Sömürgeci değil "kapsayıcı küreselleşme"!...
Bu sözler akademisyen ve araştırmacı bir Çinliye ait.
Çok çarpıcı ve bir o kadar da düşündürücü!...
Biz nerelerdeyiz? Başkaları nerelerde ve neler konuşuyor?...
Biz 6 aydan beri yerel yönetim seçimleriyle meşgulüz. 82 milyonluk koca Türkiye’nin seçimlerini defalarca yaptık, ama nedense İstanbul’un seçimlerini bir türlü yapamadık; ya da kimilerine göre beceremedik.
Peki İstanbul seçimleri neden bu kadar önemli?... Türkiye’nin beka sorunu İstanbul ile özdeşleşmiş, siyaset yerel yönetim boyutunun çok ötesine taşmış ve adeta Türkiye’nin seçimi haline gelmiş, liderler her türlü söylemin ve hatta eylemin içine girmiş…
Bunların hepsi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için!...
Oysa dünya ve hatta Türkiye’nin bazı çevreleri gerçek gündemlerin içinde yer arayışında ve değerlendirme konumunda.
Şöyle ki; dünyanın, ekonomik savaşların içinde olduğu artık çok net ortada. Hatta dünya bunun adını bile koymuş: “ticaret savaşları”.
ABD ve Çin arasında somutlaşan ticaret savaşları her gün yeni bir boyut kazanıyor. Bugünlerde Amerika kıtasında da Meksika ABD arasında ve Kanada ile ABD arasında ticaret savaşlarının olduğu biliniyor. Ancak; şimdilik her ikisi de ateşkes anlaşması ile sonuçlanmış durumda. Trump, bir şeyler koparmış olmalı ki tek yönlü olarak bu savaşları şimdilik ve süresiz (!) durdurmuş.
Aslında ticaret savaşlarının arkasındaki gerçeğin “teknoloji” olduğu yönünde ciddi iddialar var. Yakın bir geçmişte yani 22 Mayıs 2019 tarihinde David J. Lynch imzasıyla Washington Post gazetesinde yayımlanan bir makalede, Çin ile çatışmanın giderek teknoloji savaşlarına döndüğü söyleniyor.
Bunu söyleyenlerden ve tespit edenlerden biri de Maliye Hesap Uzmanları Vakfı (HUV). HUV, her yıl geleneksel olarak sürdürdüğü yıllık toplantılarının bu yılki konusunu “Ticaret Savaşları ve arkasındaki gerçek: Teknoloji” başlığına ayırdı.
25 Mayıs 2019 Cumartesi günü İstanbul Conrad Otelde yapılan toplantının açılışını, geçmişte mesai arkadaşım Ticaret Bakan Yardımcısı Sevgili Rıza Tuna Turagay yaptı. 2007-2012 yılları arasında DTÖ Nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi tecrübeli bürokrat Emekli Büyükelçi Bozkurt Aran bu oturumu yönetti. Panelistler olarak da; DTÖ Nezdinde Kanada Daimi Temsilcisi Büyükelçi Stephan de Boer, Bozen-Bolzano İleri Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Roland Benedikter, Çin Şangay Akademisi Genel Sekreteri ve Küresel Yönetişim ve Bölge Çalışmaları Başkanı Prof. Jian Gao, UNCTAD Küreselleşme ve Kalkınma Stratejiler Bölümünden Kıdemli Ekonomist Dr. Rashmi Banga ve Hepsiburada.com İcra Kurulu Başkanı Murat Emirdağ masadaki yerlerini aldı.
Kelimenin tek anlamıyla son derece önemli, anlamlı ve dolu bir toplantı oldu. Her bir panelist çok önemli konulara parmak bastı. Örneğin; de Boer, DTÖ’nün değişim ihtiyacının altını cesur bir şekilde çizdi. Benedikter, teknolojik üstünlüğün artık ekonomik ve politik üstünlük getireceğinin altını çizerek AB ülkelerinin konumunu sorguladı. Rashmi, 4. dijital sanayi devriminin özelliklerini vurgularken Çin’in önde olduğunu ortaya koydu. Emirdağ da Türkiye’nin yeni teknolojilere uyumuna dikkat çekerek her an her yerden ve özellikle Türkiye’den teknoloji çıkabileceğini belirtti.
Bunların içerisinde Prof. Jian Gao’nun tespitleri ve meydan okuması çok dikkat çekiciydi.
Gao; asıl uluslararası düzenin tartışılması gerektiğini vurgulayarak, artık DTÖ’nün yakın bir gelecekte kalamayabileceği kehanetinde bulundu. Başta ABD olmak üzere gelişmiş batının en büyük sorununun “sömürgeci” anlayışa sahip olduğu gerçeğinden hareketle, artık sömürgeci değil, kapsayıcı küreselleşme ifadesini kullandı. Çin’in geçmişte (Türkiye gibi) çok çektiğini ve bu noktaya sömürerek değil çalışarak geldiğini belirtti. Hatta daha da ileri giderek Çin’in liderlik istemediğini, zira felsefesinin buna uygun olmadığını ve fakat “kapsayıcı küreselleşme” arzusunda olduğunu dile getirdi. Dolayısıyla liberal düzenin sanıldığı gibi liberal olmadığı gerçeğinden hareketle çağdaşlaşmaya ve küreselleşmeye başka bir boyut getirdi.
Şimdi gelin yine başa dönelim…
Bir yanda dünyaya rezil olduğumuz İstanbul seçimleri, bir yanda da HUV gibi güzide bir yapının sivil inisiyatifinin küresel bir konuya dikkat çekmesi…
Acaba hangisi bizi daha rekabetçi ve geleceğin ülkesi yapacak diye insan kendi kendine bir soru sormak ihtiyacını duyuyor.