somut bir örnek: Redüktör üretimi nerede duruyor?
Yılmaz Redüktör yöneticilerinden Ender Yılmaz’la yaptığımız söyleşinin (20 Ağustos 2016) bir bölümünü yazıdan çıkarma zorunda kalmış, daha sonra paylaşacağımı yazmıştım. Sektörün önemli aktörlerinden biri olan Yılmaz Redüktör yöneticilerinden Ender Yılmaz’ın saptamalarına çok fazla yorumkatmadan paylaşalım:
• Son 150 yılda dişli kutuları yerine yeni bir şey ikame edilmedi. Dişli kutuların en az 30 yıl daha gidebilir. Nano teknolojik malzemeler ve fonksiyonlarda gelişme olabilir ve ürün maliyetleri değişebilir. Sektörün yakın geleceğinde tehdit eden bir tehlike yok gibi...
• Endüstri 4.0 kavramı içerisinde redüktörler çok önemli paya sahiptir. Dişli kutular elektronik sürücüler, frekans invertörleri ve servo motorlar ile beraber ortak çözümlerde kullanılmaktalar. Bu konuda Yılmaz Redüktör bünyesinde Otomasyon departmanı kuruldu çalışmalar yapılmakta. Tüm satılan ürünlerimiz ile endüstriyel haberleşme, veri toplama ve uyarı merkezi çalışmaları yapılmakta, ayrıca akıllı telefon uygulamaları ile seçim ve servis destek ağları oluşturulmakta.
• Bir başka konu elektrikli araçların şanzuman grubu ve hızlı tren tahrik sistemi. Bu konuda dünyadaki rakiplerimizle eş değerde ürünler üretmeye başladık yakın bir gelecekte bu alanda ürünlerimizi pazara sunacağız.
• Çelik ve pik dökümde sektörümüz önemli bir yerde. Bugün itibari ile Lojistik avantajı sebebi ile Avrupa’nın boşluğunu doldurdu. Elektrik motorlarında ise teknolojik verimlilik konusunda ciddi bir değişim ve dönüşüm var.
• En önemli sorumuz insan kaynağı. İnsan kaynağı savaşta cephane gibidir. Yeterli düzeyde yetişmiş kaliteli insan kaynaklarınız yoksa gelişme ve kalkınma beklemek hayalcilikten ileriye gitmez. Teşvik sistemi olmalı ama önce yeterince kaliteli insan yetiştirilmeli. Teşvikler öncelikle insan, inovasyon, teknolojik yatırım, fiziki üst ve altyapı odaklı olmalı.
• Çevreyi korumaya özen göstermeliyiz. Ekolojik varlığı koruyalım, gelişmiş ülkelerin ve kendi sanayimizin çöplüğü haline gelmemeliyiz. Ekosistem sadece doğa değil, insan davranışı, sinerji yaratma, iletişim, etkileşim ve sistemi bütünü ile kavrama olarak algılanmalı...
• İç barış, birbirimize olan güven, birbirimizi anlama ve barış içinde, ırkçı olmayan milliyetçiliği, milli üretimi artırmak, açıklarımızı kapatma şeklinde davranalım; slogan milliyetçisi olmaktan çıkalım.
• Rakiplere bakışımız,” Başkalarının ne yaptığından çok , kendi yaptıklarımız önemli” şeklinde olmalı. Karşımızdaki benden üstün de değil, aşağı da değil. Kendine güvenmiyorsan yok olmaya mahkumsun”
• Hayalim vardı ; 1986 da yurt dışına gittim. Orada fabrikaların önlerinde park etmiş çalışanlara ait arabalar ve fabrikaların içerisinde sevkiyat için bekleyen TIR ları gördüm. Benim fabrikamdan ne zaman TIR girecek? Kapının önünde çalışanların arabaları ne zaman olacak? diye düşündüm. Buna başarmanın mutluluğunu yaşıyorum.
• Sanayici olmak farklı bir şey... Çok fazla para, ev, araba sizi ilgilendirmiyor. Yeni fabrikalar, yeni makine, yeni ürün, çalışanlarınız en önemlisi dünyanın herhangi bir yerinde size ait bir ürünü gördüğünüzdeki duygu ve haz hiçbir şeye değişilmez. Benim düşüncem sanayicilerin bir evi, bir arabası, çocuklarını iyi eğitecek birikimi olur, bunun dışında kalan kısımlar mutlak surette akılcı yeni yatırımlara üretime aktarılmalıdır. Atatürk’ün dediği “Üretmeyen toplum yok olmaya mahkum olur.”
• Bugün, kendi alanımızda en öndeki marka olmak için düş kuruyorum. Marka için ne yapmalı? Dünyadaki bayilere bizim markamızı kullanan ve kullanmayana farklı indirimler yapıyorum. Hiç taviz vermiyoruz.
• Türkiyede yaklaşık 25-30 kadar üretici var. Dünya’da ilk 10 arasındayız. Kapasite olarak ilk 5’e gireriz. Biz olduğumuz için söylemiyorum bu tip işletmelerimizi korumalıyız.
• Teknolojik büyüklük anlamı nedir ?
1) İnsan kaynakları çok gelişmiş, makine tasarımı kadar sistem de geliştiriyorsa
2) Ar-Ge gelenekleri, kapasite ve teknik imkanları varsa
3) İş geliştirme merkezleri iyi çalışıyorsa,
4) Dünyanın her yerini izleme, ulaşma ve erişme imkanlarını kullanıyorsa,
5) Devlet,üniversiteler STK’lar oluşan ülke ekosistemini arkalarına almışsa,
6) Ülke kaynaklarını öncelikli, planlı ve programlı kullanıyorsa ve
7) Ülke ve firma marka değerinin puanları yüksek olması ile mümkündür.
Türkiye’nin gerçek gündemi işyerleri özelinde çağın gelişmelerine ayak uydurmadır. Medyamızda ve günlük konuşmalarımızda “iş yeri sorunları ve çözümleri” ağırlıklı tartışma konusu haline gelmezse, korkarız ki ülkemiz önüne serilen bir büyük fırsatı daha kaçırır.
“Türkler fırsat kaçırma fırsatını asla kaçırmaz!”diyenlere hep birlikti fırsat vermemeliyiz.