Siyasi irade, bürokrasi, STK'lar ve medyamız farkında mı?
Harvard Business Review Türkiye'nin Ekim sayısında Manpower'in eski CEO'su Jeffrey Joerres'e soruyorlar: " Hangi trendler işgücünü şekillendiriyor?" Yanıtı şöyle:" En açık seçik olan ve pazarı en fazla sallayan trend küreselleşme. 1990'larda eğer Çin'e yönelik bir stratejiniz yoksa bir şeyleri kaçırıyor ve şirketinizin rekabet avantajını sekteye uğratıyordunuz. Bugünlerde ise şirketler yüksek becerilere sahip ve uygun maliyetli işgücü bulmak için kürsel bir stratejiye sahip olmak zorunda."
Joerres 'in saptamasını daha net anlamak istiyorsak, Turquie Diplomatique' de Sophie Schmanski ve Henrik Böhme'nın "Merkez Bankalarının Çaresizliği" başlıklı makalelerindeki saptamalarını özenle okumalıyız: "Teknolojik gelişme sayesinde, bazı malları ücret maliyetinin düşük olduğu ülkelerinkinden daha ucuza üretilebildiği için sanayi ülkeleri tesislerini geri getiriyor. Ucuza üretebilmek ise insan eli değdirmeden mümkün olabiliyor. Örneğin, Adidas şirketi spor ayakkabılarını artık Vietnam'da değil, Almanya'daki tam otomatik sanayi robotlarıyla donattığı fabrikalarında üretiyor." Çin, Hindistan, Polonya, Türkiye ve benzeri ülkelere "ucuza üretmek için giden" sanayileşmiş ülke girişimcilerinin "Merkeze dönüş trendi" hepimizin gündeminde öncelikli ve ivedilikli tartışma konularından biri olmalıdır.
Kitlelere mal olmalı
Sorun, sadece teknik düzeyde ele alınarak sınırlı bir azınlığın tartışmasıyla sağlıklı bir çözüme kavuşturulamaz. Anadolu ve Trakya' nın en uç noktasındaki büyük ya da küçük işyeri sahibinin de ilgi menziline "merkeze dönüş eğiliminin etkilerini" taşıyamazsak, ciddi kaynak israf ederiz. Kaynak israf etmenin ötesinde geç kalır; gelişmelere uyum sağlayamaz, vasatlıktan kurtulamaz, orta gelir tuzaklarını karamayız.
Siyasi iradenin seçim kaygılarını bir yana bırakarak, doğru gündemle, sağlıklı veriye dayanarak tartışmayı yaygınlaştırması ve derinleştirmesi gerekir.
Sorun çözmede azgelişmiş tavır, geleceği etkileyen sorunları saklamak, pisliği halının altına süpürmektir. Gelişmiş,aynı zamanda geliştirici tavır açıkça sorunla yüzleşmek, öngörme ve önlem alma disiplinini kullanarak, çözüm parçası olabilmektir.
Bürokrasinin de "merkeze dönüş eğiliminin ülkemiz kalkınmasına olası etkileri" konusunda net bilgilere sahip olması, paylaşılan bir stratejiyi benimsemesi hayati önemde sorunumuzdur. Niteliksiz işgücünü hızla sistem dışına iten yeni yapılanmada,"yüksek becerilere sahip ve uygun maliyette işgücü arz eden" ülkeler maddi ve kültürel zenginlik üretiminde bir adım öne geçecektir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının "cazibe alanı" olmak istiyorsak; hızla yabanacı sermayenin ihtiyacı olan nitelikli işgücü arzını artırmanın yol ve yöntemlerini bulmalıyız. Belki başlangıçta "beyin göçü" yaratabilir ama Hindistan örneğinde net biçimde gözlendiği gibi son tahlilde "tersine beyin göçü" ile ülke kalkınmasına katkısı büyük olacaktır.
STK yöneticileri
Sivil toplum örgütleri liderlerinin de, siyasi irade ve bürokrasiye, "yüksek becerilere sahip uygun maliyette işgücü arzı yaratmasının yol ve yöntemlerini" anlatma konusunda ciddi sorumlulukları var. Nasıl ki, bu ülkede bir büyük STK yöneticisinin kısa bir demeci "endüstri 4.0" konusunu ülke gündemine yerleşmesinde büyük katkıları olmuşsa,bugün de "merkeze dönüş eğilimi karşısında alternatif tepki stratejileri" üretmede TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, Türkkonfed gibi iş dünyası örgütlerinin, sendikalar ve diğer sivil inisiyatifler ciddi sorumlulukları vardır.
Ülkemizde yaygın medyada siyasi konular ve makro çerçeveler alabildiğine yer alırken; Kenichi Ohma' nin tanımladığı "kalkınma merdivenleri kuramına" göre ülke geleceğini köklü biçimde etkileyecek olan üretim tesislerinin merkeze dönüş eğilimi gibi belirleyici oluşumların olası etkilerini neredeyse hiç tartışmamasının gerekçesi olamaz.
Platform yapılara geçiş
Endüstri ekonomisinin ürün-hattı yapısı,bildiğimiz klasik değer yaratma zinciri değişiyor ; internet ekonomisinin platform yapıları öne çıkıyor. Ürün hattı yapısının arz yönlü ölçek avantajı yaratması, hızla talep yönlü ölçek yaratmaya dayanan platform yapılarına dönüşüyor. Her vesile ile "yapısal reformlar" talep eden bizler; Ali Baba'dan Airbnb'ye ve Uber' e daha onlarca platformun ekonominin can damarlarına sızdığını ve sindiğini gözlemliyoruz. Neden platform yapılarının olası etkilerini yeterince tartışmıyoruz? Küreselleşmenin yarattığı yeni yapıların sezilmesini, anlaşılmasını,açıklanmasını yaygınlaştıran tartışmaları neden yapıyor muyuz?
Kalkınmanın üç temel adamı, net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanmadır. Kalkınma temel sorunları keşfetme, tanımlama, ilişkileri kurarak eyleme geçme işidir. Ekonomimizin bütün aktörleri, 'merkeze dönüş eğilimini" gündemin ilk sıralarına taşımalıdır. Ancak o zaman kişi başına gelirimizi 20 bin dolar üzerine çıkarabiliriz. Ancak o zaman Ohme' in anlatımıyla demokrat kurumlarımız işler, işleyen demokrasimiz olur, adalete güvenimiz artar, hukuka saygımız yücelir;ülkemiz cezbeden yatırım alanına dönüşür ve hep birlikte yaşanabilir bir ülke yaratmanın gururunu yaşarız.