Siyasetin dili ve siyasetçinin tavrı değişmeli…
Yerel seçimler sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 4.5 yıllık seçimsiz döneme girerken, “Demirin soğutulması gerektiğini , sorunların çözümü için milli birliğe ihtiyaç olduğu” açıklaması, CHP lideri Kılıçdaroğlu tarafında da benzer, sorunların çözümüne ortak katkı söylemiyle ortaya konuldu. Kılıçdaroğlu’na saldırıya karşın, toplum da siyasetin dili ve siyasetçilerin tavrının değişmesi yönünde bir beklenti var. Bu sağlanarak sorunların çözümü için iktidar/muhalefet ve toplum kesimlerinin ortak gayretinin ortaya konduğu yeni bir dönemi başlatmalıyız.
31 Mart yerel seçimleri öncesi, siyasetçilerin bir bölümünün birbirlerini ötekileştirdiği, kırdığı sert bir dil/söylem gündemdeydi. Seçim sonrası sonuçlara çok yönlü itirazlar sürse de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk demecinde “4.5 yıllık seçimsiz döneme girildiğini, sorunların çözümü için milli birlik içerisinde hareket etme zamanının geldiğini” söyledi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da kazandıklarının bir “zafer değil, sadece bir seçim” olduğunu belirterek, yeni bir seçim istemediklerini ve ülkenin sorunları için destekçi olacaklarını açıkladı. Siyasal yaşamımızın bu ilk iki sıradaki örgütünün yöneticilerinin bu açıklamaları benim siyasetin dilinin yumuşaması ve siyasetçinin tavrının yeni dönemde ötekileştirme değil, empati ağırlıklı olabileceği umudunu taşımama yol açtı.
Bu umudu duyarken, Ankara Çubuk’ta şehit cenazesine katılan Kılıçdaroğlu’nun saldırıya uğraması ve o konuda yapılan açıklamalarda MHP lideri Bahçeli’nin, “Şehit cenazesine durumunu bilerek, önlem almadan gitmeseydi” açıklaması da, Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, olay sonrası Kılıçdaroğlu’nun gittiği evin önündeki kalabalığa yatıştırıcı konuşma yaparken, ”Şu ana kadar mesajınızı verdiniz. Tepkinizi gösterdiniz, şimdi sükünetle dağılın” demesi de, saldırganlara hak verici içerikler taşımaları açısından, yeni dönemde beklediğim siyasetçi tavrına uygun söylemler olmadı.
Yeni dönemde siyasetçinin tavrı ve siyasetin dilinin değişmesi için, son günlerde sözü edilmeye başlayan bir konunun hayata geçmesini bekliyorum. Bu Cumhurbaşkanının seçildiğinden bu yana 82 milyonu kucaklayabilmesi için Ak parti başkanlığından ayrılması gerektiği konusundaki eleştirilere haklılık vererek, Erdoğan’ın Ak parti genel başkanlığını bırakması. Bu hem ona yönelik birçok eleştirinin son bulmasına neden olacaktır. Hem de 4.5 yıllık dönemde kendisinin tarafsız bir lider olarak hareket etmesini sağlayacaktır…
Cumhurbaşkanlığı makamı bütün milletin temsil edildiği makamdır. O makam bir parti başkanının olarak görülmemesi gerekir. Oysa, yerel seçim döneminde sahada propaganda konuşmaları yaparak, CHP, İyi Parti ve HDP’ye karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan “ötekileştirici/ ayrıştırığcı” bir dil kullanmıştır. Ülkenin tarafsız Cumhurbaşkanı olarak değil, AK parti genel başkanı olarak hareket etmiştir.
Seçim sonrası 4.5 yıllık dönemde, “Demiri soğutarak, 82 milyonun bir arada sorunları çözmek için birlikte hareket etmelerini önererek” yeni bir söylem ortaya koymuştur. Söylemine uygun hareket edebilmesi için AK parti başkanlığını kulislerde dillendirildiği gibi parti içinden yeni bir isme terketmesi yerinde olacaktır.
Erdoğan’ın bu adımı atması, yeni dönemde siyasetin dilinin de, siyasetçilerin tavırlarının değişmesine de yol açacaktır. Ülkede yeni ve yumuşak bir siyaset rüzgarı esecektir.
Bunun gündeme gelmesi sorunların çözümünde siyasetçilerin ve iş insanlarının “Ortak akılla” çözüm arayışlarına zemin yaratacaktır. Bu da yeni dönemde Türkiye’nin önemle ihtiyacı olan bir konudur. Çevremizde ve dünyada artan sorunlar karşısında buna ihtiyacımız vardır. Bu nedenle en kısa zamanda bu yolda adımlar atılmalı, siyasetin dili ve siyasetçilerin ötekileştirici tavrı değiştirilmeye başlanmalıdır.