“Sömürücü” anlayış ve yoksulluk

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Kimsenin baskısı altında olmadığımız, korkunun saptırıcı etkisinden uzakta bulunduğumuz  zaman, içimize yolculuk yapıp soralım: “Değer katarak pastayı büyütüp payımı artırma  peşinde miyim,yoksa mevcut  pastadan  pay kapma  peşinde olanlardan mı?” İçimizdeki ses, “Değer katmadan değer kapanlardansın” diyorsa, hiç bir kuşkuya yer vermeden “sömürücü” biri olduğumuza karar verebiliriz.

Var olmak için değil de varlıklı olma peşindeysek, yetenek ve beceri-odaklı olma yerine, eş-dost, dayı-yeğen, kafa-kol ilişkisine dayalı varlık sahibi olmayı kendi vicdanımızda meşrulaştırabiliyorsak, sömürücülük yolunda bir hayli ilerlediğimizden kuşku duymamalıyız.

Yeraltı ve yerüstü kaynakların, fiziki sermaye stokunun, insan kaynağının ve teknolojinin verimini artırma yerine, kısa yoldan zengin olmanın kurnazlığıyla var olanı kapma anlayışı ile kuşatılmışsak, sömürücülükte çıraklığı aşıp kalfalık dönemi başlamış demektir.

Bir hukuk sistemi, yasa önünde herkesin eşitliğini içimize sindirmeyi, hakim bağımsızlığını özümsemeyi, yasalar yürürlükte olduğu sürece uyma zorunluluğunu zihnimizde meşrulaştırmayı gerektirir. Hukuk sistemi gereklerini unutmuş ve adamını bulup her sorunu çözeceğimize kendimizi inandırmışsak; sömürücülükte kalfalık dönemini bitirerek, ustalık dönemine geçiş yaptığımızın resmidir.

Biat, sadakat ve itaata dayalı yaşam yolunu seçmiş, bir güçlünün arkasına takılmışsak; sloganlardan örülmüş ezberlerimizi ciddi fikirlerin yerine koymayı yeğliyorsak; muhataplarımızı fikirle ikna yerine düşman ilan ederek, yandaş cepheleri oluşturmayı yol ve yöntem edinmişsek, sömürücü kişiliğin ustadları arasında yerimiz sağlamdır.

Gözetim ve denetim mekanizmaları yerine, ilkesiz gizliliğin karanlığında işlermizi yürütmeyi  benimsiyorsak, sömürücülüğün ordinaryüsü olduğumuza da hükmedebiliriz.

Kendi yanılmazlığımıza inanmış, kendi yarı doğrularmızı hayatın mutlak doğruları mertebesine yükseltmişsek, çevremizi de müritler sarmışsa, kuşkunuz olmasın ki, müritlerin taktığı kanatlarla uçanlar arasına katılır; sömürücülerin ustad-ı azamı mertebesine ulaşırız.

Bildiklerimizle, açık ortamlarda söyleyebildiklerimiz arasındaki makası iyice açmış, dürüstlük limanını çoktan terketmişsek, değrerli olma yerine önemli olmanın tutkusuyla yanıp tutuşuyosak, küçük çıkarlarımız önüne hiçbir değer engel koyamaz, sömürcü kişiliğimizi kutsal şalların altında saklayarak, karanlıkların dostları kervanına katılırız.

Bilmediğini bilmeyen, bildiğinin farkında olmayan, farkında olduğu gerçeklerden yana durmayan, sadece başkalarının hakları üzerinden varlık sahibi olma tutkusuyla yanıp tutuşanlardansak, insanlık sınırlarından çok uzaklaşmış, sömürücülük denizlerine yelken açmış oluruz.

Bir  toplumun insanları arasında “sömürücü anlayış” ne kadar yaygınsa, o toplum o kadar verimsizdir; yokluk ve yoksunluk içindedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar