Siz siz olun sakın tatilinizi ertelemeyin...

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

hakan_12345.jpg

 

Tatile çıkarken kendinizi suçlu hissetmeyin… Kariyer merdiveninin en üst basamağında iseniz bile işler aksamasın diye izninizi ertelemeyin. İzinden fedakarlık yapıp takdir görmeyi de beklemeyin. Bir de bakmışsınız, yorgun bir beden, yıpranmış bir beyin ve mutsuz bir aile ile baş başa kalmışsınız…

Yıllık iznimden kısa süre önce döndüm...
Öncelikle, hepinizin geçmiş bayramını kutlarım...
'Yediğin içtiğin senin olsun, ne gördün onu anlat' derseniz...
Kafkasya'daydım...
Büyük Kafkas Sıradağları'nın en yüksek zirvesine çıktık...
Elbruz'a...
                                ***
Aslına bakarsanız, Elbruz, sadece Kafkasya'nın değil, Rusya'nın da en yüksek dağı...
Aynı zamanda Avrupa'nın da çatısı konumunda...
Çift zirveli bir dağ...
Batı zirvesi doğuya göre 21 metre daha yüksek: 5642 metre...
                                ***
Elbruz, Rusya Federasyonu içindeki Kuzey Kafkasya ekonomik bölgesinde, Kabardey- Balkarya'da yer alıyor...
Gürcistan sınırına 11 km...
Uluslararası bilinen ismi de Gürcüce'den geliyor...
Balkarca ismi Mingi tav...
Bin dağ ya da Sonsuz dağ anlamında...
                                ***
Çevresinde konuşulan onlarca, yüzlerce dile bakılırsa  "Bin Dilli Dağ" da denebilir...
Galiba Araplar, bir dönem "Dillerin Dağı" diye adlandırmışlar Elbruz'u..
'Ruhların Kralı'...
'Tanrıların Tahtı' gibi isimleri de var Elbruz'un...
'Mutluların Yeri' de deniyor...
Masallardaki ünlü Kaf Dağı'nın da Elbruz'un ta kendisi olduğunu söyleyenler de çok...
                                ***
Doğrusunu, uzmanlar araştırsın ancak şu kadarını söyleyeyim, gerçekten masallara yakışır bir güzelliği var Elbruz'un...
Aslına bakarsanız Kafkas dağlarının bütünü için geçerli bu... 
Sadece büyüleyici doğal güzellikleriyle değil...
Kültür zenginliğiyle, insan hikayeleriyle...
                                ***
Ama bugün dikkatinizi çekmek istediğim konu Elbruz değil...
Yoksa konu Kafkasya olunca, dağ olunca anlatacak şey çok...
Dağdan indikten sonra uğradığımız Kabardey-Balkarya Cumhuriyeti'nin başkenti Nalçik'te, ömrü oradan oraya göçlerle geçmiş Ahıska Türklerinden, Fikriye teyzenin hüzünlü hikayesini bir başka zaman, bir başka vesileyle sizlerle de paylaşmak isterim...
Ama bugün kendi yıllık iznimden yola çıkarak size izinle, tatille ilgili bazı önerilerde bulunmak istiyorum...
                                ***
Bir kere, en son söyleyeceğimi en önce söyleyeyim: Siz siz olun tatilinizi ertelemeyin... 
Bu sözüm özellikle hala tatile çıkmamakta direnenlere...
Ağustos ayındayız...
Ramazan, bayram da geride kaldı...
Koca koca fabrikalar, makinelerin bakım ve tamiri için ağustos aylarında işlerini tatil ediyor...
Makineler bile bakıma girerken sizin koltuğunuza yapışıp tatile çıkmamanız en başta kendi sağlığınız için zararlı...
                                ***
İşkolik yöneticiler iyidir, hoştur da, zararları kendilerine olduğu kadar işyerlerine olur... 
Dinlenemeyen...
Kendisini yenilemeyen yönetici firmasına da zarar verir...
Rahatlayamayan yöneticinin esneklik ve yaratıcılık yetenekleri zayıflar...
Sizin yetenekleriniz zayıflarsa, şirketiniz değişen koşullara nasıl uyum sağlayacak? Siz kendinizi yenileyemezseniz, şirketiniz nasıl kendini yenileyerek ayakta kalacak? Dolayısıyla, tatil deyip geçmeyin...
Sadece sizin makamınız değil, diğer çalışanların ve dolayısıyla şirketin geleceği de söz konusu...
                                ***
Kısacası, sadece kendinizi ve ailenizi değil, firmanızı da düşünerek izin kullanın...
Tatile çıkın...
Çıkın ki, işlerin yoğunlaştığı sonbahar ve kış ayları için yaşama ve çalışma enerjisi depolayın...
Ancak...
Tatile çıktığınızda da, gerçekten 'tatile çıkın'...
Bedeninizle birlikte, kafanız da tatile çıksın...
Gerçek bir yenilenme için bu çok önemli...
                                ***
Öyleyse gerçek bir tatil için öncelikle yapmanız gereken iki şey var: Bir; tatile çıkarken, yanınıza işle ilgili bir şey almayın...
Ne bir rapor...
Ne proje önerileri...
Ne de 'şöyle bir göz atarım' diyeceğiniz bir dosya...
İki; telefonu kapamasanız da, izne ayrılırken, geride kalanlara sakın ola ki, 'Başınız sıkıştığında beni arayın' demeyin...
Tatile çıkarken hedefiniz işten gerçekten uzaklaşmak olsun...
                                ***
Tatili ertelememek önemli olmasına önemli de...
Ondan da önemlisi var: Tatili yarıda kesmemek...
Araştırmalar, iznin yarıda kesilmesinin, hiç izne çıkmamaktan daha kötü sonuçlar verdiğini gösteriyor...
Eşiniz ve çocuklarınızın düzensiz tatillerden doğan mutsuzluğu da çabası...
