Sokağa aitler, tıpkı hayat gibi...

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

En son söyleyeceğimizi en başta yazalım: Önce sevdirmek lâzım!.. Yani hangi konuda olursa olsun, ister bir çocuğa, ister bir yetişkine çok âşina olmadığı şeyleri sunduğunuzda onu sevmelidir ki, yaşantısına katabilsin... Heykel de toplum olarak çok yakın durmadığımız alanlardan birisi. Yapılanların estetik değerlerinden – ne yazık ki - zarar verilmelerine kadar her boyut yıllardır tartışılıp duruyor. 

Ama bugün, o konuyu gündeme getirmeyeceğim. Çünkü, bugünlerde şehre bir sergi geldi ve içinde son derece sempatik heykelleri barındırıyor. Sempatik, diyorum, nedeni objelerinin tombullar olması. Kilosal olarak da o sınırlarda dolaştığımdan olabilir, ben, “şişman” sözcüğünden çok, “tombul”u sevdim.


Serginin haberi şöyle başlıyordu:

“Çin devlet sanatçısı Xu Hongfei, daha önce önemli dünya şehirlerinde gezintiye çıkan 21 heykeliyle bu kez İstanbul'da. 5-12 Ağustos 2015 tarihleri arasında Nişantaşı Sanat Parkı, Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi ve Şişli Cevahir AVM önünde sanatseverlerle buluşacak. Sergilenecek heykeller, sanatçının üretimini en iyi temsil eden kadın figürlerinden oluşuyor.

Kamusal alanda gerçekleşen ve İstanbul’un birçok noktasına yayılan sergi, sanatın anlam sorunsalına, popüler kültürün benimsediği güzellik kavramına eleştirel bir bakışaçısı getiriyor. Eserlerin bir kısmının parkta olması büyük anlamlar taşımasının yanında sanatı ve sanat sosyolojisini tartışmaya açıyor.” 

Serginin adı ise içeriğini daha çok araştırma duygusu uyandıracak denli çok dikkat çekiciydi:

“Şişman ve mutlu.”

Hemen fotoğraflarına baktım, neşeli, enerjik, tombul kadınlar, serginin dünya turnesi kapsamında Londra, Paris, Toskana, Kuala Lumpur, Sidney’in de aralarında bulunduğu dört bucaktaki şehirlerde sergilenmişti. Ve sıradaki durak, İstanbul’du...

İnternette biraz araştırma yapınca heykeltraş Xu Hongfei’nin şu sözlerini okudum:

“Sanat galerilerindeki heykeller uzak ve erişilmez olma eğilimindedir. Seyircilerimin heykellerime yaklaşmasını ve etkileşime geçmesini istiyorum.”

İşte heykelleri geniş kitlelerle buluşturmak için iyi bir fırsat, diye düşünürken Ertan Acar aradı; beni, serginin lansmanından sonra Xu Hongfei onuruna Ortaköy’de verilecek yemeğe davet ediyordu. Düşünmeden “Peki” dedim.
Ortaköy Meydanı ve Nişantaşı Sanat Parkı’ndaki lansmanlardan sonra Boğaz’ın bir nehir gibi akan sularının serinliğine sığındığımız yemekte Hongfei ile tercüman aracılığıyla sohbet etmek fırsatını da buldum. 
Tombul heykellerini nasıl “güçlükle!” şekillendirmiş olabileceğini akla getirecek kadar miniminnacık bir sanatçıydı. O ünlü kısa film kahramanları Stan Laurel ve Oliver Hardy’i anımsadım birden. Ağzında piposu ile kartvizitinin arkasındaki karakalem figürünün canlandığını düşündürten Hongfei, Laurel; burada tombul demeyeyim, gürbüz heykelleri ise Hardy idi...

Kendisi İngilizce bilmiyordu, ama zaten heykelleri ile yeterince anlatıyordu neler söylemek istediğini. Dünya ile ortak dili yakalamıştı. Ve çok ihtiyacımız olan bir şeyi, nükteyi savunuyordu...

Hongfei sergisine Şişli Belediyesi ev sahipliği yapıyor. 5 Ağustos’u beklemeden lansman için yerleştirilen 6 heykeli hemen görmek, birlikte selfie çektirmek mümkün. Yani hayatın içindeler ve pozitif enerji saçarak meraklıları, sokaktaki insanı bekliyorlar. 

Ve çok güzel ki onlar, sokaklara aitler. Hongfei tombul kadın heykellerini satmayı düşünmüyor, ancak hediye ediyor. Birisini de Şişli Belediyesi’ne armağan etmiş. 

Sergi, ulaşabildiğimiz, dokunabildiğimiz bu yapıtlar sayesinde heykel sanatını daha çok sevmemiz, onlarla duygusal yakınlıklar kurmamız için iyi bir fırsat. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar