Skandalın daniskası
Türk Telekom Arena’da oynanan Galatasaray – Trabzonspor karşılaşması daha maçtan önce kadrolar açıklandığında sansasyon yarattı. İki takım da orta sahada birer stoperle sahaya çıkarken, bu durum Trabzonspor’da zorunluluktan Galatasaray’da ise Mustafa Denizli’nin tercihinden kaynaklanıyordu. Orta alanda Donk ile yeterli sertliği ve mücadele gücünü sağlayamadığını düşünen Mustafa Denizli’nin bu tercihine saygı duymakla birlikte, takımın en önemli silahı Wesley Sneijder’in “oyuncuyu korumak” bahanesiyle kenarda oturtulmasını ise anlayamadık. Ligin duran toplardan en fazla gol bulan takımı Galatasaray, Sneijder’i yedek kulübesinde tutarak adeta kendi oyun kurgusunu baştan yazmaya kalkmıştı. Burak Yılmaz’ın gidişine muhalefet şerhi koyduğu bilinen Denizli, gerek Lazio maçında sahaya sürdüğü on bir gerekse de Trabzonspor karşılaşması öncesi verdiği kararlarla belki de okumasını bilene önemli bir mesaj veriyor. En yalın anlatımla kelimelere dökmeye çalışırsak bu mesaj, “Bu takımın iki silahı vardı. Birini sattınız, diğerini idareli kullanmak zorundayım” sanırım. Tecrübeli çalıştırıcı Galatasaray’ın teklifini kabul ederken, kulübün içerisinde bulunduğu durumu muhtemelen biliyordu ama elinin kolunun bu denli bağlanacağını tahmin etmemişti bence.
Başlama düdüğüyle birlikte karşılaşmayı izlemeye koyulduk ama nereden bilecektik ki, Deniz Ateş Bitnel Süper Lig karşılaşmasını alıp çadır tiyatrosuna çevirecek? Karşılaşma 90 dakikası itibariyle bu sezon en az faul düdüğünün çalındığı (18 kez) maç oldu ama Trabzonspor müsabakayı 7 kişi bitirdi. Peki, kartlar doğru muydu? Özer, sarı kart gördüğü iki pozisyonda da haklı. İlkinde topu omzuyla alıyor, ikincisinde faul bile yapmıyor. Aykut’un gördüğü ikinci sarı tartışılır. Cavanda ve Salih’i delirtip çileden çıkaran bizzat Deniz Ateş Bitnel’in kendisi. Bu arada Trabzonspor lehine verdiği penaltının penaltıyla alakası yok. Bunun iki dakika öncesinde Sabri’nin Marin’e yaptığı ve uzaydan bile görülebilecek penaltıyı es geçiyor.
Galatasaray lehine çaldığı penaltı düdüğü ise kafada ezbere verilmiş bir karar. Tabi bu meyanda Özer’e ilk sarı kartı verdikten sonra bu futbolcuyu kafaya taktığını ve deyim yerindeyse açığını aradığını vücut diliyle belli ediyor. Keza, Salih Dursun’u oyundan atışını da tekrar izlerseniz o anda kontrolünü kaybettiğini ve bir kısım akli ve mantıki melekelerini yitirmiş olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Galatasaray cephesinden Chedjou ve Hakan Balta’ya göstermediği iki kartla da sıfırın hayli altındaki yönetimine tuz biber eken Deniz Ateş Bitnel, böylelikle hiçbir hakemin istemeyeceği bir yöntemle tarihe geçerek adeta ikinci Cem Papila oldu. Oldukça uzun zamandır bu köşede hakemlerin gördüklerini çalmadığından/çalamadığından dem vuruyoruz. Maçına göre kimi zaman Fenerbahçeliler, Beşiktaşlılar, Galatasaraylılar ve Trabzonsporlulardan tepki alıyoruz. Oysa Süper Lig’i objektif gözlerle sadece bir sezon izleyen herhangi bir yabancı, bu ligin turnetteki kil misali bir kısım eller tarafından şekillendirildiğini kolaylıkla anlayacaktır. Merkez Hakem Kurulu ve hakemler üzerindeki baskı çoğu zaman yanlış düdüklerle ligin manipüle edilmesi sonucunu doğururken, kimi zaman da hakemler durumdan vazife çıkararak güçlü olana meylediyorlar.
Çünkü düdüğü güçlünün lehine çaldığınızda karanlık taraftan birileri FIFA kokartına giden yolunuzu açıveriyor. Hal böyleyken, “Fair-Play” dediğimiz şey de “fairytale” oluveriyor. Son dönemde Hasan Doğan yönetimini kenara ayıracak olursak, gelmiş geçmiş federasyon yönetimlerinden hiçbirisi hakemleri gördüklerini çalma konusunda cesaretlendirmiş ve arkalarında durabilmiş değil. Çünkü kendileri de biliyorlar ki, ilk yanlış düdük ya da bayraktan sonra telefonları kapatıp inzivaya çekilecekler.
Bugün gelinen noktada, iletişim çağının bütün gerçekleri Türk futbolunu yönetmeyi beceremeyenlerin yüzlerine patlamıştır. Maçın bitimi üzerinden henüz bir saat bile geçmemişken, tüm dünyada futbolla alakalı ve milyonlarca takipçili sosyal medya hesapları, Salih Dursun’un hakeme kırmızı kart gösterdiği pozisyonu paylaştılar. Dünya futbol kamuoyuna bu şekilde reklam olmak da ancak bizim futbol yöneticilerimize yakışırdı.