Sokakların ruhu

Prof. Dr. Deniz Ülke KAYNAK
Prof. Dr. Deniz Ülke KAYNAK Periskop denizulke.kaynak@dunya.com

Tarih boyunca insan toplu­lukları sokaklara dökülme­yi kendini ifade etmenin bir yo­lu olarak görmüş, bireysel olarak güçsüz olduğu birçok durumda bir kitlesel güç haline gelmenin coşkusunu yaşamayı tercih et­miştir.

“İsyan”, insan tabiatının içerisinde bir yerlerde yerleşik bir duygudur. Herkesin kırmı­zı çizgileri ve tahammül sınırı­nı aşan noktaları vardır. Bir ço­cuğun aile içerisindeki kurallara isyanından okul ortamındaki di­sipline, iş yerindeki patron mob­binginden bir sosyal grup ya da cemaat ortamındaki lider bas­kısına ya da birey-devlet ilişki­sindeki bir adaletsizliğe yöne­lik öfkeyle şekillenen bu duy­gu, tıpkı bir gölge gibi bizimle birlikte dolaşır. Güneşin batmaya başladığı anlarda büyüyen bir gölgedir bu.

Kimi zaman ekonomik zor­lukların getirdiği çaresizlikten, kimi zaman kolektif bir kimlik çerçevesindeki hak arayışından, bazen eşitsizliğe ve ayrımcılığa tepkiden, bazen de başka bir si­yasi iktidar ve düzen kurma bek­lentisinden tetiklenen sokak ha­reketlerinin temelinde yalnızca sosyal, ekonomik ya da siyasi ne­denler değil derin psikolojik sü­reçler de yatar. Politik psikolo­ji alanının önemli isimlerinden üstat Gustave Le Bon, kitlelerin psikolojisi konusundaki kült ese­rinde, bireyden topluluğa dönü­şen insanın duygu ve davranış ilişkisini ayrıntılarıyla açıklar.

Sokaklar ve kitle hareketleri

Sokağa dökülen bireyler mey­danlarda buluştuğunda artık bir kitleye dönüşmüştür. Le Bon’un kuramına göre, bireyler kalaba­lığın içinde kişisel sorumluluk hissinden arınır, normalde yal­nızken göstermeyeceği cesare­ti, öfkeyi veya saldırganlığı kit­le içinde sergileyebilirler. Bu, bireylerin kitle halindeyken bi­linçli düşünme yetisini kaybe­derek kolektif bilinçaltına tes­lim olmasından kaynaklanır. Le Bon’un “kitlenin zihin birliği” yasası olarak tanımladığı bu du­rum sokak hareketlerinde nor­malde kurallara uyan bireylerin, kalabalığın içinde vandalizme yönelmesini ya da daha önce hiç inanmadığı bir düşünceyi savun­ması durumunu açıklar.

Gustave Le Bon’a göre kitle, tıpkı hipnotize edilmiş bir insan gibi hareket eder zira onu yönlen­diren şey topluca hisse­dilen kolektif duygudur. Bu bütünleşme rasyo­nel düşünceyi ortadan kaldırır ve öfke, umut, korku gibi duygular bu­laşıcı biçimde topluluğa hızla yayılır. Kalabalığın bir parçası haline gelen birey, diğerlerinin coş­kusuna kapılarak man­tıklı muhakeme yapma­dan hareket eder hale gelir. Bu nedenle, bir sokak hareketinin yayılması için küçük bir kıvılcım yeterlidir. İçinde bulunduğumuz dijital çağ ve sosyal medya orta­mında saniyeler içerisinde mil­yonlara ulaşabilen bir duygu­nun ürettiği bir kıvılcım, birkaç dakikada kitlesel bir isyan yangı­nına dönüşebilir.

Adalet duygusunun örselenmesi

Kitleleri ayaklandıran en te­mel psikolojik faktörlerden bi­ri, toplumsal adalet duygusunun örselenmesidir. İnsanlar kendi­lerini haksızlığa uğramış hisset­tiklerinde isyan duygusu birey­sel bir mesele olmaktan çıkarak kolektif bir patlamaya yol aça­bilir. Zira insanlar adil muamele görmek isterler. Ayrımcılığa uğ­rayan kitleler bunu bir grup aidi­yetine dönüştürerek ayrıcalıklı olan tarafa öfke duymaya başlar­lar. Bu bir ailenin içerisindeki şı­marık ve ayrıcalık tanınan karde­şe duyulan öfke gibidir.

Özellikle gelir eşitsizliğinin zirve yaptığı, siyasal düzenin tek taraf üzerinde baskı oluştura­rak ayrıcalıklı kitleyi yangında ilk kurtarılacak olarak gördüğü durumlarda sokakların hareket­lenmesi şaşırtıcı değildir. Ada­letsizliğe uğrayan kitle, grup bi­linci oluşturduğunda karşı ta­rafı düşman olarak görmeye ve zaman içerisinde onu rasyonel bir “öteki” kategorisinden çıkar­tarak şeytanlaştırılmış bir figür olarak algılamaya başlar. İşte en tehlikeli durum da budur. Öfke­nin yöneltilebileceği bir hedef bulan duygusal kitle, hem karşıya hem de kendisine zarar vermeye başlar.

Sembollerin ve liderlerin etkisi

Karizmatik liderler ve güç­lü semboller kitlelerin toplaştı­rıcı ve homojenleştirici unsuru­dur. Le Bon’a göre, kitleler soyut fikirlerden çok, somut imgeler ve güçlü lider figürleri etrafında birleşmeyi tercih eder. Zira kit­leyi harekete geçirmek için man­tıklı argümanlar değil, duyguları kışkırtan sözler ve güçlü imgeler gereklidir. Bu nedenle tarih bo­yunca devrimlerin ve sokak hare­ketlerinin büyük bir çoğunluğu, kitlenin dağınık öfkesini belirli bir odağa yönlendiren karizma­tik liderlerin etkisiyle güçlenmiş, bayrak, slogan, logo, şarkı ya da marşlar gibi bağ sağlayıcı feno­menlerle yönlendirilmiştir.

İsyanların sadece olumsuz duy­gularla değil, aynı zamanda daya­nışma, umut ve olumlu beklenti­lerle şekillendiğini de not etmek gerekir. Le Bon’a göre kitlelerin, ancak bir çıkış yolu görmeleri ha­linde kitleselliklerini uzun süre devam ettirmeleri mümkündür. Değiştirebilme umudu kitlesel gücün ana unsurudur. Özellikle toplumun genç kesimleri, umut etme konusunda deneyimleriy­le kabullenişe daha meyilli olan yaşlılara nazaran daha aktif ve pozitif duygulara sahiptir. Bu yüzden sokak hareketlerinde ön­cü rolü onlar üstlenirler.

Kimin işine yarar?

Kitlelerin ayaklanması, genel­likle uzun süre biriken psikolojik gerilimlerin bir sonucudur. Kitle harekete geçtiğinde kitle psiko­lojisini anlayan ulusal ve ulusla­rarası aktörler devreye girer. Kit­le yönlendirilir ve yönetilir. Bu nedenle bir özgürlük mücadelesi olarak başlayan bir isyan hareketi manipülasyonlarla yıkıcı bir kao­sa, diktatoryal bir yönetimin meş­ruiyetine, daha büyük eşitsizlik­lere, Suriye’deki gibi parçalanan devletlere zemin oluşturabilir.

Kitlelerin ruhunu anlamak, hem kitlenin parçası olanlar, hem onları sokaklara çağıranlar, hem yönlendirenler ve hem de bu ha­reketlerden etkilenenler için kri­tik bir meseledir. Herkesin ayağı­nı denk alması elzemdir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ölümcül dostluk 03 Mart 2025
Bir vatana ait olmak 17 Şubat 2025
ABD’nin Gazze serüveni 10 Şubat 2025
Merhaba... 27 Ocak 2025