Ve onların mutsuzluğunun sizin de performansınızı olumsuz etkilemeye başlayacağını aklınızdan çıkarmayın... 
Onun için çok önemli bir gelişme olmazsa tatilinizi yarıda kesmeyin!
                                ***
Bir de tatilin kalitesi önemli tabii...
Çok tasarrufçu davranarak kendinize 'tatil travması' yaratmayın! Uzmanlar da üzerine basa basa söylüyor; tatil travması kadar, insanı yoran çok az şey var... 
İmkanınız tabii önemli ama taviz verilecek yer tatil olmamalı. Yorucu uzun bir tatil yerine az olsun ama öz olsun...
Tatilin kalitesinden ödün vermeyin! Katılır mısınız bilmem...
Bana göre, tatilin bir başka faydası daha var...
Yıllık izinler, yenilikçi fikirler üretmek için bire bir...
'Haydaaa!' dediğinizi duyar gibiyim.. 
'Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu' diyorsunuz...
Ve 'biraz önce aman, işi tatile taşımayın diyen sen değil miydin' diye soruyorsunuz...
                                ***
Evet, bendim ve yine diyorum: Tatile iş götürmeyin! Sakın rutininize devam etmeyin...
Tam tersi, rutinden kopun...
Ama rutinden kopmak, gözlemekten, düşünmekten kopmak demek değil ki...
Tamam, biliyoruz zorun tarihte rolü  büyük...
Ama yeni fikirlerin de gergin ortamlarda ortaya çıkması zor...
                                ***
Hep aynı işleri yapmaktan...
Tek örnek düşünmekten...
Kısacası rutinin esaretinden kurtulmuş bir beyin çok yaratıcı olabilir..
Mutlaka siz de deneylemişsinizdir...
Bilinçli bir gerginlik içinde olduğunuz işyerinizdeyken kapınızı bir türlü çalmayan yenilikçi fikirler bir bakmışsınız kuyruğa giriveriyor...
                                ***
Mesela, tatile gittiğiniz yerde arada bir de olsa şöyle bir otelin, plajın filan dışına çıkarak, yörenin ekonomisini, sosyal gelişmesini gözlemek...
Biraz insanlarla sohbet edip, sorunlarını dinlemek...
Bence çok faydalı... 
Sonra, dünyanın, toplumun, ekonominin ve hatta kendi sektörünüzün nereden gelip nereye gittiği konusunda kafa yormak da öyle...
İşteyken, rutinin içindeyken, 'zaman kaybı' diye baktığınız bu tür aramaları arkadaşlarınızla ya da izne gittiğiniz yerlerdeki insanlarla da yapabilirsiniz...
Tatile beraber gittiğiniz yakınlarınızla, arkadaşlarınızla, gündelik işlerin dışında uzun süreli sohbet edin...
Hatta çocuklarınızla...
Göreceksiniz pek çok yeni şey öğreneceksiniz...
                                ***
Yineliyorum...
Rutinden kopmak demek, düşünmemek demek değil ki...
Aksine bunun için fırsat...
İşinizi ele alalım...
Örneğin, sıfırdan, sil baştan bugün kursaydınız işinizi nereler yapacağınız konusunda fikir üretebilirsiniz...
Bu size işinizi geliştirmek için yeni ipuçları verebilir...
Hiç yabana atmayın...
İşinizdeki gelişmelere farklı ve yeni bir açıdan bakmak için belki de yıllık izinler en iyi zamanlardan biridir...
                                ***
'Tatile çıkın' diye tavsiye verip duruyorsun da, vatandaşın durumundan haberin var mı derseniz, 'haklısınız' demekten başka çarem yok...
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kısa bir süre önce bir araştırma yaptı...
Türkiye çapında...
18 bin 626 kişiyle...
Ortaya çıkan sonuçlar düşündürücü: Bir kez, vatandaşların yüzde 32.5'i tatil için zaman bulamadığını söylüyor...
                                ***
Bu anketin verilerine göre, tatile zaman bulabilen vatandaşların yüzde 36.1'i de tatillerini bulundukları yerde dinlenerek geçiriyor...
Yüzde 25.4'ü ise memlekete, köye giderek...
Vatandaşların yüzde 10.8'i tatilinde otel, pansiyon ya da tatil köyüne gidiyor...
Yazlığa gidenler yüzde 4.7... 
Yaylaya ya da bağ evine gidenler ise yüzde 4'e yaklaşıyor...
Tatilde yurtdışını tercih edenlerin oranı ise sadece yüzde 1.1...
                                ***
Bölgeler arasında farklılıklar var...
Örneğin tatile zaman bulamayanların oranının en yüksek olduğu bölgeler Kuzeydoğu ve Güneydoğu bölgeleri...
Tatilini bulunduğu yerde geçirenlerin oranının yüksek olduğu bölgeler ise Batı Marmara ve Batı Karadeniz...
Akdeniz Bölgesi ise yaylaya gitme tercihinde ilk sırada bulunuyor...
                                ***
Türkiye'nin çok özetle tatil tablosu böyle... 
Ama bu tablonun böyle kalmasını kabul etmek doğru değil... 
Orta sınıfın geliştiği, genç profesyonellerin de arttığı Türkiye'nin tatil alışkanlığını kazanması gerekiyor...
İşçisiyle, işvereniyle...
Üst düzey ya da alt düzey yöneticisiyle...
İzin kullanmadığınız zaman orta vadede verimimizin düşmesi kaçınılmaz. Ayrıca, ne diyor Anayasa'nın 50. Maddesi? "Dinlenmek çalışanların hakkıdır" Siz siz olun, Anayasa'yı çiğnemeyin...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar