Siyasi kriz ne zaman ekonomik krize dönüşür

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Doç. Dr. Ümit İZMEN

Birkaç gün önce bir arkadaşımla konuşuyordum. Piyasaların bu hafta kısmen toparlanmış olmasına şaşırmıştı. Ekonomik krizin kötüleşmeye devam etmesinin beklendiğini söyledi.

 Siyasi kriz ile ekonomik kriz arasında nasıl bir ilişki vardır? Soruyu yanıtlamadan önce bir soru daha sormak lazım. Ekonomik kriz nedir? Bu terimi ha bire duyduğumuza göre buna Türkiye’nin olağan hali dense yeridir. Mali piyasalardaki her dalgalanmaya kriz deyince kriz kavramının açıklayıcı gücü kalmıyor. Üstelik mali piyasalarda yaşanan her sorun ekonominin geneline yayılarak büyümeyi negatife çevirmiyor.

Aslına bakarsanız, neoliberal paradigmaya göre siyaset ve ekonomi tamamen ayrı iki alan. Ekonomi teorilerinde siyasete yer yok. Oysa ekonominin bir bilim olarak ortaya çıktığı dönemdeki adı ekonomi politik. Gerçek hayatta ekonomi ve siyaset birbirlerinin içine gömülü. Bunu en iyi bilen ülkelerden birisi de biziz. Sadece bugün değil, geçmişte de bu böyleydi. Türkiye’nin 2001 krizi mesela bu anlamda dünya literatürüne giren bir örnektir.

Dünyada siyasi krizlerin ekonomik krizleri tetiklediği başka örnekler de var. Meksika’nın 1994 Tekila krizi, 1997 Asya krizi, Arjantin’in 2001 krizi, Venezuela’nın 2014 krizi, Brezilya’nın 2015-6 resesyonu, Arap baharı sonrasında birçok Ortadoğu ülkesinde ekonomideki bozulma ilk akla gelen örnekler… Bu örneklerin hepsinde siyasi kriz ekonomik krizi tetikledi çünkü hepsinde ekonomik dengelerde ciddi sorunlar vardı.

Siyasi krizlerin ilk etkisi finansal piyasalarda görülür: kurlar zıplar, faiz oranları sıçrar, borsa çakılır. Geçen hafta olan da buydu. Borsa da sert kayıplar yaşandı. TL süratle değer kaybetti. CDSler arttı. Faiz oranları yükseldi. Döviz çıkışı oldu. Rezervler en az 25 milyar dolar eridi. Fakat genellikle bu ilk şiddetli hareketin ardından her şey bir parça sakinleşir.

Fiyatlar yeteri kadar düştüğünde her zaman alım gelir. Geçen haftanın şiddeti doğru önlemlerin de katkısıyla bu hafta devam etmedi. Peki o zaman “kriz” geçti mi? Krizlerin tipolojisine baktığımızda, finansal piyasalarda kriz, çok hızlı para çıkışları ve önemli mali kurumlarda likidite ve sermaye yeterliliği sorunları yaşandığında ortaya çıkar.

Bu sorunlar sonunda reel sektöre yansırsa çok ağır bir ekonomik tablo kaçınılmaz olur. Reel sektördeki iflaslar işsizliği büyütür; büyümeyi düşürür. Bu tablonun ortaya çıkması için finansal sektörün ve reel sektörün bilançolarında ciddi sorunlar olması gerekir. Bu yoksa en sert siyasi kriz bile ekonomide çöküş yaratmaz. Şu anda öyle bir sorunumuz yok. Çöküş yaratmaz ama resesyon ve enflasyonda yükselme yaratır.

Zaten enflasyon tahmininin daha yılın başında revize edildiği bir ortamda TL’deki değer kaybı enflasyonu yükseltecek. Yükseliş 2-3 puanda mı kalacak yoksa çok daha fazla mı olacak bu açıkçası sürecin bundan sonra nasıl seyredeceğine bağlı. Enflasyonla mücadele artık daha zor. Faiz indirimlerinin akibeti belirsiz. Yüksek faiz, belirsizlik, talep yavaşlaması, küresel ekonomide yaşanan sarsıntılar büyümeyi daha da aşağıya çekecek.

Yavaşlayan büyüme istihdam için kötü olacak. Unutmayalım ki, her ne kadar işsizlik oranı nispeten düşük seyretse de atıl işgücü oranı sürekli yükseliyor. Zaten yapay zeka ve robotikteki gelişmeler istihdam için bir tehdit oluşturuyor. Bilançolarda işçilik maliyetlerinin payındaki artış istihdamı baskılıyor.

TL’deki değer kaybının ihracatçılar açısından olumlu sonuç üretmesi de zor. Çünkü geçenlerde açıklanan OECD raporunda dünya ekonomisinde de büyümenin hız keseceği öngörülüyor. ABD’de 2 Nisan’da uygulamaya başlanacak yeni gümrük tarifelerinin dünya ekonomisi üzerindeki etkisi de cabası. Yani tam anlamıyla bir ekonomik krize sürüklenmeyeceğiz ama durum artık eskisinden de daha tatsız. Ne yapmalı?

Eğer ekonomik krizler ve siyasi krizler birbirlerini besliyorsa, yapılacak şey her iki alanda da kriz üretebilecek unsurları azaltmak. Bünyeyi güçlendirmek. Siyasetin kriz üretme kapasitesini azaltmanın yolu kuvvetler ayrılığından, hukukun üstünlüğünden, çoğulcu demokrasiden geçiyor. Ekonominin kriz üretme potansiyelini azaltmak için ise yapısal reformlarla ülkenin rekabet gücünü artırmak ve üretim yapısı ile toplumsal yapı arasındaki dengeyi kurmak gerekiyor.

Eğer bünye zayıfsa hafif bir nezle bile ölümcül olabilir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar