Siyasetin hizmeti (!), doların hezimeti (!)...

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA [email protected]

Son günlerin yaşanan iki sıcak gündem konusu var. Birisi siyaset ile ilgili olup 24 Haziran 2018 seçimlerinin aday listeleri konusu. Diğeri ise doların önlenemez yükselişi konusu.

Siyasi partiler, partilerin liderleri, adaylar topyekun seferber olmuş; ülkeye hizmetin peşine düşmüşler(!). Sanki “her şey ülkeye hizmet için” modunda. Oysa siyaseti bilenler, ilgilenenler ve özellikle Ankara’da yaşayanlar bilirler ki; amaç hizmet değil, ikbal ve başka şeyler (!)…

Oysa öbür yanda genelde ülke ekonomisini ve özelde ise çok sayıda şirketi ilgilendiren doların füze gibi yükselişi.

Deyim yerinde ise “keçi can derdinde, kasap yağ derdinde” özdeyişine uygun bir ortam.
Siyaset kendi kendine oyun alanları belirleyedursun “dolar” bildiğini okumaya devam ediyor.

Aşağıdaki tabloya bir bakalım ve doların son bir yılda, yılbaşından bu tarafa ve son bir ayda ulaştığı noktaları izleyelim.

Dolar; son bir yılda yüzde 29, yılbaşından bu tarafa yüzde 21, son bir ayda da yüzde 13.3 değer kazanmış.

Bu arada; son dört buçuk ayda sıcak para niteliğinde gelen para sadece 240 milyon dolarda kalmış. Yani bu süre içerisinde yatırımcılar, 832 milyon dolar tutarında hisse senedinden çıkmışlar ve yüksek faiz garantili devlet iç borçlanma senetlerine girerek 1 milyar 72 milyon dolarlık alım yapmışlar.

Nisan 2018 sonu itibariyle sıcak para girişi 113 milyar dolar iken; bu tutar son üç ayda 11.8 milyar dolar civarında azalmış.

Öte yandan ülkenin döviz rezervleri eskiden dış borçlarımızın çok üzerinde iken şimdi bu oran çok düşmüş. Şöyle ki; 100 dolarlık dış borcumuza karşılık 2002 yılında 169 dolar, 2007 yılında 172 dolar, 2012 yılında 120 dolar rezervimiz varken bu rakam son yıllarda gerilemiş 2018 Mayıs ayı itibariyle 60 dolara kadar gerilemiş.

Aslında ülkenin temel yapısal sorunları, işte böyle zamanlarda varlığını daha çok hissettirir.

Ülkenin döviz ihtiyacı ortada. Her şeyden önce yıllık minimum 50-60 milyar dolar petrol faturası, dış ticaret açığı ve dolayısıyla ödemeler dengesi açığı nedeniyle ülke dolara veya daha doğru bir ifadeyle dövize mahkum oluyor.

Öte yandan; Türkiye ekonomisinin ve özellikle iç piyasanın adeta dolara endeksli olduğu herkesçe malum. Size hukuk danışmanlığı veren avukat ücretini dolar olarak istiyor; evini ve iş yerini kiraya veren rakamını dolara bağlıyor, özelleştirme ve kamu ihaleleri gibi çok büyük işler dolar üzerinden yapılıyor.

Bu iki temel açmaz üzerine oturmuş bir ekonomide, son zamanlarda yaşanan iç ve dış siyasetteki gelişmeler doları daha da ürkütüyor. Dolar ülkeden çıkma yolunu tercih ediyor.

Kendi yerleşiklerimiz teker teker açık veya örtülü bir şekilde kaçıyor.

Gelişmiş ülkeler para sıkılaştırmasına gidip faiz oranlarını yükseltirken; biz faizleri indirme ahdinde bulunuyoruz. Faizleri artırmayınca dolara baskı oluyor ve fiyatları yükseliyor. Merkez Bankası Başkanı da bağımsız bir organ gibi hareket etmek yerine, gerekçe ne olursa olsun siyasi parti merkezine giderek algı bozukluğunu perçinliyor.

Bu kısa vadede “Kırk katır mı, kırk satır mı?” ikilemini aşmak zorundayız. Ya kurlar yükselmeye devam edecek; o zaman enflasyona etkisini siz düşünün. Ya da faizler artırılacak ve ülkeye iç ve dış tasarrufların girişinin önü açılacak.

Biz siyasette hizmet adına, dolarda yaşanan hezimetten kurtulmak zorundayız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar