Siyasi İslam'ın yükselmesinin nedeni Arap devrimlerinin lideri olma

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

"Bizden gerçek çözüm bekleyen insanları hayal kırıklığına uğrattık. Onlar 50 yıl boyunca, siyasi islama inanmadılar. Fakat bugün islamcıları denemek istiyorlar" diyen Arap Birliği danışmanı Lakhdar Brahimi, islami partilerin ayaklanmaların yaşandığı ülkelerdeki siyasi boşluğu doldurduklarını söylüyor.

Arap Baharı kışın başladı. Bir sene tamamlanmak üzere. Ayaklanmalar hala sona ermiş değil, fakat Arap Baharı'nın kazananının islam partileri olduğunu kimse yadsıyamaz.

Bugün ise gündeme gelen soru şu: Bu partiler özgürlük ümitlerinin gerçekleşmesinde ne derece etkili olacaklar ya da demokrasi tanımları ne yönde olacak?

Uzmanlara göre islami partiler, kendi başlatmadıkları bir devrimin meyvalarını yiyorlar. Seçimlerde başarılı olmalarının temel nedeni ise ayaklanmaların yaşandığı ülkelerde siyasi boşluğu doldurmuş olmaları.

İslam uzmanı Olivier Roy bu süreci son derece net bir şekilde şöyle özetliyor: "Devrimci liderlerin olmadığı bir devrim yaşandı. Tunus'ta veya Mısır'da, ayaklanmanın aktörleri iktidarı ele geçirmek istemediler ya da geçiremediler. Yapılanmış tek güç islamcılardı. İslamcılar kendilerini oyunun tam ortasında buldular. Bu gayet mekanik bir süreçti."

Arap baharı'nda gelinen noktayı Le Nouvel Observateur dergisine değerlendiren Arap Birliği danışmanı Cezayirli ünlü diplomat Lakhdar Brahimi de, Roy gibi, Arap hareketindeki lider eksikliğine dikkat çekiyor. Birbirleri ile iletişim halinde olan gençlerin herhangi bir lider ya da programla hareket etmek istemediklerini kaydeden Brahimi, "Eğer bir programınız olursa, fikir ayrılıkları yaşayabilirsiniz; eğer bir lideriniz olursa, bu kişinin çoğunluğu ele geçirdiğinde ne yapacağını bilemezsiniz. Bu hareket kasıtlı olarak herhangi bir yönü ve programı olmayan bir hareketti. Ama sonrasındaki gelişmeler çok iyi olmadı. Eğer lideriniz yoksa, kaderiniz hareketinizi sahiplenmek isteyen çok sayıda fırsatçının elindedir" yorumlarında bulunuyor. Brahimi'nin Arab Baharı bilançosunda öne çıkan satırbaşları şöyle:

Kazanılan ifade özgürlüğü nasıl kullanılacak?

"Arap Baharı hem kendi rejimlerimize hem de yabancı ortaklarımıza, 'Artık değişmek istiyoruz. Değişmek ve yıllardır çile çekmemize neden olan sorunlara çözüm bulmak istiyoruz' mesajını verdi. Önemli sonuçlar da elde edildi. Tunuslular, Ben Ali yönetimini sonlandırdı. Mısır'da Mübarek'in sonu geldi. İfade özgürlüğü adına önemli bir kazanım elde edildi. Arap devrimleri bugüne adar hakim olan korkunun üstesinden geldi. Ve son olarak, siyasi islam heryerde yükselişe geçti. Bundan sonra önemli olan bu ifade özgürlüğünü nasıl kullanacağımız."

