Siyasi kampanyada ekonomi çok önemli yer tutuyor…
Seçimlerde rakipleri hor görmenin yanlışlığını ortaya koyan birçok örnek vardır. Son günlerde liderlerin konuşmalarında sık sık rakiplerini hor görmelerini dinleyince, Baba Bush’un 1992’de ikinci dönem için adaylığını koyarken, kendisine rakip olan Bill Clinton’u “Arkansas valisi kim oluyor da bana rakip oluyor…” sözü üzerine Clinton’un kampanya stratejisti James Carville, ekonomik durumu hatırlatın, “İt’s the economy, stupid!/önemli olan ekonomidir, salak” yanıtını slogan haline getirip sürekli tekrarlayarak ekonominin siyaset ve sandık üzerindeki etkisinin ne derece önemli olduğunu ortaya koyarak Clinton’un seçimi kazanmasında önemli rol oynamış.
1992’de Bush dış politika bilgisi ve devlet adamı tecrübesiyle Clinton’dan farklı şekilde öndeydi. Yerel siyasetçi olarak o nedenle “Arkansas valisi kim oluyor?” diyerek Clinton’u küçümsüyordu. Clinton özellikle dış politika konusunda tecrübesizken, kampanya stratejisini yürüten ekip, seçmenin neye göre oy verdiğini tartışmaktaydı. Ekibin başındaki Carville kampayalarında ekonomi konusuna ağırlık vermeyi, o konu üzerinden yürümeyi önerir. O yıllarda Amerikan ekonomisinde bir durgunluk söz konusudur. Clinton kampanyasını ekonomi ağırlıklı kurar. Bush’un ekonomi politikasını farklılaştıracağını, büyüme ve başarının kaçınılmaz yolunun ekonomiden geçtiğini vurgular. Yani ekonomiyi merkeze alarak kampanyasını yürütür. Bush’u eleştirirken kampanyanın stratejisti Carville de sık sık “Önemli olan ekonomidir, salak!” sloganını tekrarlar.
Clinton, Bush karşısında tecrübe eksikliğine rağmen ekonomiyi odağına aldığı kampanyasıyla seçimin galibi olur ve Amerikan Başkanlık koltuğuna oturur. Bunun istisnası olan örnek, ulusal savaş başarılarıdır. Buna örnek olarak ise 1974 krizi sonrası Ecevit’in Kıbrıs Barış Harekatı’ndaki başarısı nedeniyle 1977 seçimlerinde elde ettiği başarıdır.
Seçim kampanyalarında Millet İttifakı sözcüleri ekonomide yaşanan sorunların altını çiziyorlar. Cumhur İttifakı sözcüleri ise Yeni Ekonomik program uygulamasıyla ekonominin dengelenme döneminin başladığını, 31 Mart sonrası 4.5 yıllık seçimsiz döneme girildikten sonra ekonominin toparlanması için bir biri ardından kararlar alınacağını ve yeni bir büyüme trendine girileceğini öne sürüyorlar.
31 Mart öncesi seçim kampanyalarının ağırlığı giderek ekonomi ağırlıklı söylemlere yöneliyor. Bakalım vatandaş ekonomik duruma ve söylemlere bakarak nasıl karar verecek…
Birinci sayfa özeti: Eğer seçimler öncesi bir ulusal kahramanlık söz konusu değilse, siyasi kampanyalarda ekonomi en ağırlıklı şer tutar…