"Sizi bilmem ama ben bu Trump'a hiç güvenmiyorum..."
Vaiz ülkesine döndü. Trump "iki gün öncesine göre Türkiye'ye daha iyi hisler besliyorum" dedi. Dolar/TL az da olsa geriledi. Ancak reel sektördeki sorunlar olduğu gibi duruyor.
Konkordato ilan edenler, yaniden yapılandırma isteyenlerin yanına eklenecekler var mutlaka. Döviz kurlarının vaizin salıverilmesiyle sertçe düşeceğini bekleyenler yanıldı. Ben birkaç yıldır yaptığım uyarıyı tekrar edeceğim:
"Döviz borcu ya da ödemesi olan, döviz kurlarının her gerilediği anı fırsat olarak kullansınlar..."
Her ne kadar bugünden sonra Türk-Amerikan ilişkilerinin normale döneceğini söyleyenler varsa da, ben aynı kanaatte değilim. Sebebini anlatayım.
Suudilerle arası gayet iyiyken, yavaş yavaş sürtüşmeye başlayan Trump'ın, Veliaht Prensin de dahil olduğu düşünülen Kaşıkçı hadisesiyle birlikte, ekonomik yaptırımlar uygulaması an meselesi. Suudiler büyük bir hata yaptılar. Dünyanın gözü önünde açıklanması çok zor bir kötülüğe karıştılar. Ancak, ABD'nin daha önce Veliaht Prensin yaptığı birçok uygulamayı görmezden gelip, bu olayda ayağa kalkması ciddi bir mesaj niteliğinde. Amerika'ya güvenip gemi azıya almamak lazım.
Aynı şekilde, Türkiye'ye karşı OBAMA zamanından beri doğru davranışlar içinde olmayan ve 15 Temmuz'daki alçakça saldırıda bunu net şekilde belli eden ABD'nin, vaizin serbest bırakılmasıyla beraber bir anda bu yaptıklarından vaz geçeceğini düşünmek hayalperestlik olur. İki taraf da birbirlerine diplomatik çizgilerin dışına çıkarak söylemlerde bulundu. ABD Başkan Yardımcısı canlı yayında bizzat Türkiye'nin yönetimini isim isim sayarak tehdit etti. Bunlar kolay kolay unutulmaz.
Ayrıca 2014 Ağustos ayından beri Türkiye'nin başta ABD firmaları olmak üzere birçok küresel markaya gümrüklerde zorluk çıkardığı da biliniyor. Hatta son sürtüşmede, ABD markalarına açıktan açığa zorluk çıkartacak kararlar alındı. ABD'nin de Türk çeliğine karşı başlattığı anti-damping yaptırımları devam ediyor. İki taraf da gümrükteki uygulamaları yumuşatmak adına bir sinyal vermedi henüz.
Özetle, iki ülke arasında yumuşama başlayacakmış gibi gözükürken, Halkbank davası ve FETÖ ile ilgili ABD'nin atacağı adımlar hepimizin merak konusu şu an.
"Vaiz serbest kaldı diye işler düzelecek mi ?"
Hafta sonunu sadece bu soruya cevap vererek geçirdim diyebilirim. Cevabım net: Hayır.
Çünkü reel sektördeki sorunlar devam ediyor. Konkordato ilan eden firmalara her gün yenisi ekleniyor. Hiç ummadığımız gruplar yeniden yapılandırma istiyor. Bazıları "tam sırası" diyerek zorda olmasa da kısa vadeli borçlarını yapılandırmak için fırsatçılık yapıyor ama genelde işler iyi değil. Dolar/TL sert şekilde gerilese de sonucu değiştirmek çok zor artık.
Bankaların kredileri tahsil edip, taze paraya kavuşması lazım. Ancak, yeniden yapılandırmalar ve devlet eliyle yapılan ertelemeler bu işi zora sokuyor. Anladığım kadarıyla yurtdışından bulunması gereken kaynakla ilgili bir haber de yok. Kendi yağımızda kavrulacağız öyle gözüküyor.
Varlıkların fiyatlarının gerileyeceği ve enflasyonla ilgili tartışmaların zirve yapacağı bir sürece giriyoruz. Üretim maliyetlerini rekabetçi hale getirmeden ve mal-hizmet üretenin katma değeri artırmasını sağlamadan bu sorunların altından kalkamayız. Ayrıca çarpıcı-sıradışı-marifetli çözümler, kalıpların dışında düşünenler tarafından bulunur. Bunun için de hem düşüncelerin hem de yaratımların özgürce ortaya konulması lazım.
"Bu budur, şu şudur" diye kalıpların içinde kaldıkça, çetin sorunların üstesinden gelemeyiz.