Siyasi islam yeni değil

"Şimdi, islami partiler neler yapabileceklerini gösterecekler. Tunus'ta hükümeti kurdular. Fakat dikkat edilmesi gereken bir konu var. Biz bile, siyasi islamdan sanki yeni bir kavrammış gibi bahsediyoruz. Oysa islamcılar her vardı. Ulusal Kurtuluş Cephesi'nden (FLN) arkadaşlar, İslami Kurtuluş Cephesi (FIS) veya Mısır'daki Müslüman Kardeşler ile aynı söyleme sahiptiler. Onları saygıyla dinliyor ve şu cevabı veriyorduk: 'Sizinle namaz kılmak isteriz; fakat sorunları çözüme kavuşturmak isteyen insanlar türban takmıyorlar. Sizden daha eğitimliler, dünyayı ve günlik sorunları sizden daha iyi biliyorlar.'"

Hayal kırıklığına uğrayan toplum, bu kez islamcıları deniyor

"Bizden gerçek çözüm bekleyen insanları hayal kırıklığına uğrattık. Onlar 50 yıl boyunca, siyasi islama inanmadılar. Fakat bugün bize söyledikleri şu: "İslamcıları seçeceğiz. Onları deneyeceğiz. Siyasi islam durup dururken yükselmedi. Ulusal Kurtuluş Cephesi, Yeni Anayasa Partisi veya Nasırcılığın ilericilerine, modernistlerine, laiklerine güvenen toplumlarımızı hayal kırıklığına uğrattık."

Baharlar ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor

"Arap Baharı'nda baharlar ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösteriyor. Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn, Yemen veya Suriye'de yaşananlar, birbirinden farklı. Ortak noktaları ise kilitlenmiş durumların çözüme ulaştırılması ve değişim isteği."

Ortadoğu'daki şekillenme 2003'te başladı

"Ortadoğu'daki yeni şekillenmenin 2003 yılında, Irak'ın işgali ile başladığını unutmamak gerekiyor. Bu işgal iki değişime neden oldu. Öncelikle, Türkiye, komşusu Irak'ın işgali için kara ve hava sahasının kullanılmasına izin vermedi.  Amerikalılar bu durumu hayal bile edemezlerdi, çünkü onlar Türkiye'den izin almayı bile düşünmemişlerdi. Onlar için, Türkiye topraklarını kullanmak son derece doğaldı. Türkler bile ABD'ye karşı gelebilecek cesareti göstereceklerine inanmıyorlardı. Bugüne kadar ABD'nin uysal ittifakı olan Türkiye, bir anda zorlu bir ittifaka dönüştü. İkinci değişim ise, Irak'ın işgali ile, İran'ın en büyük düşmanı Saddam Hüseyin'den kurtulması oldu. ABD, Iraklı şiileri iktidara getirerek, İran'a bir hediye daha verdi. Geçmişi, 80 milyon nüfusu, petrolü ve jeostratejik konumu nedeniyle kendisini bölgenin büyük ülkelerinden biri olarak değerlendiren İran, bugün kendisini bölgenini 'en büyük' ülkesi olarak görüyor. İranlıların böyle düşünmek için birkaç nedenleri var. Eğer Irak ve İran petrolünü toplayacak olursanız, Suudi Arabistan'ın petrolünden daha fazlasını elde edersiniz. Irak'la İran'la birleştirirseniz, benzersiz bir jeostratejik öneme sahip olurlar. Suriye'de rejim değişirse, 2003 öncesi konumuna geri dönülmüş olur. Oysa, Irak, İran'ın elinde bir oyuncak değil. Bizim ülkelerimizin "büyük kardeşler" rolünün son derece sınırlı olduğuna yönelik teorim var. Suudi Arabistan' Yemen'deki; Mısır Suriye'deki; Suriye Lübnan'daki; İran Irak'taki etkisini kaybetti. Iraklı şiiler İranlıların baskısı altında olmak istemediklerini dile getiriyorlar. Sonuçta, Arap dünyası varlığını sürdürüyor, fakat Türkiye ve İran bileşenlerinin bir araya geldiği oluşuma da bakmak gerekiyor. ABD kendi "Büyük Ortadoğu"sunu kurdu; fakat bu hayal ettiğinden farklı oldu. ABD, bu oluşumun merkezine İsrail'i koymuştu. Oysa bu durum söz konusu bile değil."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar