Siyasetin ekonomisinden, ekonominin siyasetine…
1 Kasım seçimleri geldi geçti.
Bu seçimler, daha öncekilere pek benzemedi. 5 ay aradan sonra yapılan veya tekrarlanan bir seçim oldu. Daha önce 7 Haziran günü yapılan seçimlerde zafer ilan eden partiler bu seçimde adeta yere çakıldı. Aynı şekilde geçen seçimde ciddi oy kaybeden iktidar partisi bir mucize ile büyük bir başarı elde etti. Öyle ki her iki seçmenden biri iktidar partisine oy verdi.
Bu seçimler çeşitli açılardan çok konuşulacak. Siyaset bilimi, siyaset sosyolojisi, sosyo-politik yönüyle çok analizi yapılacak bu seçimlerin.
Oyların nasıl konsolide veya tahkim edildiği, bunun aksine bu kadar kısa sürede oyların nasıl kaybedildiği veya heba edildiği, kamuoyu araştırma şirketlerinin nasıl yanıldığı veya ters köşe olduğu, vatandaşın nasıl bir sağduyu sergilediği veya siyaset dersi verdiği bu seçimde çok net ortaya çıktı.
Bütün sonuçları itibariyle şapka çıkarılacak bir seçim oldu.
1 Kasım seçimlerinin kesin ve keskin sonuçları doğrultusunda doğal olarak 2 Kasım sabahına da piyasalar umutla uyandı.
Daha seçimlerden bir gün öncesine bakıldığında; Dolar 2.94 liradan 2.74 liraya, euro 3.30 liradan 3.10 liraya düştü. BİST 100 endeksi 80 binin altında iken 85 binin üzerine çıktı. Faizler ciddi oranda gevşedi. Altın bile düşüş trendine girdi.
Çok uzun bir süreden beri piyasalarda yaşanan gerginliğin ve sıkışan havaya bağlı olarak oluşan balonların patlamasının hemen bir rahatlık yarattığı görüldü.
Bu arada seçimlere kadar siyasetin ekonomisi varken, 1 Kasım sonrası bunun yerini ekonominin siyaseti aldı.
Siyasetin ekonomisi…
Türkiye 1 Kasım öncesi uzun bir süreden beri siyasetin ekonomisi ile ilgili oldu. Mart 2014 yerel yönetim seçimleri, arkasından Cumhurbaşkanlığı seçimi ve daha sonra da 5 ay aradan sonra tekrarlanan genel seçimler nedeniyle siyasetin ekonomisi gündemi oluşturdu. Yani ekonomi ile ilgili kararlar;
-Günü birlik şekillendi,
-Spekülatif oldu,
-Seçimler öncesi propaganda döneminin geçici canlılığı,
şeklinde ortaya çıktı.
Bu tavır, bütçelere yansıdı, orta vadeli planlara ve orta vadeli mali planlara yansıdı.
Büyüme durdu, enflasyon baş kaldırdı, dış ticaret yerinde saymanın ötesinde geriye gitti, ciddi yatırımlar ötelendi. Pek çok karar geçici ve spekülatif hale geldi.
Ama artık 1 Kasım seçimleri sonrasında siyasetin ekonomisi konuşulmayacak. Onun yerine ekonominin siyaseti gündeme gelecek.
Ekonominin siyaseti...
İş dünyasının çok bunaldığı durumdan çıkış için, kamu ekonomisinin gereklerini karşılamak için, bütçe ve kamu finansmanını sağlıklı kaynaklara kavuşturmak için, yabancı sermayeyi çekebilmek için, enflasyon belasını durdurabilmek için, büyümeyi yeterli düzeye yükseltebilmek için, dış dengeyi korumak için artık ekonominin siyasetine ihtiyaç var. Türkiye’nin yeni ekonomi politikalarına gereksiniminin olduğu gün gibi ortada.
Yani ekonomi politik artık öne geçmek durumunda.
Buradan anlamamız gereken şey yüzeysel ve makyaj konular değil. Tam tersine temel ve yapısal düzenlemeler.
Bugün Türkiye’nin çok ciddi büyüme sorununun olmadığını kim söyleyebilir?
Aynı şekilde makroekonomik hemen tüm büyüklüklerin iyi olduğunu kim iddia edebilir?
Ülkemizin sağlıklı bir bütçe düzeninin olduğunu, etkin ve iyi bir vergi sisteminin bulunduğunu, kaliteli kamu hizmetinin verildiğini kim ifade edebilir?
O halde artık ekonomi politikalarının hızla oluşturulması zamanı. Özellikle ve öncelikle yapısal düzenlemelerin hemen belirlenip belli bir takvim dahilinde gündeme alınmasının vakti.
Artık nefesimizi tutmak, seçim vaatlerinin geçici ve yanıltıcı etkilerinden kurtulmak ve bir an evvel yapısal politikaları uygulamak durumundayız. Dolayısıyla bundan böyle ekonominin siyaseti gündemde olmalı.